Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ocak '15

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Sokak Hayvanları

Sokak Hayvanları
 

Soğuk kış aylarında sokaklarda çaresiz kalmış canlılar, bir merhamet eli uzansın diye bekliyorlar. İçlerinden bizim gibi konuşup derdini anlatabilen insanlarda, konuşamayıp sadece uzaktan bakarak, iç dünyalarında konuşup da dile getiremeyen hayvanlar da var. Akşam iş çıkışı eve dönerken ya da sabah evden çıkıp işe giderken, mutlaka gözümüze çarpar bu canlılar. Belki muhtaç durumdaki insanları çok fazla göremeyebiliriz. Ancak, sokak hayvanlarını fazlasıyla görüp, içimizden ''vah zavallılar soğuktan donuyorlar aç susuz'' dediğimiz çok olmuştur. O andaki işe yetişme telaşı ya da iş dönüşü eve gitmek için koşuşturmalarımız, hayvanları görmemizi değil ama, yardım etme düşüncemizi arkaya atıyor. Niçin böyle diye çok sorgulamamak gerek. Bunu hepimiz zamanlı zamansız yapıyoruz. Ancak, egolarımızı engelleyemediğimiz çeşitli ortamlarda veya arkadaş toplantılarında ise, bir kedinin başını okşasak veya küçük bir simit parçası atsak hayvancağızın önüne, yaptığımız bu eylemi abartarak anlatmaya bayılırız. Burada makbul olan bilerek ve isteyerek insanın hiçbir iltifat beklemeden bu hayvanlara yardım etmesidir. Bu duygu ile hareket edildiğinde içsel bir huzur, manevi bir tatmin kendiliğinde oluşacak halbuki. O tinsel durum farkında olmadan, sizi mutlu edecektir. Hayvanların, bu aciz durumları ve kaçınılmaz sonları akla geldiğinde insan dehşete düşüyor ister istemez. Zaten gün geçmiyor ki onların cansız bedenlerini sokaklarda görmeyelim.

Bu acınılası durum o an hepimizi üzüyor tabi. Bunun yanında kuyruğu kopmuş, kalçası çıkmış, ayağı topal, gözü kör olmuş onlarca hayvanda çaresizce yardım bekliyorlar bizden. Unutmayalım ki bu canlıların sokak ömürleri birbuçuk yılı zaten geçmiyor. Sokak hayvanları ile ilgili çıkan kanunlarımız yeterli olmadığı gibi, uygulamaya geçmesi ve müeyyide uygulanması da pek mümkün görünmemekte. Hal böyle olunca, görev, bizlere düşüyor. Niçin görev bizlere düşüyor acaba. Çünkü, hayatımızı tükettiğimiz bu kainat sadece bize ait değil de ondan. Tanrı, bu dünyayı sadece bizler yaşayalım diye yaratmadı. Bu dünya bizlerle birlikte gökyüzünde uçan kuşlara, yerin altındaki solucanlara ve yer yüzündeki bütün canlılara da ait tabiki. Bu arada doğadaki bütün bitkilerde diğer ortakçılarımız, biz istesekte istemeskte. Canlıların bu kadar çok ve çeşitli olduğu kainatta nedense söz hakkı insanlara verilmiş. Bir an kedi ve köpeklerin balinalar ve kuşların, arkasından ormanların konuşmaya ve haklarını aramaya kalkıştıklarını düşünürseniz, biz irade koyucu insanlar onların yanında aciz kalırız. Doğru kullanıldığında dünyanın hepimize yeteceğini, hatta gelecek doğacak ve büyüyecek diğer canlılarada miras bırakabileceğimizi de görmeliyiz.

Tekrar başa dönmek gerekirse, soğuk sokakları aklımızdan çıkarmamalıyız demek geliyor içimden. Biz insanların, bu acımasız haksızlığa bir son vermesi gerekmiyor mu sizce de. Hoyratça tükettiğimiz doğada, başka canlıların da olduğunu unutmamalıyız. Acımasız dünyanın zavallı insanları, daha ne zamana kadar saldıracağız, bu mükemmel boşluğa. Bir an hiç olmadığımız, yaşamadığımız, duygusu içimizi sardığında ya da sanki dünyaya gözlerimizi ilk kez açıyormuşçasına, hissinden kendimizi alamadığımız da, temiz bir elle dokunmak istemez miyiz canlıya ve doğaya. Sizce de öyle değil mi? 21.01.2015

 

Ahmet Keleşoğlu 

ahmetmahmutkelesoglu@hotmail.com       

 
Toplam blog
: 7
: 315
Kayıt tarihi
: 03.12.14
 
 

1962 yılında Ünye'de doğdu. 1984 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi İİBF Maliye bölümünden mezun ol..