Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Temmuz '07

 
Kategori
Felsefe
 

Sisypohos söyleni (1) ve yağmurlu kentin güneşçisi

Sisypohos söyleni (1) ve yağmurlu kentin güneşçisi
 

Tanrılar tarafından cezalandırılan Sisyphos’un suçu neydi? Neden hiç durmadan aynı dev kayayı tepeye çıkarmaya çalışıp duruyordu? Aykırılığı ve uyumsuzluğu muydu? Yoksa Sisyphos’un kendisinin kalbinin kayalaşmış olması mı? Yoksa kadere isyanı mı? Onu böylesine aykırı ve uyumsuz yapan, iç ve dış dünyası arasına aşılmaz bir uçurumun girmesi miydi? Yağmurlu Kentin Güneşçisinden farkı umutsuzluğu muydu?

Zaman ve mekana hapsolan insanın, her yola bir hedefle çıkması gerekir. Tüm varlığı ile -duygu, düşünce, davranışları ile- bu hedefe doğru yol alır. Adım adım yol aldığı bu yolculukta çeşitli zihinsel süreçlerden geçer. Bazen hedefini unutur, neden yol aldığını unutur, bazen de tekrar edilen eylemleri alışkanlık halini alır. Kısır döngüye girer, zihni bulanır, hantallaşır, bir göl misali kokuşur, kendini hücreye kapatır, hücresini küçültür. Durgunlaşan, kokuşan, hantallaşan kişinin kalbi de çalışamaz hale gelir. Damarlarındaki kan kalbe gitmez, durur. Tıpkı hedefine (denize, okyanusa) doğru yol almakta olan nehirlerin önüne set çekilmesi ve akışının durdurulması gibi. Her şey bir sessizliğe bürünür. Sükunet hakimdir.

Deniz ise birden bire dalgalanır, köpürür ve depreşir. İçindeki kat kat derin karanlıklardan hiç kimse haberdar değildir. Görünürde sadece köpüklü dalgalar vardır. Derinliklerden gelen ses ne kadar şiddetliyse, dalgalar da kayalıklara o denli hızlı vurur. Denizle temas halinde olan kayalar, denizin gücü karşısında yenilmeye mahkumdur. Dalgalar onları şekillendirir.

“Dünyada hiçbir şey su kadar yumuşak ve ince değildir. Fakat büyük kayalar gibi sert ve sabit şeyleri, hiçbir şey su kadar iyi bir şekilde eritip parçalayamaz, ” der Lao-Tse. Kayadan kayaya fark vardır. Öyle kayalar var ki, içinden ırmaklar fışkırır ve öylesi de var ki, yarıklarından su çıkar, bazısı da yerinden kopup aşağı yuvarlanır (Zebercet[2] gibi).

Oysa insan da sudan yaratılmamış mıdır? Bir damla spermden. H2O (su) 2 hidrojen ve 1 oksijen molekülünden oluşur tıpkı insanın ruh ve bedenden oluştuğu gibi. Hidrojen kararsızdır, o yüzden bağ kurma ihtiyacı vardır (beden); oksijen ise kararlıdır, enerji oluşturur, tepkime verir (ruh). Suyun oluşumu nefes alıp verme gibidir, içe ve dışa dönüktür. Ona dışarıdan hiçbir şey etki edemez, girdiği kabın şeklini alır. Kayalar gibi eriyip parçalanmaz. O halde neden kayalar suya yük olsun su onlara hakimken, onlardan üstünken?

Yol alan kişinin aklını gerçek dünyadan koparan, onun doğru yoldaki duyarlılık ve bilincini yok eden nedir? Kimdir? Yağmur yükleriyle yüklü bulutlardan yağmuru indiren, tozu dumana katan ve savurup kaldıran rüzgarlar değil midir? Denizin derin karanlıklarında olanlar ile gökteki bulutların içinde olanlar benzer değil midir? Peki neden ikisi birleşmesin? Yağmur yağarken yerle gök arasını neden şemsiye ile kapatır insan? Özündeki sudan mı kaçar? Yürüdüğü yolda uyumsuzluğunun ve umutsuzluğunun nedeni yolda “u” dönüşü yapması mı?

Kişi, kendi içindekini değiştirmedikçe durumu değişmez.

[1] Efsane’ye göre Sisyhus, hilekarlığının cezası olarak, Tanrılar tarafından dev bir kayayı dik bir tepeye çıkarmaya mahkum edilmişti. Ancak o daha tam tepeye ulaşmadan kaya tekrar dibe yuvarlanıyor, herşeyi yeniden başlatması gerekiyordu. (Bakınız Odyssey)

[2] “Anayurt Oteli”, Yusuf Atılgan

 
Toplam blog
: 9
: 1469
Kayıt tarihi
: 17.07.07
 
 

İstanbul'un Asya ile Avrupa arasında bir köprü olduğu gibi, ben de İngilizce ile Türkçe arasında ..