Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Temmuz '07

 
Kategori
Sınavlar
 

Sokak ile İşsizlik, üniversitenin canına okuyordu ki... (TBY) - 8

Sokak ile İşsizlik, üniversitenin canına okuyordu ki... (TBY) - 8
 

Sokak ve İşsizlik, Üniversitenin canına okuyordu ki, yine bir ses duyuldu.
Bu ses, kendinden emin konuşuyordu. Güvendiği bir şeyler vardı. Korkusuzca haykırdı:

"Bırakın ikisini de. Sizin istedikleriniz burada, alın keyfinize bakın."

Ayrılmaz üçlü, kavgayı bırakıp perişan halleri ile sesin geldiği yöne bakıyorlar. Kapıda, son derece şık giyinmiş, eti budu yerinde, bakımlı, karizmatik, vizyon ve misyon sahibi bir bey duruyor.

Sokak, kim olduğunu merak ediyor:

"Sende kimsin ya?"

Gelen, kendinden emin ve cesur:

"Ben Özel Üniversiteyim."

Sokak, yalakalık yapmaya başlıyor:

"Buyursunlar efendim, hoş geldiniz. Kusurumuza bakmayın, sizi böyle karşılamak istemezdim."

Özel Üniversite, bıraktığı etkiden memnun bir şekilde:

"Önemli değil, çocuklar. Olur böyle şeyler. Ben sizin neye ihtiyacınız olduğunu biliyorum."

Sokak, sevinçle:

"Abim benim ya!"

İşsizlik, arkadaşının tavrından rahatsız:

"Abi bırak yalakalık yapmayı. Bunun diğerinden ne farkı var. Para, para, para. O da bizim gibi umut taciri işte... Durumdan vazife çıkaranlardan. Zengin fakir ayrımını körükleyip, toplumun sosyal yapısını altüst edenlerden. Bırak yüz verme şuna ya. Sonra kendini kurtarıcı zannedecek..."

Özel Üniversite, söylenenleri duymamış gibi adamlarına işaret ediyor. Adamlar, büyükçe bir koliyi Sokak ile İşsizliğe veriyorlar. Özel Üniversite, gülüyor:
"Siz, bırakın psikolojiyi, sosyolojiyi, siyaseti. Bunlarla oyalanmaya devam edin."
Sokak, denize dalar gibi koliye dalıyor. İçinde, istedikleri her şey var: avare tuzağı, zaman öldürme aleti, suç örtme karanlığı, işsizlik çıkmazı... vs. keyifleniyor:

"Vay be... Ahbab valeyi vurduk lan. Bu bize bir sene yeter. Hadi gidelim."
Sokak, koliyi omuzladığı gibi odayı terk ediyor. İşsizlik, söylemesi gerekenlerin hepsini söyleyemediği için yutkunarak arkadaşını takipte. Siz, hala yerde yatıyorsunuz.

Üniversite ise yediği dayaktan dolayı perişan.

Özel Üniversite, adamlarına talimat veriyor. Sizi bağlarınızdan kurtarıp, Üniversitenin yaralarını sarıyorlar. İkinizi, sandalyeye oturtuyorlar.
Özel Üniversite, ellerini beline bağlayıp bir iki tur attıktan sonra nasihat vermeye başlıyor. Üniversiteye çıkışıyor:

"Bu çapulculara yenik düşmenizi anlayamadım doğrusu. Hadi öğrenci henüz yolun başında. Bu, belki onun ilk tecrübesi, ilk mücadelesi. Ama sen nasıl yenilirsin onlara Üniversite?"

Üniversite, üzgün ve dertli:

"Nasıl yenilmem kardeşim. Yapılan her yenilik, beni zayıflatıyor. Sizler, camiamıza katıldıktan sonra kaliteli öğretim görevlilerinin çoğunluğu, maddi veya akademik kaygı ve beklentilerden dolayı size geldiler. Bu, büyük bir yaradır içimde.
Ayrıca, bazı bölümlerin kapatılması veya öğrenci sayısının ihtiyaç miktarına düşürülmesi lazım. Ama içimdekilerin işi gücü yok, daha çok öğrenci alabilmek için durmadan yeni bölümler açıyorlar. “Bu bölüme ihtiyaç var mı, bu bölümden mezun olanlar ne yapar, nerede iş bulur, kaç tanesi alanında işe girer, meslek sahibi olur mu olmaz mı, bu bölümler gelecekte bu insanlara hangi değeri katar?” diye düşünmüyorlar.

Hem bazıları, eğitim öğretim yerine fikir çatışmalarına ve sataşmalarına zaman harcayarak, öğrencileri, öğrencilikten çıkarıp eylemci yapıyor.

Bir de gelen öğrencilerin çoğunun derdi okuyup adam olmak ve geleceğe yatırım yapmak değil de, üniversiteli olmak ve diploma almak olunca işler tamamen karışıyor. Baba parası yemek, ailenin baskısından kurtulmak, kazanamadı damgası yememek, üniversiteliyim diye çalım satmak, siyaset yapmak, gençliğini serbestçe yaşamak, her gün yeni biriyle aşk yaşamak, gönlünce eğlenip gezip tozmak... vs. nedenlerle gelen birisine diplomadan başka ne verebilirsin ki? Bunca eksikle nasıl güçlü olabilirsin? Sokakla, İşsizlikle ne kadar mücadele edebilirsin?

Sizde biliyorsunuz, bize kapak atmakla iş bitmiyor. Verdiklerimiz, diploma için yetiyor belki ama hayat için yetmiyor, yetmiyor..."

Üniversite, göz yaşları içinde, hüngür hüngür ağlıyor. Özel Üniversite, nasihat verdiğine, hal hatır sorduğuna bin pişman:

"Dediklerinize katılıyorum ancak bu durumlardan bazılarını biz de yaşıyoruz."
Üniversite:

"Olabilir... Ama unuttuğunuz bir şey var. Size gelenler, belli fedakarlıklar yaparak, bir bedel ödeyerek geliyorlar. Ayrıca, büyük çoğunluğunun maddi durumu yerinde. Yani, mezuniyetten sonra işleri hazır; çoğu için üniversite ihtiyaç değil prestij.
Hem çoğu öncesinde; özel okul, kolej, fen veya anadolu liselerinden mezun. Hedefleri, amaçları olan kimseler bir çoğu; biraz daha seçmece yani. Elbette bizde de kaliteli ve bilinçli kimseler var ama sayıları az. Bizimkilerin çoğunluğu amaçsız, hedefsiz. Belki ağır bir itham olacak ama oradan buradan derleme.

Hal böyle olunca... sizin kaliteli olmanız, elinizden gelenin çok fazlasını yapmanız, yırtınmanız, yırtılmanız boşa kürek oluyor."

Özel Üniversite, iç sorunların bütün açıklığıyla öğrencinin yanında konuşulmasından rahatsız oluyor:

"Haklısınız. Ama her şeye rağmen, bu gençlere bir şeyler vermeliyiz. Geleceklerinin mimarlarından olmalıyız. Bizler bana ne dersek, kim sahip çıkar bu gençlere? Kim elinden tutar? Kim geleceklerine fayda sağlar? Bu vebal bizimdir kardeşim, bizimdir. Hadi, gidelim. Öğrenciyi daha fazla meşgul etmeyelim."
Üniversite, Özel Üniversite ve adamları, vedalaşıp gidiyorlar.
Siz ne düşünüyorsunuz...

 
Toplam blog
: 20
: 754
Kayıt tarihi
: 05.07.07
 
 

Bilinç Organizasyon Reklam Pazarlama Özel Eğitim Danışmanlık San. ve Tic. Ltd. Şti.'de Yönetim Ku..