Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '09

 
Kategori
Güncel
 

Sorumluluk

Yazının başlığını “Stresten Hapşırıyoruz” diye yazacaktım; ABD Başkanı Barack Obama’nın “Öfkeden Öksürüyorum “ söylemine karşılık.

ABD de önemli bir sigorta kuruluşu olan AIG iflas eşiğine gelince, devlet tarafından 180 milyar dolar destek verilerek iflastan kurtulması amaçlanmıştır. AİG yöneticileri, devletten aldıklar paranın 165 milyon dolarını yöneticilerine pirim olarak dağıtmışlar. Yani “önce can, sonra canan “demişler. Başka bir deyişle “Devletin malı deniz, yemeyen domuz” diyerek hareket etmişler. Sayın devlet başkanı Obama da, bu nedenle öfkesinden öksürüyor.

Yalnız ABD de mi? Fransa da Societe Generale Bankası üst düzey yöneticileri de aynı davranışı göstermişler. Ödül olarak, 340 bin hisse senedini pirim olarak almışlar.

Aslında, bu ve buna benzer bir yığın olay yaşanmaktadır dünyada. Toplumsal düzeni sağlayabilmek için yığınlarla yasalar çıkarılmaktadır. AIG yöneticilerin tutumları karşısında, yasal düzenleme olarak % 90 ‘a varan vergi getirilmiştir. Dağıtılan primin toplanması yönüne gidilmiştir. Fransa'da ise, eleştiriler yoğunlaşınca pirimler geri verilmeye başlanmıştır.

Düşünülmesi gereken konu, bu anlı şanlı yöneticilerin bu yönde davranışa sürükleyen nedenlerin irdelenmesidir. Sayfalarca “ İş Etiği”, “Toplumsal Etik” gibi kitaplar yazılmıştır. Çeşitli seminerler konferanslar düzenlenmiştir. İlginç olanda, bu tür eğitim faaliyetlerini başlatan ülke Amerika’dır.

Yazılarımda hep belirtirim, sözcüklerin tek başına anlam taşımadıklarını. İnsanların o sözcüklere yüklediği anlamlar önemlidir. Davranışlarda, insanların beklentilerinin rolü büyüktür. Beklentileri etkileyen en önemli öğe, kişilerin sosyalleşme sürecinde geldiği aşama ve anlayışıdır. 17 yüzyılda yaşayan filozof THOMAS HOOBES’ un “ İNSAN İNSANIN KURDUDUR” görüşünü 21. yüzyıldaki koşullara göre yorumunu yapmamızın gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

Dünya coğrafyasında yaşayan tüm canlılar, varlıklarını sürdürebilme kavgasını verirlerken, insan denilen canlı varlığın ayırt edici özelliği başkasını düşünebilme olgunluğuna erişmesi olduğunu söyleyebiliriz. Bu özellik, SORUMLULUK sözcüğü ile açıklanmaya çalışılmalıdır.

Sorumluluk kavramını, insan davranışlarında ulaşılması gereken en son kademe olarak ele alınması gerekir. Kişinin kazanmış olduğu tüm beceri ve değerlerin oluşturduğu bir davranış biçimi olarak yorumlanmalıdır.

Çeşitli ülkelerde yaşanan olaylara bakalım. Ben merkezli anlayıştan uzaklaşıldıkça, sosyalleşmenin ve dolayısıyla paylaşım kültürünün sağlıklı işlediği görülmektedir. Bu durum, karşımıza bir aydınlanma öğretisini çıkarmaktadır. İnsanoğlu her türlü teknolojiyi yaratmış olsa da, insanlık yararına kullanılmasında, toplumların ne kadar aydınlanabildiği, sosyalleşebildiği konular üzerinde durulmasının gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Kazanılması gereken eğitim, sorumluluk duygusunun en son aşamaya taşıyabilmektir. Bu duygunun noksanlığının, çıkarcı bir anlayışın yönetimlere egemen olduğunu göstermektedir.

Yöneten ve yönetilenler ülkelerde belirli değerler yaratarak insanca yaşama kavgası verilmelidirler. Bu kavgada roller farklı olacaktır, kazançlar farklı olacaktır. Yönetim güçlerini elinde bulunduranlar, faaliyetlerin de toplumsal yararlılığı düşünerek hareket edemiyorlarsa, burada sorumluluk duygusundan söz edilemez. Çıkarılan yasaların uygulanma başarısı, sorumluluk duygusunda ulaşılan değerle orantılıdır. Yaslar bir noktaya kadar etkili olabilirler. İnsanlığın kazandığı öğreti, sosyalleşme aşamasında belirli düzeye çıkmamış ise, Hobbes’un belirttiği “insan insanın kurdudur” anlayışının, günümüzde de yaşadığının belirtileridir. Tüm yolsuzlukların temelinde yatan dürtü, insanın yeteri kadar sosyalleşememesin de yatmaktadır.

Sorumluluk duygusunu taşıyan kişiler, İhalelere fesat karıştırmazlar

Sorumluluk duygusunu taşıyan kişiler, gıdada sahtekarlığa giderek insanların yaşamlarıyla oynamazlar.

Sorumluluk duygusunu taşıyan kişiler, yolsuzluklara, talana karşı çıkarlar.

Sorumluluk duygusu taşıyan kişiler, çalmaz çırpmaz, hakkı olan kazancı sağlarlar.

Bu ve benzer konuları alt alta sıraladığımızda, yüzlerce maddenin insanlar tarafından, olumsuz yönde gerçekleştirildiği görülecektir. Bu güne kadar yaşanılan olumsuz davranışlar, bizi bazı sentezlere götürmektedir. Ülkeler, teknolojide hızlı gelişmiş olsalar da, sosyalleşme süreçlerinin yetersizliğini, yaşanan olayların nedenleri olduğunu söyleyebiliriz. Aşırı liberalizmin yarattığı bireyciliğin, aidat (Bağlılık) duygusu ile paylaşım kültürünün zayıflattığının tartışılması gerekmektedir.

Gelişmişlik, maddi değerler kadar beşeri sermayenin de çağdaş değerlerle donanımına bağlıdır.

 
Toplam blog
: 97
: 463
Kayıt tarihi
: 07.02.09
 
 

1944 yılında Arapgir'de doğmuştur. İlk ve orta öğretimini Arapgir'de, lise öğrenimini Ankara Gazi Li..