Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Kasım '08

 
Kategori
Siyaset
 

Sol çıkışını arıyor mu? (9)

Sayın Eşber Yağmurdereli, yeni siyasi yapılanmadan söz ederken; “CHP bu konuda insanları asgari ölçülerde umutlandırabilecek bir konumda olsa, oralarda bile bu arayışlar sürdürülebilirdi.” diyor. Daha başta yanlış bir analizle başlıyor. 7 milyonu aşan seçmenden oy alan bir partinin, kitleleri umutlandıramadığı varsayımından başlayan çözüm arayışı; doğru çözüme ulaşamaz. Elbette CHP’den umudunu kesen bir sol kitle var. Bunlar önemlidir. Ama bu kitlelerin çoğunu CHP’den koparan ya da uzak tutan nedenleri iyi kavramak gerekir. Tüm suçu CHP’ye ve üst kadrolarına yüklemek hem haksızlıktır hem de yanlıştır.

CHP ve kadroları kimseyi kolundan tutup atmadı. Belki gitmelerini bekledi; gitmeleriyle kendisini daha rahatlamış duyumsadı. Ama zorla da atmadı. Yaşanan tatsızlıklar, belki de haksızlıklar sonunda, mücadeleden kaçıp kolaycılığa sığınanların suçu daha ağırdır. Sol mücadele uzun ve güçlü bir soluk gerektirir. Kendi soluğuna güvenemeyenler; “küçük olsun benim olsun” hastalığını da yenemeyince; parçalanmayı bilerek yaratmışlardır. Bu süreci herkes biliyor aslında. Ama CHP’ye vurmak, solda, bir kültür durumuna geldiği için hemen herkes bu kültürün tutsağı olmuştur.

Yapılması gereken; ülke gerçeklerinin ışığında, olmayacak umutlara kapılmadan; dünya gerçeklerini de görerek, önce ekonomik sorunları çözme noktasında bir araya gelmektir. Yani önce, bireylerin geçimlerini sağlayabilecek ortam yaratmada birliktelik sağlanmalıdır. Ekonomik gücü elinde tutanların bir şeylerden vazgeçmesi gerekecek solun iktidarında. Varlıklarını kaybetmeyecekler elbet. Ama sermaye sınıfı; artık yurtseverce davranmayı yüksünmemelidir. Aç insanların yaşadığı bir ülkede; zevk ve eğlence içerisinde yaşamayı yüksünmelidir. Bunu yapmıyorsa, sol iktidar, onları, bunu yapmaya zorlayacaktır. Sermaye sınıfı ile keskin çatışmalardan uzak duracak; ikna olanaklarını, sonuna dek kullanacaktır. Onların mallarına el koymayı düşünmeyecektir. Zaten artık böyle düşünülmüyor da. Yapılacak olan, sosyalist bir devrim değildir çünkü. Bunun koşulları oluşmamıştır dünyada. Belki bir ya da birkaç yüzyıl daha oluşmayacaktır. Emek-sermaye çelişkisi sürecektir. Çatışması da sürecektir. Ama ikisinin de birbirini anlamaya gereksinimi vardır. İkisinin de bir yurda gereksinimi vardır. Yurdun kaybedilmesi, en çok dar gelirliyi vursa da; sermayedarları da yaralayacaktır. Can çekişir duruma düşürecektir. Bu yüzden akılcı, tutarlı ve ılımlı olmak zorunluluğu vardır. Üretime, dışsatıma ve istihdama yönelik yatırım temelinde, sol ile sermayedar birbirine katlanmasını öğrenmelidir. Ayrıca sermayedar, gönencin (refah) tabana yayılmasına katkı sağlamalıdır.

Sermayedarlar; ülkenin borçlanmasındaki, kendilerinin büyük paylarını da düşünmek zorundadırlar. Devlet, en çok kimler adına borçlandı? Kimlerin borcuna kefil oldu? Bunların dışında, akıl almaz sahtekârlıklarla, kimler dolandırdı devleti? Daha çok kâr etmek için ödemedikleri vergiler… İhale yolsuzlukları… Banka hortumlamaları… Yüksek faizli hazine bonoları… Hayali ihracatlar… Vergi borçlarını sildirmeler… Alınan işleri yarım bırakarak devleti zarara uğratmalar… Girdileri fazla göstererek hak edilmeyen paralara konmalar… Daha benim aklımın almayacağı bin türlü hilelerle para sızdırmalar… “Tüm sermaye sahipleri böyle yaptı” demiyorum elbet. Ama kaç kişi sayabilirsiniz dürüstçe iş yapan?

CHP ile DTP’nin aynı alana özgü insanlardan oluştuğunu söylemenin hiçbir dayanağı yoktur. DTP, ırkçı bir partidir. Belli bir etnikçi görüşten beslenmektedir. Ayrıca son hedefi, bu etnik yapının, uygun bir zamanda devletleşmesidir. Demokrasiyi, bu hedefe varmak için bir basamak olarak kullanmaktadır. Üstelik ayrılıkçı bir terör örgütünün oluşturduğu ortamdan yararlanarak siyaset sahnesine çıkmıştır. Açıkçası, PKK’ye gönül borcu vardır DTP’nin. Ve PKK’yi destekleyen Türkiye düşmanlarına…

Böyle bir parti ile dayanışmaya girmek, CHP için intihardır. Aynı zamanda, DTP’nin de intiharı demektir. Bu, başka partiler tarafından denenmiş ve sonucu görülmüş bir durumdur. DEHAP, 2002 Genel Seçimlerinde, tek başına, %6, 4 oy almıştı. İki yıl sonra yapılan yerel seçimlere DEHAP, SHP çatısı altında girmişti. Bu seçimde, güç birliği yapan SHP, DEHAP, EMEP, ve ÖDP’nin toplam oy oranı %5, 15’e düşmüştü. Demek ki DEHAP’ın seçmeni, SHP’yi bile benimsememişti.

Görünen gerçekçi tutum şu olmalı: Solda birleşmeye evet, DTP ile birleşmeye hayır… DTP; teröristlere teslimiyetten ve ırkçılıktan sıyrılıp gerçekten demokrat ve sol bir parti oluncaya dek…

Not: Onuncu bölümde Sayın Aydın Cıngı’nın düşüncelerini irdeleyeceğim.

 
Toplam blog
: 71
: 774
Kayıt tarihi
: 01.03.07
 
 

Emekli Öğretmenim. Anadolu Üniversitesi, AÖF, Eğitim Önlisans Programı mezunuyum. İlgi Alanım: Si..