Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '18

 
Kategori
TV Programları
 

Sisifos'un Yazgısı

Sisifos'un Yazgısı
 

"Sisifos’u gördüm, korkunç işkenceler çekerken; yakalamış iki avucuyla kocaman bir kayayı ve de kollarıyla bacaklarıyla dayanmıştı kayaya, habire itiyordu onu bir tepeye doğru, işte kaya tepeye vardı varacak, işte tamam, ama tepeye varmasına bir parmak kala, bir güç itiyordu onu tepeden gerisin geri, aşağıya kadar yuvarlanıyordu yeniden baş belası kaya, o da yeniden itiyordu kayayı, kan ter içinde..."  (Homeros)

Sisifos, Zeus'un kirli sırlarından birini açığa çıkardığı için  tanrılar tarafından cezalandırılmıştır. Sisifos, büyük bir kayayı bir dağın doruğuna yuvarlamaya mahkum edilir. Tam doruğa ulaştığında ise kaya hep elinden kaçar ve Sisifos işe en baştan başlamak zorunda kalır.Tıpkı Nefes'in ona her baktıklarında  kendi kötülükleri ortaya çıkan insanlar tarafından umudunu tekrar tekrar o dağın tepesine taşıma zorunda kalması gibi.

Sisifos' a verilen cezanın tehlikesi şudur. Boşa çaba harcadığına inanması ihtimali. Sisifos, bu kısır döngü yüzünden gücü tükenip, inancı bitip düşüncelerini umutsuzluğa, çaresizliğe teslim ederse. Asıl o zaman bu kısır döngü onun kaderi olacak, bu anlamsızlıkta yok olup gidecektir. Ve o acı çekerek, teslim olup yok olursa bu tanrıların zaferi olacaktır.  Ama Sisifos bunu kabullenmez. Ve o kaya yere her düşürüldüğünde, bu cezaya teslim olmayı reddederek kayayı yeniden yukarı taşımaya başlar ve böylece cezasına baş kaldırır. Çünkü sahip olduğu şartlar altında  karşı çıktığını gösterebileceği tek yok düşürülen o kayayı alıp geri çıkarmaktır. Kayayı tekrar, tekrar ve tekrar taşımaya devam eder ne kadar taşıyacağını bilmeden her geri taşıyışını bir başkaldırı yapar.

Vedat'ın daha en başından Nefes üzerinde kademeli olarak uyguladığı plan buydu. Onu bir kurtuluşun, çıkışın olmadığına, çaresizliğine inandır. Ve onu teslim al.  Ne demişti. "... Eğer yeterince ezmezsen kaçmaya falan kalkar. Ama iyice yerle bir edersen o zaman biter. Bitmedi ! Nefes bitmedi ! Ezdim, dövdüm, yerle bir ettim. Ama bitmedi, kırılmadı, itaat etmedi ! ..."   Çünkü Nefes daha o evdeyken vazgeçmeden inatla kayayı doruya ittirmeye çalışıyordu.  Madem ki içinde bulunduğu duruma bulabileceği bir çare yoktu o da içinde bulunduğu şartlar altında başkaldırıyordu. Sonunun ne olacağını bile bile Vedat'a her seferinde sana ait değilim diyordu mesela, kendisine ve oğluna o evde olmayan başka bir dünya yaratıyordu ve orada kalıyordu, Vedat'ın onlara ulaşmasına izin vermiyordu, ruhunu asla teslim etmiyordu, dayatmalar altında olabildiğince kendi olmaya çalışıyordu, beyaz giyiyordu... Çünkü bir şeyler yapabileceğine inanmaya ihtiyacı vardı , bir şeylere tutunmaya ihtiyacı vardı. Çünkü bazen,  "tepelere doğru tek başına didinmek bile bir insanın yüreğini doldurmaya yeter. " di. 

Sonra bir yerde Nefes'in kayayı tepede tutma süresi uzadı ve git gide uzamaya da devam etti. İşte o zaman da Vedat, başka bir yönteme geçti madem o kayayı taşımaktan vazgeçmiyor ve azmi kısmi olsada başarılar gösteriyor o zaman bende kayanın büyüklüğünü kademeli olarak artırmaya başlarım dedi. Böylece bu yük yavaş yavaş taşıyamayacağı bir ağırlık halini alır ve sonunda altında kalır. Bende böylece onu teslim alırım dedi.

-Velayet davası açtı.

-Tahir'i hapise yolladı.

-Yiğit'i aldı küçük omuzlarına yükler bindirdi.

-Mercan'ı astı.

-Tahir'in vurulmasına sebep oldu.

-Mustafa'yı hapise attırdı. (eline sağlık, keşke çıkarmasaydı)

-Nefes'i kızının yaşama umuduna tutundurmaya çalıştı. (hoş gerçekten yaşıyordu zaten ama neyse)

Ve son olarak, ömrünün üçte birini bir zindanda geçirdiği öncesi de açık hava hapishanesi olduğu için şu hayatta öyle pek fazla insan tanımayan, tanıdıklarından da insanlık görmeyen Nefes'in, bu hayatta tanıdığı için kendisini şanslı hissettiği tek kadını aldı. Asiye ablasını aldı. Üstelik karnında bebeği ile.

Kalbinde Tuttuğun, Dilinden Çok Uzağa Kaçamaz

Aile "etle tırnak" gibidir. Birbirinden ayıramazsın ayırırsan canın yanar üstelik biri olmadan diğeri bir işe yaramaz. Ama birde tırnak vardır işte. Hani uzadıkça kesip kesip atılan tırnak. İşte Kaleliler için o tırnak Nefes. Zaten hiç bir zaman yürekten değildi kabullenişleri, zorunluluktan, Tahir için onun yolunda duramadıkları içindi. Bir gün uzadığında ilk kesip atılan olacağı belliydi. Ve uzamıştı işte. Asiye'nin kaçırılması ile tüm gözler o uzayan tırnağa dikildi. Hiç acımadılar bıçak gibi kesip attılar.

Zaten Saniye hiçbir zaman belli etmekten kaçınmadı. Mustafa ise sadece kardeşi ile evlenen soyadlarını taşıyan kadını kabullendi. Bu yüzden daha dikkatliydi. Ama  kalbinden geçeni, dilinden de çok uzun süre saklayamıyorsun. Mustafa evlilik olayından sonraki ilk büyük potunu kırmıştı bile daha işler Asiye' ye gelmeden. "sanki başımızdaki bela yetmiyor." diyerek. Üstelik o zaman Vedat ölü biliniyordu. İşte bu tam olarak Saniyenin geçen hafta söylediği şeyin Mustafa için de geçerli olduğunun kanıtı. Mustafa ve Saniye için asıl mesele hiçbir zaman Vedat olmadı. Onlar için mesele Nefes.

Asiye kurtulacak, bebeği kurtulacak, Tahir'e zaten bir şey olmadı, Nefes Vedat'ın yanından alınacak. Peki Nefes ve Tahir de kırılan parçalar nasıl kurtulacak. Nefes ve Yiğit Tahir'in ailesi ama yuvası bildiği yer ve insanlar ailesini kabul etmiyor. Her fırsatta kanatıyorlar. Bir daha onları o eve götürmek, alıp Vedat'ın evinin önüne bırakmaktan farklı mı ? Tüm bunlarda en az o kadar acımasız işkenceler değil mi ? Tahir'in bunu Nefes ve Yiğit'e yapmayacağını umuyorum. Bazı şeyler zorlanmadan kendi akışına bırakılmalı. Çünkü zorla aile olunmuyor.

Sisifos Yorgun

Deli Tahir ile ilgili en rahatsız olduğum şeylerden birisidir benim canımın bir önemi yok tavrı. Hayır önemi var, hem de çok önemi var. Sen Nefes 'in umudusun, seni öldürmek umudu öldürmek demektir ki Nefes'e hayatında ilk kez hakkıyla nefes aldıran bu umuttur. Her şeyi geçelim kendisine bir şey olsa Nefes'i parçalara ayıracak insanlar bir ordu gibi beklerken ve orduya ileri emrini kendi ailesinden birilerinin verebileceği açıkken, onu bu zombi ordusu ile başbaşa bırakıp gidebilmeyi göze almasını cesurca falan bulmak yerine bir kötülük olarak görüyordum.

Ama sonra Tahir' in Vedat ile olan bir konuşmasını hatırladım. "En kötü ben mezara sen hapise girersin. Karımda çocukları ile birlikte rahat rahat yaşar. Bir Kaleli olarak."  Tahir ailesine güveniyordu. Ama ordan bugüne doğru yavaş yavaş bu işte yalnız olduklarını hissetmeye başladı. Çünkü Mercan'ın asılması ve vurulma ile gelen süreçle birlikte kendisine bir şey olursa, güçsüz düşerse Nefes'e ne yapacaklarını görmeye başlamıştı. Zamanla bu onun kendi canına da sıkı sıkıya sarılmasını sağladı.

İşte bu yüzden bu olayda hemen Nefes'i kapı dışarı eden ailesine karşı görevini yerine getirirken, canını da emniyete almayı ihmal etmedi. Vedat'ın söylediği yere, çekil yelek giyerek gitti. Artık tedbirsiz olma şansı ve hakkı olmadığını biliyordu. Hele ki başını Nefesi korumaya koymuş bir adam olarak. İşte bu beni mutlu etti. Çünkü Tahir artık sadece kahraman değil eş te olmaya başlıyordu.

Ama gel gelelim ki, Tahir önlemini almış abisine de bunu göstermiş ve sorunu çözmüş olsa bile. O silah bir abinin elinden, kardeşine ateşlendi. İşler kardeşi kardeşe kırdırmaya geldi. Ve tüm bunlar senin yüzünden diye bağırılırken, Sisifos omuzunda artan yükün ağırlığı ile nasıl yalpalamasın.

Sisifos, omuzlarındaki yük ile yaşamayı mücadele etmeyi öğrenmişti. Ama kaya üstüne kaya yüklenince, bu onu kendisini korumaya çalıştığı çaresizlik ve umutsuzluk çukuruna yaklaştırdı. Şimdi önünde dağ, sırtında kaya ve arkasında çukur kalakaldı. Ya düşürülen o kayanın onu çukura atmasına izin verecek ya da ne kadar ağırlaşırsa ağırlaşsın başkaldırısını sürdürerek o kayayı yeniden tepelere sürecek.

Neydi Sisifos'un gerçek yazgısı gerçekten. Asla kurtulamayacağı bir durumdan kurtulmak için boşa çaba harcama mı ? Yoksa içinde bulunduğu zor ve hatta imkansız şartlar içinde bile savaşmayı bırakmamak mı ?

Yorgunsun Nefes biliyorum. Ama hatırla,  hep bildiğin ve en iyi yaptığın şeyi. "Rüzgardan mamüldür hayat geçip gider. Geçip gider. Lakin fırtınanın dinmesini beklemek değildir yaşamak. Yağmurda dans etmek, kırılan bir bileğin üzerinde sek sek oynayabilmektir. Yani ki yaşamak ciddi hadisedir. Başlayan her şey bitmekle kaimdir. En uzun, en çaresiz geceni düşün sabah olmadı mı ? Ey adem yazgının Sisifos'tan ayrı olduğunu kim söyledi sana. Hani şu ömrü boyunca koca bir kayayı dik bir dağın doruğuna yuvarlamaya mahkum edilen bahtsız. Ne zaman doruğa ulaşsa, kaya hep elinden kaçar ve Sisifos her şeye yeniden başlamak mecburiyetinde kalır. Yolu yok bulup buluşturacak, gerekirse borç harç denkleyecek, umut edeceksin. Çünkü güneş yalnızca umut edebilme kabiliyetine sahip insanların yüzü suyu hürmetine doğar. Karamsar olmaya hakkın yok, iyi olacağız iyi ! "

 

Notlar

- Asiye zamanında Mustafa'ya bir şey söylemişti. " Senin de çocuğun var. Ya bir gün biri seninde çocuğunu bir zalime teslim etse. " İşte oldu. Biri onun sevdiğini ve çocuğunu bir manyağa hem de tanıdık bir manyağa teslim etti. Mustafa 'nın Nefes' i ve Yiğit 'i, Vedat' a teslim etmek istediğinde kardeşinin ne hissettiğini nasıl korktuğunu anlaması gereken zamandı. Ama Mustafa o günlerde de olduğu gibi bugün de sadece kendisinin anlaşılmasını bekledi. Mustafa bugün de o sınavı geçemedi. Ne kadarda annesine benziyor. Onlar için hayat sadece kendi sevdiklerinden ibaret. Üstelik o sevdiklerinin de kendi istedikleri gibi yaşamalarını istiyorlar. Onların sevdikleri mücadele gerektiriyorsa bu onlar için bela oluyor.

Ama hayat bir lafı kırk kere söylemekten hoşlanmaz. Bu yüzden tekrar etmek zorunda kaldıkça hırçınlaşacaktır. Bakalım diyetiniz neler olacak.

- Murat ve Nazar hep aşıklardı bunu biliyoruz. Ama nasıl oldu da onları bıraktığımız yerden,  on yılda geçecekleri yolu iki bölümde geçtiler.

Ailesi Nefes'in üstüne yürürken her zaman araya atlayan Murat'a ne oldu da arkada kollarını kavuşturup film izler gibi izledi. Son bölümde de Nazar evlenmişti. Murat çok üzgündü, ona rağmen Nefes  ve Murat'ın vedasına bakın. İnsanların mizacı vardır. Acıyı yaşayış biçimleri, hayata bakış açıları vardır. Murat çok aşık olabilir, bunu Tahir gibi değil kendi gibi yaşar. Murat acı çekebilir, savaşabilir ama bunların hepsini kendi gibi yapar.

Tahir, "Bırakmam." der. Murat, "anlamayi vallahi anlamayi" der.

Peki bizim izlediklerimiz kim?

Burnu düşse yerden almayacak ve zaten intikam intikam diye Vedat ile evlenmeyi göze almış, bunun için gidip babasından bizzat icazet alan Nazar bu kadar kolay bi şekilde hata yaptığını kabul eder miydi? Ne oldu, daha ne gördü de Nefes'in bir anda doğru olduğuna karar verip bıraksan boynuna atlayacak kıvama geldi.

Nazar elbet pişman olacaktı, Nefes'i anlayacaktı. Ama bunların hepsi aşama aşama, gördükçe her bir işaretle, önce inkarla başlayacaktı. Vedat'ın vahşiliğini hissettikçe tedirgin olacak ama kandırıldığına inanmak istemeyecekti. Sonunda birebir yaşayacağı bir durum artık inkarını engelleyecekti. Şimdi tüm o aşamaları atladık ne için? Güzelim Yangazlar ve Nefes-Murat ilişkisini uğruna harcadığımız anlamsız bir üçgen için. Arabada, hatta dikkat ettim sofrada bile Murat'ın yanında Fatih değil, Berrak oturuyor. Bize ayrı ayrı Murat ve Fatih dedirtiyorsunuz ya zaten başkada bir şey demiyorum bu konuda.

-Ceylan konusunda çırpındıkça batıyorsunuz. Daha fazla çırpınmayın. Ceylan engelli olduğu öğrenildiğinde Amerika' ya götürüldü. Vedat için sorun engelli bir çocuğu olmasıydı, ölmesi değil. Ölmesi ancak rahatlatır onu. O yüzden öldü diye çocuk bulmazdı zaten.  Şengül doğar doğmaz bebeğini terk eden anne olarak tanıtılıp, birden 1 yaşına kadar bakıyor çıktı.

-Başımıza bir de Fikret ve fevkalade intikamı çıktı. Vedat gibi bir adamı bile  onun maşası gibi göstererek hikayeyi Kaleliler'in düşmanı ve onlarla mücadelesi haline getirmeye hazırlanıyorlar. Bu hikaye Nefes'in hikayesi, klişe anlamsız ve bugünü gerçekte etkilemeyecek 3.derece bir hikayeden bu diziye ekmek çıkmaz. Nefes ve Tahir kendi hikayelerinde misafir haline getiriliyor, bunun anlaşılır bir yanı yok. İzlenir yanı hiç yok. Bir yanda daha tüm geçmişi ile açılmamış hazine gibi duran izlenir, ilginç ve merak edilecek Vedat ile NefTah hikayesi, o evde geçen bilmediğimiz 8 yıl gibi bol malzemeli ve görmek istediğimiz şeyler, diğer yanda bizimle alakası bile olamayan Fikret. 

Tahir ile sevdiğini mi öldürmüş. Başkası öldürüp eski Mehmet yeni Hayati Kaleli yüzünden suç üstüne mi kalmış. Öldürmüş de kadın hamile çıkmış o kısıma mı pişman. Nasıl bir tıynetle sevenleri ölümle ayırıp namustan bahsediyor, hiçbirini bilmiyorum, merakta etmiyorum.

Vedat'ın bununla işi bitsin, ortadan kaldırsın biz de kendi hikayemize bakalım. Vedat'ın geçmişini, Nefes ve Vedat'ın o evde yaşadıklarını, Yiğit'in Nefes'i hayata bağlayışını, o yaraların sarılmasını, Nefes'in okumasını, çalışmasını, sevmesini izleyelim. 

 

-Maganda Kurşunları

 Biz bu dizide hep ne izledik. Önce olanı gördük ve sonrada akıl, vicdan ışığında olması gerekeni.

Toplumumuzda çocuk gelinlerde var . Biz olmaması gerektiğini,  yanlışını, vebalini gördük.
Toplumumuzda kocasıdır döver anlayışı var. Biz bunun olmazını gördük.
Toplumumuzda rızasız sanki kendi malları imiş gibi kadınları evlendirme var. Biz bunun kabul olmadığını gördük.
Toplumumuzda dul yaftası var.  Biz buna tokat gibi bir cevap gördük

Bu böyle uzar gider dizide. O yüzden kimse çıkıp demesin ama karadeniz kültüründe düğünlerde sevinçlerde havaya sıkma var, kültür bilmem ne ...

Bizim dizimizde neydi?  Birileri yeltenirdi kötü bir şeye ve bunun ne kadar yanlış olduğuna biri yoluyla cevap gelirdi. Osman Hoca verirdi mesela bu cevabı.

Burada ne oldu iki dakika önce yaşayan hiçbir canlıya değdirmeyeceksin diye çakı verildi. Akabinde silahlar patladı. E ama kurşunlar değmiyor mu yaşayan hiçbir canlıya ?

-Ve Asiye... Bir bıçağın ucunda karnında bebeği ile bile adaleti şaşmayan Asiye seni bir Mustafa değil, hiçbirimiz haketmiyoruz. Senin önünde hepimiz eğilmeliyiz. Dilerim sendeki yüreğin bi damlası bile yüreklerimize düşer.

 

"Rızası olmayandan ne eş olur ne koca anlasana kot kafalı. Nefes Tahir'in karısı. Kanunda da, Allah katında da, kendi rızasıyla. " Bitmiştir. Umarım herkesin önünde öyle bir manyakla yıllarca savaşarak Nefes'in nasıl hayran olunası bir kadın olduğunu dile getirir. Utanmazlar ama yine de getirsin. Zira o yürek onlarda hiç  olmadı. Ama dediğim gibi ben zaten en baştan o yüreğe sahip olmayanların değil, olup da şimdi nereye koyduklarını bilemediklerimin derdindeyim.

 

 

 http://www.kore-lasyon.com/2018/09/28/sisifos-un-yazgisi/

 
Toplam blog
: 11
: 1031
Kayıt tarihi
: 18.11.17
 
 

Tarih Bölümü okudum.Güzel hikayeleri severim.Çünkü içinde bu dünyadan kaçıp saklanacak bir yerler..