Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '09

 
Kategori
Siyaset
 

Sonsuz dedikodu döngüsü, yenilikçilere karşı yüzyıllardır bağnazların uyguladığı bir strateji.

Sonsuz dedikodu döngüsü, yenilikçilere karşı yüzyıllardır bağnazların uyguladığı bir strateji.
 

, çok tehlikeli bir durgunluk, bir nevi ölüm uykusu demek.


12 Eylülün hemen sonrasında akan kanın durduğunu görmekten memnun olmak, 12 eylülün sonuçlarını eleştirmemek anlamına gelmez. 12 Eylül sonrasının dökümlerini tutma inceliği gösteren kalemlerin aynı hassasiyeti 12 Eylül öncesi için göstermiyor olmaları, yeni kuşaklara 12 eylülü, vahşi çözümler üzerine oturduğu mesajı vermeyi amaçlıyor. Asıl vahşet sağ ve solun olaylarıyla 12 eylül öncesindeki günlerde aranmalıdır. 12 Eylül sonrasının kökleri 12 Eylül öncesi günlerin kodlarında saklıdır.

Sonsuz çatışma, dedikodu ve yalan döngüsü, yenilikçilere, moderniteye karşı yüzyıllardır bağnazların, durdurucuların, statikocuların uyguladığı bir strateji. Özellikle ortaçağda en vahşi şekilde kendini hissettirmiş. İlerlemeyi durduruyor, her daim dedikodu üretiliyor, bir süre sonra sonsuz sayıda üretilen bu yalanlar üzerinden yeni bir gerçeklik oluşuyor, yalan tarlasında gerçeklik kayboluyor. Drama oyununda dedikodu zinciri denen bir oyun var, bu onun gibi bir şey.

Şu anda ülkemizde gelinen durumu yaklaşık olarak böyle görüyorum. Toplum olarak gerçekliği kaybetmek, ondan uzaklaşmak tehlikesindeyiz.. Bunu yapabilmek için uzun yıllar hazırlanmak gerekiyor. Toplumun her kesimine yerleştirilmiş mekanizmalar her an saldırı, yalan ve dedikodu üretmeye ayarlanmış.

Bu tanımın asker ve savaş kavramları içindeki tanımlaması psikolojik harekattır. Bütün savaşlar veya soğuk çatışmalar sırasında tarafların uyguladığı psikolojik savaş toplum enerjilerinin yönünü önemli derecede etkiliyor. Bugün geldiğimiz durumda toplumun bu tür dar enerjilere hapsedilmesi marjinal düşüncede olanların işine geliyor. Devlet ve ordu küçük düşürülmüş, örgüt veya cemaatin gücü abartılmış oluyor.

Bu çatışmalar ile gelen sonuçta ise kurumlar ve kişiler iş yapamaz, kamplara bölünüş ve ilerleyemez oluyor. 12 Eylül dönemi öncesinin bu günden farkı o dönemde silahların da işin içinde olmasıysıydı. Bugün silahsız kuvvetler tarafından yürütülen bir savaş içerisinde yaşıyoruz görüntüsü var. Bu, çok tehlikeli bir durgunluk, bir nevi ölüm uykusu demek. Bu uykudan uyanmak lazım, bu oyunu sadece halk bozabilir. Bozmama ihtimali de var o zaman bu coğrafya tıpkı İran gibi 100 yıllık bir uykuya, yalnızlığa gömülür.

Türk Ordusunun Tarihi Misyonu

Türk ordusunun bu coğrafyada kendine has bir konumlanması var. Başka dinamiklerin yenilikçi olmaması nedeniyle modernitenin temsilcisi olmuş uzun zamandır. Bu nedenle saldırı altında, darbe diyenler güney Amerika ülkelerinin darbesinden bahsediyor. Türk Ordusu bu bağlamda bir darbeci hiç olmadı. Cumhuriyetin kurucusu. Modern Cumhuriyete karşı planı olanlar, modern yaşam üzerinde hedefi olanlar ilk psikolojik saldırıyı ordu üzerinden yapıyor.

30 Yıl öncesinin öfkesi ve kininden kurtulamaz isek bugünün Cumhuriyet ve modern yaşam değerlerini avucumuzdan kayışını izleriz. 12 Eylül kendisinden önceki dönemin çılgınlıklarına karşı bir sonuçtur, uygulamaları tarihe mal olmuştur. Halk, kendi nezdinde çoktan 12 Eylülü halk oylaması ile affetmiş, onurlandırmış, tarihe gömmüştür. Biz de tarihe gömelim ve bugüne bakalım.

Belge ve hukuk gerçekliği

Günümüzün teknik gelişmelerini bilen her kişi fotokopi ile her tür belegenin, kişinin gerçek imzalarından alınmak üzer üretileceğini bilir. Belge üzerindeki imza kişiye ait olabilir belgenin gerçeği ortaya çıkmadan, araştırmadan sızdırılması, basına malzeme edilmesi bilinçli bir eylem, sürecin bir parçasıdır.

Bu gerçekliğin her şekilde farkında oldukları bilinenler, bu fotokopi ise gerçeği de vardır gibi kelime oyunu oynuyorlar. Bu fotokopi ise gerçeği olmayabilir, görsel olarak bilgisayarda üretilmiş çıkış yapılmış olma ihtimali de dahil olmak üzere onlarca ihtimal var.

Sistemi bu şekilde çalıştıranlar bunun farkında ve kavrayışındadır. Bu tartışmaları yaratan adli sürecin işlediği günahların sayısı sonsuzdur. Soruşturmanın gizliliği başta olmak üzere onlarca kural çiğnemiştir ve hepsi bu davada olmuştur.

Deniz Feneri Davası

Bu dava, asrın dolandırıcılık davası bugünün kilididir. Hukuku, adaleti ve modern yaşamı korumak için bu kildi açılmak durumundadır. Bu konudaki kaygılar ileri seviyededir, delilerin karartıldığı, gizlendiği ve siyaseten bu davanın engellendiği izlenimi ağır basmaktadır.

Kenan Evren ve intahar

Sizin hiç 92 yaşına gelmiş bir dedeniz oldu mu. Benim oldu son dönemlerinde aşırı çocukluğuna dönme görüldü. Karakteri bile değişti. Bunun boyutlarını ben tam bilemem. İnsanların ileri yaşlara doğru çocukluklarına döndükleri söylenir. Bu nedenle Kenan Evren'in son "yargılanırsam intahar ederim" çıkışı hakkında yorum yapmıyor, yaşlılığına veriyorum. Bu yorum üzerinde yorum yapanları, hadi öyleyse diyenleri de köprüye çıkmış, niyeti ne olursa olsun bir kişiyi intahara teşvik edenler, hadi atla diyenler sınıfında görüyorum.


 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..