Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Ekim '17

 
Kategori
Edebiyat
 

Söylemeli

 

İnsan olarak var olduğumu bildiğim gün... Hiçbir şey anlatılmadan ya da hatırlayamadığım bir karışıklıkta dünyayla tanışmam. Mevsimlerden sonbahar; biraz ılık, biraz renkli, çokça melankolik. Bütün beklentilerimi karşılayacağını düşündüğüm bir hayat. Daha yeni tanıyorsun ne beklentisi demeyin. Her şeye sıfırdan, en yeni haliyle başlamak bile bir beklenti getirip bırakıyor insan aklına. 

Yıllarımın tadına vararak ilerlemek istiyorum, hikayem yazılırken hangi rakam kaydedilmişse o rakama kadar mutlu ilerlemek. Tabi ki zor olacak ama şuan düşünmek istediğim bu değil. Hayat keşfinde nelerle karşılaşacağımı merak ediyorum. Belki de var olmamın en belirgin niteliği bu merak. Yolculuğuma dışardan beraber bakalım istiyorum. Önce yazmaktan başlamalı. Neden dersen hayatımın en derin noktası bu: Kalemle tanışmam. Çok değişik, şaşırtacak şeyler anlatmayacağım ama yazının sonunda bir kez daha düşünmeni sağlayacağımdan eminim. Ne diyordum, yazmak! Bana öğretilen harflerle oyun oynamak istemiştim bu yüzden nereye gidersem gideyim cebimde hep kelimelerimi taşırım. Aklıma yüreğime dar gelir satırlar. Dolmuşken taşmanın haklılığına inanırım çünkü.

Bir de hızla ilerleyen yıllarımın güzel bir durağında rastladığım insanlardan bahsetmeliyim. Belki de beni anlamanın yolu onların yüreğinden geçiyordur. Ne mucize bir yolculuk!

Her insanın aynı yaratıldığını öğrettikleri yıl karar vermiştim bir olmadığımıza. Her insandan farklı duygular toplamıştım. Sen de böyle yapmadın mı? Tamken eksile eksile ilerlemedin mi bu yolda? Mesela bir mevsimde karar almışlığın var mı iyi olmamak için ya da  hissettiğin ne kadar duygu varsa iyi kötü diye ayırmışlığın? Ben kendime öğretmek istediğim bütün gerçekleri silerek giderken sen biriktirebildin mi aklında? 

Adına rakam veremediğim bir yılımda gülümsemeyi öğretmişlerdi. Alışkanlık mıdır bilmem dudaklarımda kaldı.  Ne yaşarsam yaşayayım gülümsemekten vazgeçemedim. Bu sebepten çokça ağlamışlığım vardır kayıtlarda. Sonra büyüdün artık dedikleri yıllara denk gelen en kalıcı özellik: İnsan sevmek. Senin de bildiğin gibi derin bir konu. Ama yine de hakkında konuşmadan geçemeyeceğim. Kendisi varlığından büyük sevmenin sonsuz oluşunu ancak cebimdeki kelimeler yeterse anlatabilirim. Sonrası şarkılara kalıyor. Nota izi olmadan sevmek hep eksiktir çünkü. Şarkı sözleri arasında rastlamak, hep aynı şarkıyı dinlemek ve ezberletmek yüreğine insan sevmenin koşullarındandır. Heyecanın en çok yakıştığı yerdir. Adını duyduğunda yaşadığın sevincin tarifi başka türlü anlatılamaz değil mi? Aynaya bin kere bakışın, izini ezberlemen. Bu bahsettiğimi aşkla karıştırmamalısın. O bir bitiş haliyken sevmek hep yenilenmek halidir çünkü. Sen de böyle düşünmüyor musun? Gel beraber bakalım kendimize. Mesela gözlerimiz, aynı anda parlamaz mı birbirine değdiğinde? Sesimiz melodi olup yayılmaz mı iklim iklim? Her şeyin tatlı bir sebebi olmalı bu dünyada. Yoksa bu kadar etkileyici olmazdı söylenilen sözler. Bir de sevmenin icadı rakı var ki balık olsan sarılırsın sıkı sıkı. Mavilik saklıdır o kadehte ve yudum oldukça hayat katar çizgine. 

Sevmek diyorum. Başlı başına dikkat işidir, incitmeden incinmemek gerekir konuşurken. Senle benin biz olduğu ince yoldur ki sağlam yürümeyi gerektirir. Sahi bu dediklerim sana hikaye gibi geliyorsa inandırıcılığı için yapman gereken tek şey : Aynaya bakmak. Hadi kalk, aynaya bak ve gülümse yoksa sevmeyi anlatabilmem için yeni kelimeler doldurmam gerekir cebime.

 

 
Toplam blog
: 36
: 116
Kayıt tarihi
: 04.06.17
 
 

Mavinin içinde mavi, çocuklarla çocuk, üzülene omuz, sevinene gülümseme, bir kalemin varolmasına ..