Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '09

 
Kategori
Siyaset
 

Düşünülmesi gereken bir AKP İcraatı daha !

Düşünülmesi gereken bir AKP İcraatı daha !
 

1873 den 2009'a geliş.. Tam bir tarih. Ama bu tarih bundan sonra farklı anılacak.


Bu yazının konusunu aslında Funda Özkan’ın Radikal gazetesindeki yazısından alıntı yaparak yazıyorum. Konunun fikir sahibi ben değilim ama bu konuda bir fikrim olduğu için alıntıladım. Bu gazeteyi okuyanlar, belki yazıyı da okumuşlardır. Bu yüzden konuyu biliyorlardır ama bilmeyenler ve okumayanlar için ben de tekrarlamış olayım.

Efendim, yazıya mazhar olan konu, hepimizin bildiği şu ‘Daruşafaka binasının’ gelecekteki konumu! Pek de sevimsiz bir konu gibi mi geldi. Yazının tamamını okuyunca buna karar verin..

Yazar’ın yazısının başlığı “Modernleşme'nin simgesi Darüşşafaka imam-hatip oluyor” idi. Bu yazının içeriğinde de okuduğu okul olan Darüşşafaka’nın, yakın zamanda başka bir sıfatla imam yetiştiren bir kurum haline döndürüleceğini belirtip “Cumhuriyet tarihinin yok edildiği”nden söz ediyor. Darüşşafaka’nın kuruluş amaçlarından biri olan ‘aydın gençler’ yetiştirme ilkesinin de yok olduğuna işaret ediyor..

Hikayeyi özetleyecek olursak;

Şefkat yuvası manasına gelen Darüşşafaka, Osmanlı döneminde Müslümanlar tarafından kurulmuş olan, ilk eğitim ve öğretim derneği ‘Cemiyet-i Tedrisiyye-i İslamiye’ kurumunun yani ‘islam Okutma Kurumunun’ şeklinden esinlenmiştir. O zamanlar, bu kurum ‘Osmanlı toplumunda İslam unsurunun modern yaşamın gerektirdiği bilgilerle donatılarak gelişmesini’ amaç edindiyse de, icraatlari arasında olan kapalı çarşı’da çalışacak olan çırakları eğitmek için yaptıkları bazı çalışmaların oldukça başarılı olması üzerine, padişah Abdülhamid’in fermanı ile ‘parasız ve yatılı öğretim’ vermesi maksadıyla 30 Mart 1863 yılında kuruluyor ve 1873 yılında kurum faaliyete geçiyor. Kurum, özellikle fakir çocukları bünyesinde eğitiyor ve topluma kazandırıyor. Buna paralel Ziya Paşa’nın, padişah <ı>Abdülhamid’e “Çok savaş yaşıyoruz, yetim kalan çocuklardan fakir ama zeki olanlara devletimizde görev alabilecek eğitimi verelim” dediği de kayıtlara geçmiştir.

Padişahın bu sözler üzerine mi bir fermanla kurulmasını emrettiği bilinmez ama Darüşşafaka 1873 yılından beri varlığını sürdürmüş ve Cumhuriyet ile birlikte ‘aydın gençler’ yetiştirme ilkesini benimseyerek gerçekten tam bir ‘şefkat yuvası’ olma özelliğini sürdürmüş bir kurumdur. Ayrıca yazarın da yazısının başlığını hak ederek verdiği gibi kurum, ‘aydın gençler’ yetiştirerek, bu ülkenin özellikle Cumhuriyet sonrası yeni Türkiye’nin ‘modernleşmesinin’ simgelerinden biri olmuştur.

Cemiyetin gelişmesiyle birlikte daha büyük ölçekli bir okulun kurulması gündeme alınır. Fakat bu durumu, Osmanlı’daki bürokratik sistem zorlaştırır. Tanzimat’ın başından beri, Osmanlıların en büyük problemlerinden biri olan, sivil bürokrasideki yetersizliğin ortadan kaldırılması için, daha önce vakıflar eliyle yürütülen eğitim hizmetleri “Maarif-i Umumiye Bakanlığı" kurularak merkezi hale getirilir. Ayrıca rüştiyelerin nitelikli memur yetiştirmekte yetersiz kaldığı görüşünden hareketle, aynı dönemlerde Mekteb-i Mülkiye(1859),, Erkan-ı Harp(1864), Mekteb-i Sultani (Galatasaray-1867), Darülfünun(1869) gibi bir dizi üst kademe okullar da açılmaya başlar. İşte bu diziye 1873 yılında Darüşşafaka da katılır.

Darüşşafaka, Yusuf ziya pasa tarafından tesis edilmiş cemiyetin daha sonraki ismidir. Bu kurum, maddi durumu elverişsiz, babası olmayan çocuklara dünya standartlarıyla eğitim veren kurum olarak hayata başlar. Kuruluş fermanından sonra, birçok seçenekler arasından Fransa’daki “Prytanéé Militarie De La Fleshe” denemesi örnek alınarak, kız-erkek İslam yetimlerinin eğitim görecekleri bugünkü bildiğimiz Darüşşafaka kurulur. Darüşşafaka’nın ilk girişimi, Beyazıt, Koska’da Valide Mektebi (Emetullah Kadın Mektebi)’ni açmak olur. Daha sonra, Ebubekir Paşa Mektebinde şube açılarak kurum genişlemeye başlar.

Tarihsel süreçte önceleri binlerce yoksul çocuk, sonralarda normal eğitim sürecinde orta sınıftan yine binlerce kızlı-erkekli çocuğu yetiştirmiş ve ülkenin hizmetine sunmuş olan bu kurumun Fatih’teki binası, uzun süre kendi haline bırakılmış. Cumhuryet’ten sonra bazı onarımlar ve eklemeler görmüş olan kurum binası 1953 yılında mimar Emin Onat tarafından yapılmış eklentilerle bir yerleşke halini almış ve hizmet görmüş. Cumhuriyete kadar olan kısmı saymazsanız, Cumhuriyet sonrası eğitimin en büyük pompa gücü olmuş olan bu kurum binası şimdilerde farklı yollardan ve sahiplenmelerden geçerek, hükümet kararı ile ‘İlim Yayma Cemiyetine’ devredilerek %30’u Türkiye, %70’i de diğer Müslüman ülkelerden getirilen çocukları İslam dünyasına hizmet etmek için eğiterek imam olarak yetiştirecek bir kurum haline getirilecek.

Bu kararda, hükümetin İslami tutumunun ya da, o çevrelerdeki (Fatih’teki) cemaatlerin, tarikatların yatılı kızlı-erkekli öğrencilere eğitim veren, üstüne üstlük Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk İlke ve Devrimleri’ne ve özellikle laiklik ilkesine bağlı nesiller yetiştiren okulun bir ‘fuhuş yuvası’ olarak görmelerin etkisi var mıdır bilinmez ama artık bundan sonra başka bir hizmet için adı anılacak.

Hükümetin kararına belki saygı duymak gerekir ama, bu konuda birkaç soru sorarak yazıyı bitirmek isterim.

1. Bu okulun ‘imam yetiştirme’ ilkesi çağdaş-laik Türkiye olgusuyla ters düşmüyor mu?
2. Bu okullar imam yetiştirecekse, İmam hatipler ne yetiştirecek?
3. Bu okullardan Atatürk ve Cumhuriyet olgusu silinmek mi isteniyor?
4. Bunda tarikatların rolü ve talebi olmuş mudur?
5. Bu cemiyete verilmesi yerine, herhangi bir üniversite’ye devredilemez miydi?
6. Ya da sıkıntısını çektiğimiz bir müzeler için büyük bir ‘müze kampusu ‘ olamaz mıydı?
7. Bu şekilde bir öğretim örgüsü Fatih semtinin örgüsünün daha radikal olmasını sağlamaz mı?

Dip not olarak, şu yukarıda verilen oranlar var ya; bu kurgunun orijinalini Osmanlı yapmış. Kuruma gelen öğrencilerin %63’ü İstanbul içinden, bilhassa Fatih ve Eminönü civarından seçilirmiş. Ancak %20’ye yakın bir oranda da Osmanlı’nın terk ettiği bölgelerden gelirmiş. Ayrıca, Osmanlı eyaletlerinden gelen öğrenciler de % 40 gibi bir oranı oluştururmuş.

Hem ora seçimi olarak Osmanlı’yı anımsatması, hem de uygulama olarak çok tartışılacak bir durum değil mi?

../..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..