Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '17

 
Kategori
Sosyoloji
 

Sosyal Sınıflar

Sosyal Sınıflar
 

Toplumsal Sosyal Sınıflar


Toplumlarda; gelir seviyesi, kültürü, hayat biçimi ve eğitimi kriterleri açısından büyük ölçüde birbirine benzeyen insanların oluşturduğu kategoriler sosyal sınıfları oluşturmaktadır. Klasik anlamda, genel olarak her toplumda üç toplumsal sınıf görülür; a) Üst sınıf:(Toplumdaki ekonomik kaynakların büyük bir kısmının sahibi olanlar), b) Orta sınıf: (Nitelikli işçi ve serbest meslek sahipleri), c) Alt sınıf: (Ücretli sanayi işçileri, köylüler)

Sadece Ülkemizde değil tüm dünyada; yaşamları, toplumdaki durumları, çalışma yaşamındaki yerleri, düşünceleri ve çıkarları farklı toplum kesimleri, sınıflar var, küçük bir toplum kesimi, büyük bir çoğunluğu çalıştırıyor. Genelde yöneten, sömüren küçük bir azınlık, sömürülen büyük kitlelerin bu farklılıkları kavramasını engellemek isteği vardır. Toplumun sınıflara bölünmüş olduğu gerçeğini, hele hele bu gerçeğin temelindeki asıl nedeni alt sınıftakiler tarafından hiç öğrenilmesin istenir.

Sosyal sınıfların oluşumunda insanların nasıl yaşadığı, tükettiği, kişisel beğenileri, başkalarıyla kurdukları ilişki biçimi, başka bir ifade ile başkalarını nasıl algıladıkları ve başkaları tarafından nasıl algılandıkları belirleyicidir. Sosyal sınıf kavramının daha anlaşılır hale gelmesi için sosyal sınıf sisteminin diğer sistemlerden farkları ortaya konmalıdır.

• Sosyal sınıflar herhangi bir kanunla veya dinsel bir açıklama ile belirlenmez. Sosyal bir sınıfa ait olma durumu aileden miras alınan, kanuni ve geleneksel bir temele oturmaz.

• Bir kişinin sosyal sınıfının belirlenmesinde sahip olduğu statü önemlidir ve bu statüler çoğunlukla “kazanılmış statü”lerdir. Tabakalar arası hareketlilik mümkündür ve sıkça görülen bir durumdur.

• Sosyal sınıf kişiler arasında özellikle maddi kaynakların mülkiyeti ve kontrolü gibi ekonomik temelli farklılıklara dayanır. Unvan, prestij, geleneksel ve kültürel değerler gibi ekonomik temele dayanmayan farklılıklar önemini kısmen yitirmiştir.

Sanayileşmiş ve ekonomik olarak gelişmiş toplumlarda çoğunlukla ekonomik ölçütler esas alınarak oluşturulan üç sosyal sınıftan söz etmek mümkündür:

Toplumsal sınıflar veya kültürler içindeki bireyler veya gruplar arasında hiyerarşik farklılığı (veya katmanlaşmayı) ifade eder. Sınıflı toplumlarda; Üretim araçlarına sahip olanlarla, olmayanlar, yani çalışanlarla çalıştıranlar yani, sömürenlerle sömürülenler olarak iki temel sınıf olduğu görülür.

Toplumsal sınıf, toplumda servet, eğitim ve mesleksel statü bakımından aşağı yukarı benzer durumda olan insanların diğerlerinden ayrılmasıdır. Joseph Kahl, toplumsal sınıfın özelliklerini 7 temel şıkta değerlendirmektedir; 1. Saygınlık, 2. Belirli miktarda servet ya da gelire sahip olmak, 3. Toplumsal etkileşim, 4. Meslek, 5. Sınıf bilinci, 6. Değer yönelimleri, 7. İktidar ya da başkalarının eylemlerini denetimi altına alabilme yeteneğidir.

Sosyal sınıfların geleneksel toplumlarda, başka bir ifade ile; sanayi öncesi toplumlarda da var olmasına rağmen, bu konunun bugün bu denli araştırma ve tartışma konusu olması, onu inceleyen, kapsamına alan “Sosyoloji”nin bir bilim olarak ortaya çıkmasının, Sanayi devriminden sonraya dek gelmesinden çok; Komünist manifestonun teorisyeni Karl Marx’ın sınıf olgusunu kendine en temel bir ilham kaynağı olarak almasındandır. Bu konu ile ilgi olarak Raymond Aron’un Sınıf Mücadelesi adlı kitabında; “Marksizm denen bir doktrin ortaya çıkmasa ve bugün bu doktrinin propaganda gücünü kullanan Marksist (Komünist) ülkeler bulunmasaydı, sosyal sınıf ayrımı ve tabakalaşma konusu hiçbir zaman şimdiki gibi önemsenmeyecekti. Marksizm sosyal sınıfların doğuşu ve bunlar arasındaki eşitsizlik hakkında yeni bir yorum getirmiş ve başka yerlerde aranan pek çok çözümlerin sınıf meselesinde bulunabileceği hakkında oldukça kuvvetli ve yaygın bir kanaat uyandırmıştır”der.

Beş parmağın beşi de bir olmaz, böyle gelmiş böyle gider, alın yazımız böyleymiş, Allah böyle yazmış ne yapalım?  Ve hepimiz Müslüman ve insanız, imtiyazsız, sınıfsız kaynaşmış bir kitleyiz… şeklinde propaganda yapılır.

Amaç ezilenlerin, sömürülenlerin durumlarının bir yazgı olduğuna inandırılması, Toplumun sınıflara bölünmüş olmasının yarattığı ağırlıkların, kişinin ilahi yazgısı, Allah vergisi olduğu aşılanmak istenmesidir. İstenir ki, sömürülenler gerçeklerin farkına varıp bu sahte yazgıyı yıkmaya, kendi yazgısını bozup sosyal sınıfının değiştirmeye kalkışmasın.

Toplumsal sınıflar kapitalist sistemde olağan görünmektedir. Ancak, sınıfsız bir toplum ütopya olarak görünse de yoksulluğu azaltarak orta sınıfı güçlendirmek sosyal devletlerin en temel amacı olmalıdır.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..