Şoför okullarında neler oluyor ?

Ülkemizde ne zaman yenilikler gündeme gelse, önce seviniriz; heyecanlanırız, arkasından reçelin üzerine üşüşen şeyler gibi çullanırız bu yaptırımların üzerine... 1980'li yıllarda rahmetlik Özal, ekonomide devrim sayılacak açılımlara imza atmıştı. Önceleri cebinde dolar taşıyanlar, tutuklanıyor, cezalandırılıyordu.

Bankalar dışında , resmi para alış verişini özel kurumların yapma şansları yoktu. Özal hükümetinin aldığı kararlarla, tüm vatandaşların cebindeki dövize özgürlük geldi; her köşe başında da ''Banker'' adı altında yüzlerce ''Tefeci'' türedi. Daha düne kadar da tahtakale'de bir elinde, ''Bir avuç dolar''; diğer elinde, sararmış parmaklarının arasında izmaritle dolaşan ''Ayaklı tefecilerimiz'' vardı.

Onlar, şimdi doların heyecanını yitirmesiyle ortalıkta yoklar. Banker açmak için sahte ilkokul diplomaları ve ''Ruhsat (?) veren ''Özel kurumlarımız'' türeyiverdi. Hatta, o günü hatırlayanlar, devlet dairelerinde çay ocağı işleten cahil vatandaşların bile ''Ünlü Banker '' olduklarına tanık oldu.

Eğitim veren birçok özel dersane patronlarının bile kasaptan, celepten, hurdacıdan, inşaat taşeronundan, kabzımaldan ibaret olduklarını biliyoruz. Son yıllarda bu duygu suistimaline bir de ''Özel Şoför Okulu Sahtekarlarının dahil olduğunu'' çevremizde görüyor; medyadan izliyoruz.

Yeterli özen gösterilmediğinden; uzman hukukçulara danışılmadığından aceleyle hazırlanan ''Hastalıklı yasalar'', sahtekarların ''Ekmeğine yağ sürmektedir.'' Her konuyu istismar etmeye müsait fırsatçılar, Özel Hastanelere ve şimdi de ÖZEL ŞOFÖR OKULLARINA da ''El atmışlar; binlerce sahte ehliyet düzenleyerek haksız kazançlar elde etmişlerdir.Ve bu soygun sinsice halen devam etmektedir.

Telefonla kaydını yaptırıp, ileti yoluyla kimliklerini göndererek; hiç araba kullanmadan, sözde okulun banka hesabına parayı yatırıp adrese teslim ehliyetler verilmektedir. En son Adana, İstanbul vb. birçok bölgemizde, alınan ihbarlar üzerine, baskınlar düzenlenerek SAHTE SÜRÜCÜ EHLİYETLERİ'ne el konulmuş; yetkililer tutuklanmıştır.

Bu hırsızların, ufak para cezalarıyla salıverileceklerinden de kuşku duyulmaktadır. Araç kullanması yasak olan bedenen ya da zihnen özürlü vatandaşlara bile ehliyetler verilmektedir. Devletin denetim mekanizmasında bu kadar boşluk olması çok düşündürücüdür.

İstanbul'da halen hafızalarımızdan silinmeyen ve korkunç kayıpların verildiği ''Merdiven altı imalat bombasının'' yaraları sarılmadan gün geçmiyor ki yeni ''Denetimsizliklere'' tanık olmaktayız.

Eğitim, tüm kurumlarıyla hafife alınacak bir olgu değildir. Her zaman İHBAR gelmesi beklenmemelidir. Binlerce denetimcinin hazineden maaş aldığı ülkemizde, sorumlu kişiler ''Sırça köşklerinden'' çıkmalıdır.

Trafik Canavarının sürekli KANLA beslendiği ülkemizde, SÜRÜCÜ KURSLARI kanayan bir yara haline gelmiştir. Yasaları örümcek ağına benzetenler;sineklerin oraya yapıştığını; kuşların da delip geçtiğini savunmaktadırlar. Görünen köy kılavuz istememektedir. Son pişmanlık fayda vermemekte, ''Kabak dürüst vatandaşın başında patlamaktadır.''