Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Eylül '09

 
Kategori
Siyaset
 

Şişeden çıkan Cin kimin cini ?

Şişeden çıkan Cin kimin cini ?
 

Demokratik açılım söyleminde gerçekten şişeden bir 'cin' çıktı mı ?


Açılım fikirleri ve görüşleri ortaya atıldığında, çok renkli düşünce fırtınalarına şahit olduk. Her kesimden kimi farklı, kimi hükümeti destekleyen, kimi Kürt tarafını ve özellikle Dtp’yi destekleyen, kimi ise tam tersi ultra milliyetçilik söylemleri içinde fikir bayan etti. DTP lideri Ahmet Türk’ün <ı>‘Cin Şişeden Çıktı, artık geriye dönüş yok’ sözleri tarihe geçti. Bugün gelinen nokta da gerçekten acaba şişeden bir cin mi çıktı, şeytan mı ? Yoksa sadece gaz mı çıktı, bu tartışılıyor. Bu konuyu bizde biraz irdeleyelim.

Adı tam olarak konulamasa da ısrarla “Kürt Sorunu” denilen tartışma konusu, bu ülkenin sırtında uzun yıllardır kambur olmuş bir konudur. Birçok yazımda da belirttiğim gibi yalnız adına ‘kürt sorunu’ derseniz, konuyu basite indirgemiş olursunuz. Ne olduğu konusunda burada uzun uzun satırlar yazmak gerekeceğinden, bu konunun yalnızca, iç içe geçmiş birçok sorunlar bütününden müteşekkil bir konu olduğunu belirterek kestirmeden gidelim.

Bilindiği üzere, sert tartışmalara yol açan ‘açılım’ hükümetin son bir aydır kamuoyunu meşgul eden bir hadisesidir. Yanlış mı yapmışlardır, doğru mu konusu ayrı bir tartılma konusu olsa bile, bugün gelinen noktada hemen hemen her kesimden herkes, “açılımın doğru bir şekilde yapılması durumunda, Türkiye’nin sırtında duran ve her yerde önümüze set geren bu girift konunun bir an önce çözüme kavuşturulması ve bu sorunun içinde yer alan terör konusunun da biran önce bitirlip, bu ülkede huzur ve barış havasının estirilmesi “ noktasında birleşiyor. Ancak, bu açıklamanın içinde de yer alan önemli bir nokta var ki, zaten yıllardır kemikleşmiş olan bu sorunun tam da merkezinde duruyor ve konunun sorun haline gelmesine ve çözümsüz bir hal almasına neden olan konudur. Bu konunun kodu Terör’dür !

Terör yüzünden iç içe geçmiş diğer sorunlar da çözümsüz bir hal almıştır. Ne zaman çözülmek istense de bir türlü çözülememiştir. Zira meselenin neresinden başlanacağı konusunda sanırım kesin bir saptama yapılamamış ve uygun projeler geliştirilememiştir. Bugün çok tartışılsa da, bana göre de müzakere sürecinin bir tarafı olan askere göre bakış açısı farklı, hükümetlere göre bakış açısı farklı, politikacılara göre farklı, ekonomistlere göre farklı, akademisyenlere göre farklı, bölge halkına göre farklı, ultra Türk milliyetçiliği yapanlara göre farklı, bir tür pan-kürdi hareket içine girenlere göre de farklı bakış açıları vardı. Bu durum bugün de çok netlik kazanmış olmasa da, daha yumuşak hatlar çizilmeye başlanmıştır. Kürt kelimesi daha rahat telaffuz edilmeye, bazı sorunlar daha rahat tartışılmaya başlanmıştır. Asker bile bazı konulara olan bakış açısını daha rahat çizmeye başladı. Evet, sorun ya da konu artık bir ortak paydada birleştirilmeye başlanmıştır. Hükümetin ‘açılım’ tartışmalarının yapıldığı günlerde, olmazsa olmazlarından biri olan Dtp ile temas konusunda da 10 adım ileriye gidilip, karşılıklı bir görüşme sağlandı. Hükümet kanadından bir bakan, farklı kesimlerin görüşlerini almak üzere yetkili kılınıp, çeşitli turlar içine girip, görüş aldı. Bu noktada kendisine mikrofon uzatılan Dtp lideri Ahmet Türk bu çabalar için ‘Cin şişeden çıkmıştır’ tanımlamasını yapınca, bir anlamda bu işin felsefesi olarak kabul edildi ve şimdilerde bu söz dillendiriliyor.

Ancak, askerin son açıklamalarının ardından, son günlerde yine şehit vermeye başlayınca, hükümet de <ı>“bu iş çözülmeli, akan kan durmalı, bölgeden Türk bayraklı şehit tabutları gelmemeli” derken, belki bir anlamda popülist, belki oldukça realist ve duygusal açıklamalar yapıyorlardı ama son açıklamaları ile askerle aynı paralelde olduğuna dair bir duruş sergiliyorlardı.

Ardından dün hükümet tam anlamıyla olmasa da ‘açılımın ana hatlarını’ çizen bir açıklama yaptı. İşte bu son noktada, yapılan açıklamaların DTP’yi hiç memnun etmediği anlaşılıyor. İlk zamanlar yapılan ılıman açıklamalar, yerini yine sert söylemlere bıraktı. Bugün itibari ile Dtp kanadı oldukça sert açıklamalar yaparak, <ı>‘demokratik açılım sürecinin tıkanması halinde, Kürtlerin ayrılmayı tartışmaya başlayabileceğini’ ifade etmeye ve hatta <ı>‘eğer Kürtlerin haklarının anayasa ile güvence altına alınmaması durumunda, daha sert ve acılı bir mücadelenin başlayabileceğini’ ifade etmeye başladılar. Yani bir anlamda şunu söylüyorlar. Pkk sadece silahlı bir güç değildir. Pkk ve Öcalan müzakere süreci dışında bırakılamaz. Öcalan’ın önerileri dikkate alınmalı hatta kabul edilmeli, Kürtler başka bir alternatifi kabul edemezler. Yoksa, silahlar tekrar konuşur, bu sefer daha kötü olur, çok kan akar ve Kürtler ayrılmayı uygulamaya sokarlar..

Bakın, Dtp kanadı hiç bu kadar küstah bir tavır içine girmemişti. Dtp vekilleri, biraz da dokunulmazlık zırhının arkasındaki güvenle bu açıklamaları yaparken Türkiye devletine karşı ‘aba altından sopa gösterme’ cüretkarlığına bile girişiyorlarken, Dtp’li belediye başkanları da bu sert havaya uyup <ı>‘biz hangi devlete ve hangi demokrasiye güveneceğiz? Öcalan neden süreç dışında bırakılıyor. Öcalansız ve Pkk’sız barış olmaz’ diye açıklama yapabiliyorken, ardından son onbeş günde yine şehit verilmişken ve hala bölgede silahlar susmamışken, birilerinin kalkıp hala ‘operasyonlar derhal durmalı’ söylemleri hiç de realistlik değil. Evet, operasyonlar durmalı ama Pkk silahı bıraktığı zaman durmalı. Asker operasyonları durdursun, onlara göre silah bıraksın, ama Pkk orada var olmaya devam etsin. Bu ne kadar gerçekçi bir yaklaşımdır? Dün bölgede askerlerin yaptığı bir operasyonlarda, bir mağara da ele geçirilen silah ve mühimmatları görmüşsünüzdür. Uçaksavar silahları gibi oldukça ağır silahlara sahip olan Pkk gibi bir organizasyon, hem barış sürecine, hem devletin idari yapısına, hem halkların kardeşliğine her zaman için bir tehlike unsurudur. İşte bu sebepten dolayı ‘Kürt açılımı’ yapılmadan önce bu ülke terör belasından kurtarılmalı ondan sonra oturup adam gibi bir proje geliştirilmelidir.
<ı>
‘Siz PKK ve Öcalan'ı muhatap almazsanız, DTP'nin misyonu buna yetmez’ diyen Dtp’ye bir çift çözüm var. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi. Siz asla bir kitle partisi olamadınız. Bu anlayış çizgisinde devam edildiği sürece de olunamayacakmış gibi gözüküyor. Çünkü kendi projenizi ve önerilerinizi bir yerlere bağlı olmadan sunamıyorsunuz ve bozuk plak gibi hep aynı nakaratı söylüyorsunuz. O çok bilinen <ı>“İmralı şartları iyileştirilmeli, Kürtlerin kendi parlamentosu kendi millet meclisi olmalıdır, <ı><ı>Pkk tavsiye edilemez" gibi laflar ederken şu sorular kafama takılmıyor değil !. Çözüm isteyen kim ve çözüm kim için üretilmeli?

İşte bu nokta çok önemli. Bunu açıklığa kavuşturulabilinirse, şişeden çıkan cinin de kimin cini olduğu daha net anlaşılacaktır..

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..