Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mart '15

 
Kategori
Tarih
 

Son Centilmenler Savaşı

Son Centilmenler Savaşı
 

Genel olarak Çanakkale Savaşları için kullanılan bu ifadenin aynı zamanda bütün 1. Dünya Savaşı için kullanılması gerektiği de söylenir. Bu şekilde düşünenlere göre, savaşın idari kademesindeki komutanların çoğu " Rönesans " etkisinde kalmış ve savaş sanatını romantik bir uğraş olarak görmüşlerdir. 
 
Bir yaşam tarzı olarak savaşa, şeref ve onur mefhumlarından ödün verilmeyen bir düello gibi yaklaşmışlar, düşman veya değil; komutanı komutan, askeri asker olarak görerek kendilerine yakışan saygının bir şekilde iade edilmesi konusuna büyük önem vermişlerdir. 
 
Çanakkale Savaşları' ndaki destansı mücadelelerde " Centilmenlik " temalı yaşanmışlıkların insanlık tarihinin belki de zirve noktasına çıktığını görüyoruz. 
 
Ateş hattında acı içinde kıvranan yaralı Anzak askerini kurtarmak için o hattın içine dalan Mehmetçiğin hikayesini hepimiz biliriz.
 
Avustralyalı ve Yeni Zelanda'lı siperleriyle Mehmetçik siperleri arasındaki konserve et ve tütün değiş tokuşlarını çok sık duymuşuzdur.
 
Arıburnu' nda yanlışlıkla atılan bir şarapnel ile Kızılhaç görevlilerinden birinin öldürülmesi üzerine en kısa sürede özür dilenmesi, isabet alıp batmaya başlayan bir düşman gemisine daha fazla ateş edilmiyor oluşu, tüm yüksek noktalara Türk'ler tarafından hakim olunması ve rüzgarın önemli bir avantaj olarak kullanılabilme imkanı olmasına ve müttefik Almanya'da bulunmasına rağmen Türklerin " Zehirli Gaz " kullanımını mert ve adilce görmemeleri yüzünden kullanmamaları gibi şeyler bu centilmenlik vurgusuna örnek verilebilecek pek çok şeyden sadece birkaçıdır. 
 
Çanakkale'de tüm dünyaya kahramanlık konusunda ders veren aziz şehitlerimiz bu gibi pek çok yaşanmışlıkla insan olmanın erdemleri bakımından da insanlık tarihine önemli miraslar bırakmışlardır. O yüzden her yıl 18 Mart'ı coşku ve minnetle kutlarız.
 
Tarihlerinde ilk defa bu derece trajik bir savaşta boy gösteren Avustralya ve Yeni Zelanda'lılar da 25 Nisan sabahı saat 05:30 'da düzenledikleri " Şafak Ayini " ile Çanakkale'deki kayıplarını anarlar.
 
Vermiş oldukları büyük kayıplar millet olarak kim olduklarını anlamalarını ve toplumsal varoluşlarını sağladığından bu büyük trajedi onlar için de çok önemlidir.
 
Binlerce Anzak o sabah " Anzak Koyu'nda " sabahlar. Çıkarmanın yapıldığı yer projektörlerle aydınlatılır, dalgaların kıyıya vuruşu hoporlörlerle kalabalığa dinletilir. Öyle bir atmosfer oluşur ki; sanki az sonra çığlık çığlığa bir kalabalık karanlığı yararak üzerinize atılacak ve siz de " Allah Allah " sesleriyle karşılık verecekmişsiniz gibi olur.
 
1997 yılının 25 Nisan'ını da ben de oradaydım. Arkadaşlarla koyduk sefer taslarımıza haşlanmış patateslerimiz, sigara böreklerimiz ve tayin pekmezlerimizi verdik elimizi Anzak Koyuna. Çanakkale'nin Mart ayazı iliklerimize işlerken farklı dedelerin farklı torunları olarak yan yana koyun koyuna uzanmıştık Gelibolu'nun kucağında.
 
Siperlerde konserve ve tütün değiş tokuşu yapan dedelerimiz gibiydik. Onlar bize üşümeyelim diye konyak ikram ederlerken biz de dedelerimizin öğünü olan tayin pekmezden ikram ettik onlara. İnsan olmanın erdemi dedelerimizde olduğu gibi ortak bir lisandı aramızda.
Bir ara yaşlı bir Avustralyalı amca dikkatimi çekti. Ağır adımlarla deniz kıyısına doğru yürüdü ve elindeki portatif iskemlesini kurdu. Göğsünün sol tarafından iki madalya asılıydı.
 
Dakikalarca bir an olsun gözünü denizden ayırmadı. Merak edip yanına gittim. Ne gecenin ayazından ne benim yanına yaklaştığımdan haberdardı. Gözlerini ovuşturmaya başladığını görünce ayrıldım yakınından. Geri döndüğünde tekrar yanına gittim ve bir iki lokma bir şey  ikram ettim. Konuşmaya başladık.  85 yaşında olduğunu ve göğsündeki madalyaların babasına ait olduğunu söyledi. Bir babaya duyulan özlemin dede de olunsa bitmek bilmeyen bir şey olduğunu net bir şekilde anlatıyordu buğulanmış mavi gözleri. 
 
Söylediklerini hayatım boyunca unutmayacağım.
 
" Almanlarla savaşmak gibi koca bir yalanın peşinden dünyanın öbür ucuna gelen babamın, şurada yazanları söyleyen bir liderin vatan toprağında yatıyor oluşuyla gurur duyuyorum."
Gösterdiği yerde Türkçe ve İngilizce olarak şunlar yazıyordu : 
 
" Uzak bir memleketin üzerinde kanlarını döken kahramanlar;
Burada dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler mehmetçikle yan yana, koyun koyunasınız. 
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar;
Göz yaşlarınızı dindiriniz, evlatlarınız bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Bu toprakta canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır. " 
Mustafa Kemal Atatürk.
 
Çanakkale Savaşlarına neden " Centilmenler Savaşı " denildiğinin son sözü de işte böyle söylenmiştir.
 
Toplam blog
: 70
: 289
Kayıt tarihi
: 26.07.14
 
 

Sapancalı, Üniversite mezunu, satış pazarlama sektöründe çalışan Errare Humanum Est ve Dum Spiro ..