Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Mart '21

 
Kategori
Öykü
 

SORGU ve SOLUK

Meslektaşından nöbeti devraldıktan sonra üniformasını giydi. Telsizini ve anahtarlarını kontrol edip sabah sayımı yapmak üzere kıdemli amirleriyle koğuşlara gitti. Uzun süredir kargaşa çıkmayan cezaevinin bunaltıcı ortamına alışmaya çalışıyordu. İşsiz kalmamak için girdiği sınavdan aldığı puanla gardiyan daha doğrusu yeni adıyla infaz koruma memuru olma hakkı kazanmıştı.

Çalıştığı yeri söyleyince insanların küçümseyici tavırlarına maruz kalıyordu. Başlarda bu ön yargılı ve bir o kadar da şekilci davranış gücüne gitse de zamanla malum durumu kabullenmişti. Askerlik dönüşü hayatını idame ettirecek bir iş bulduğundan annesi gelin adayları konusunda kapsamlı bir araştırma yapıyor, önerilen namzetlerin infaz koruma memurluğuna burun kıvırması nedeniyle gerçekleşemeyen izdivaç ise çiçeği burnunda gardiyanın işine geliyordu.

Kıdemli meslektaşları ve amirleri nezaretinde kısa bir süre önce kendini işsizlikten kurtaran işi öğrenmeye çalışıyordu. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak yıpranmaktaydı. İşittiği ve tanık olduğu olayların etkisiyle geceleri uykuları kaçıyor, psikolojik dayanıklılık gerektiren bu zor mesleğe intibak etmeye gayret ediyordu.

İntihar girişimleri, kavgalar, isyanlar gibi alışık olmadığı olaylar karşısında güçlü olmaya çalışıyordu. Görüş günlerinde nezaret ettiği ziyaretçilerin yüz ifadelerinden hayatın sillesini yiyenlere, fikir suçlularından katilliği meslek edinmişlere kadar sayısız insan profilini incelme olanağı bulmuştu. Sabahattin Ali, Nazım Hikmet gibi usta yazarların konu bulmada zorlanmamasını artık daha iyi anlıyor, memleketteki insan manzaralarını başka bir pencereden gözlemliyordu.

Kimi zaman adalet kavramını sorgulamak zorunda kaldığı hadiselerle de haşır neşir olmak mecburiyetinde kalıyordu. Yaklaşık bir hafta önce cezaevine gelen bir kadının durumu buna örnekti. Uzun süredir eşi tarafından şiddet gören kadın sonunda dayanamamış ve eşini katletmek zorunda kalmıştı. ‘Eğer ben onu öldürmeseydim o hem beni hem de kızımı öldürecekti ‘ şeklinde ifade veren kadının morluklar içinde kalan yüzü aklına geldikçe bütün kimyası değişiyordu.

Kasten adam öldürme suçundan tutuklanan kadının hapishaneye sevk edilmesinden birkaç gün sonra hapishanenin önünde sivil toplum kuruluşları basın açıklaması yapmış, sloganlarla olayı protesto edenlerin tepkisi medya mensupları aracılığıyla kamuoyuna ulaşmıştı. Sosyal medyanın da etkisiyle kitlelere ulaşan olmaz olası olay ülkede birkaç gün gündem olduktan sonra tıpkı emsal teşkil eden diğer olaylar gibi unutulmuştu.

Kızı dışında ziyaretçisi olmayan ve kaderiyle baş başa bırakılan kadının yüzündeki morluklar iyileşiyordu ama travmalarından doğan darbeler pek iyileşeceğe benzemiyordu. Kendi mahkûmiyetini sineye çekip kızının masumiyetini mahkûmiyete dönüştüren pisliği temizleyerek sicilini kirleten kadının durumunu düşündükçe adalet kavramını sorgulamadan edemiyordu.

Arkadaş tavsiyesiyle okuduğu Düğümlere Üfleyen Kadınlar kitabında Ece Temelkuran’ın ‘Çünkü bir erkek kadının nefesi kadardır.’ cümlesini aklına getiren vakayı düşündükçe nefes almakta zorluk çekiyor, hanımefendileri sorgusuz sualsiz soluksuz bırakan hemcinslerinin soluk borusunu kökünden kesmek istiyordu

 
Toplam blog
: 93
: 87
Kayıt tarihi
: 25.02.19
 
 

     TCDD'de makine mühendisiyim. Sanatın iyileştirici gücüne inanan bir insanım.    ..