Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Nisan '17

 
Kategori
TV Programları
 

Söz, kötü bir dizi olmuş…

Söz, kötü bir dizi olmuş…
 

Sezonun trendi Özel Kuvvet temalı dizilerden Star Tv’nin Söz’ü, birinci bölümüyle dün akşam ekrana geldi. Bir önceki hafta görücüye çıkan İsimsizler’in yarattığı hayal kırıklığının peşine...


Sezonun trendi Özel Kuvvet temalı dizilerden Star Tv’nin Söz’ü, birinci bölümüyle dün akşam ekrana geldi. Bir önceki hafta görücüye çıkan İsimsizler’in yarattığı hayal kırıklığının peşine, iyi aksiyon beklentisine dair tüm umudumu Star’ın Söz’üne bağlamıştım ama izledikten sonra joker hakkımı kullanıp Fox’un Savaşçı‘sını beklemeye karar verdim.
 
Öncelikle en büyük şaşkınlığım senaryodaki diyaloglar ve mantık hatalarıyla ilgili oldu. Zira Söz’ün senaristi Ethem Özışık. Ethem Özışık kim? Poyraz Karayel’in iki senaristinden biri. Dün akşam anladım ki bazı senaristler ekip olduklarında daha iyi işler çıkarıyorlar. Anahtar kilit gibi… Kusursuz uyum ve birbirinin eksik yanlarını tamamlama hali. Ne oldu da Ertan Kurtulan ile ayrıldılar bilmiyorum ama bence biran önce tekrar bir araya gelsinler.
 
Niye mi?
 
Dehşete düştüğüm diyaloglardan birini hemen yazmak istiyorum;
 
Bir alışveriş merkezinde teröristlerin bombalı saldırısı sonucu kızı ölen bir baba, cenazede kızının nişanlısı olan Üsteğmene;
 
“Allah’a yemin ederim ki bir kızım daha olsa sana veririm” der mi?
 
Damadı vatan da, kızları asker mi?
 
“Bir evladım daha olsa onu da vatana feda ederim” demekle aynı şey mi bu kurduğunuz cümle.
 
Hadi senarist yazdı, bir kişinin bile mi dikkatini çekmedi. Gerçekten enteresan...
 
söz.3
 
Dönelim bölümün başına…
 
Alışveriş merkezinde bombanın patlamasıyla, bölüme hızlı girdik.  Daha dizinin başında izleyici bir patlamayla bu kadar yükselmişken,  hastaneye kesildi. Bahar Doktoru tanıdık. Hemşirelerle ilişkiler üzerine konuştu. O sırada hastanenin başhekimi olan annesi geldi. Gereksiz bir şekilde, bize bir şey katmayan,  anne kız ilişkisini izledik.
 
İzleyicinin enerjisi bomba sahnesinden sonra niye bu kadar gereksiz ve uzun bilgi silsilesi ile düşürüldü anlamak mümkün değil.
 
Sonra patlamadan yaralananlar hastaneye getirildi.
 
Bahar zaten acil doktoru… Hemen müdahaleye başladı.
 
Diyaloglara dikkat;
 
Bahar, “kanamasını durduracağım, seti çıkarın müdahale edeceğim.”
 
Hemşire, “yapabilecek misiniz?”
 
Peki...
 
Bahar'ın doktor kimliği altında kurduğu her cümle, bir doktorun kuracağı cümle değildi.
 
“Kalp masajı hemen kalp masajı, hemen elektroşoku hazırlayın, hemen şarj edin."
 
Bir acil doktoru her kelimenin başına "hemen" ekler mi?
 
Panik yapar mı?
 
Tavsiyem, Duygu'yu öldürmeyeceksiniz, ivedilikle bir doktordan yardım alın.
 
O da yetmez, senarist mümkünse bir devlet hastanesinin acilinde bir iki gün takılsın.
 
 
Tolga Sarıtaş’ın canlandırdığı Yavuz Üsteğmen, patlamanın ardından nişanlısının götürüldüğü hastaneye gitti.
 
Acilde beklemeye başladı. Bu arada nişanlısı da öldü.  Bir hemşire Yavuz’un yanına geldi. Bir şeyler söyledi ve onu ayağa kaldırdı.
 
Buraya dikkat...
 
O sırada beklediği resepsiyon alanına, üzeri örtülü bir şekilde sedyeyle nişanlısı getirildi.
 
Altını çiziyorum; resepsiyon bölümü. Ortamda bekleyen başka hasta ve hasta yakınları var.
 
Örtü açıldı ve Yavuz Üsteğmen’e nişanlısının cesedi gösterildi.
 
Bir sonraki gün...
 
Hastanede Yavuz Üsteğmenin ölen nişanlısının kolyesi bulundu ve Bahar Doktor ben ulaştırırım diyerek aldı. Sonra nereden öğrendiyse Bahar mezarlığa gitti, ailesini mezarlığın başında gördü ama kolyeyi vermedi.
 
Niye bilmiyoruz.
 
Cenazeden sonra, bir kaç gün ve gece,  Yavuz hastanenin önünde bekledi.
 
Niye, anlamadım.
 
Bahar onu fark etti. Hasta bakıcıya tanıyor musun diye sordu. Tanımıyorum cevabını alınca, "git bir bakalım, öğren derdini" minvalinde konuşma yaparak, hasta bakıcıyı yanına gönderdi.
 
Hasta bakıcı Yavuz’u içeri davet etti. O sırada bir hasta yakını arıza çıkardı. Tahmin edeceğiniz gibi Yavuz Doktoru kurtardı. Ancak adamın bıçak darbesi ile yara aldı. Üzerinde deri ceket var. Yara görünmüyor.
 
Bahar yaraya bile bakmadan, “dikiş atılması lazım” dedi ve Yavuz'u müdahale odasına götürdü. Orada da boynundaki kolyeden ölen kızın nişanlısı olduğunu öğrendi. Vücudundaki yaralardan da asker olduğunu.
 
 
Bu arada paralelde kurguda Karabayır bölümü var.
 
Nihat Altınkaya’nın canlandırdığı Yarbay Erdem'in kızı kaçırılır.
 
Kaçıran  terorist, Yavuz’un nişanlısının ölümüne neden olan patlamayı organize eden kişi.
 
Bu arada bir yandan Yarbay'ın kızını kurtarmak için çalışmalar devam ederken, bir yandan da özel bir görev için yetenekli isimlerden bir tim kurulmaya başlandı.
 
Bu askerlerden biri Survivor’dan tanıdığımız Atakan Arslan'ın canlandırdığı Geveze karakteri.
 
Kendisinin bir zincirleri koparma sahnesi var ki, dillere destan.
 
İnsanın aklına, "değil mi o zincirleri koparabiliyordun, niye o kadar dayak yedin, yüzü gözü dağıttın" demek geliyor.
 
Bu arada diğer askerlerin özelliklerinin anlatıldığı sahnelerin de Geveze'nin sahnelerinden aşağı kalır yanı yoktu. Baya güldürdü.
 
Hele hele de baş aşağı bir şekilde bombayı etkisiz hale getiren Feyzullah’ın kurt köpekli sahnesi, ne yalan söyleyeyim takdire şayandı.
 
Bizim tim bir şekilde kızın adresini buldu. Helikopterlerle bölgeye gittiler ve gördüler ki tuzakmış. Orada bir şehit verildi.
 
 
Bu arada Yavuz saçma sapan bir şekilde Yarbay'ın kızının asıl tutulduğu evi buldu.
 
O sırada da evin önünde kızı asma hazırlıkları var. Yavuz hemen saldırıya geçti ve teröristleri öldürdü.
 
Biri hariç.
 
Asıl peşinde olduğu bombacı terörist,  kızın yanından geçip içeri kaçtı.
 
Neden kızı esir almadı?
 
Hadi esir almadı, niye eve kaçtı?
 
Kaçmakla kalmayıp neden evin bir odasında bekledi?
 
Neden arka pencereden sırra kadem basmadı?
 
Ölmek istemiş demek.
 
Öldü de...
 
 
Bu sırada bir grup terörist arabalarla geldi. Yavuz ve Yarbay'ın kızına kurşun yağdırmaya başladılar.
 
İşte o anda kurulan tim tekrar sahneye çıktı.
 
Hem de hiç sesi duyulmayan, susturuculu bir helikopterle.
 
Sonuç olarak da kurtuldular.
 
söz.10
 
Daha da fenası, o tuzak evde verilen şehir bölüğe getirildi. Kamyondan indirilirken, Yarbay acılıydı. Gözünde bir yaşı eksikti.
 
Tam o sırada, cenaze tabutu oradayken diğer bir araçla kurtarılan kızı geldi.
 
Bizim Yarbay’ın acısı ister istemez dindi. Kızına sarıldı, güzel sözler söyledi.
 
Yahu, şehit bir adım ötede, tüm askerler dağılmış, acılı, ne gülümsemesi?
 
Aynı anda, aynı yere, hem şehidi hem de kızı getirmeniz şart mıydı?
 
Karakterlerden yiyorsunuz.
 
 
Bu arada bu Özel Timin özel görevi , Yavuz’un öldürdüğü teröristin ağabeyinin, bir füze pazarlığında olduğu bilgisinin ulaşması nedeniyle kurulmuş.
 
Yarbay’ın cümlesine dikkat, “yolcu uçağını vurup binlerce kişiyi öldürecekler.”
 
Uçak vurabilecek kaç füzeden bahsediyoruz?
 
Ya da bir füze var, uçakları yan yana denk getirip tek atışla çok sayıda uçağı vurup, binlerce kişiyi mi öldürecekler?
 
Hep beraber göreceğiz.
 
 
Bu arada kolyenin peşinde seyyah olan Doktor Bahar, yemedi içmedi, kolyeyi vermek için ta İstanbul’dan kalktı Karabayır’a geldi.
 
Yetmedi bölüğe girdi.
 
Yetmedi Yavuz’u buldu.
 
Yetmedi, füze pazarlığı yapan ve kardeşini öldürdüğü için intikam yemini eden terörist Çolak, onları gördü.
 
Sonuç olarak kötü aksiyon sahneleriyle, fena ötesi diyaloglarıyla, mantık hatalarıyla ve anaokulu müsameresi gibi oyunculuklarla gerçekten "Söz" kötü bir iş.
 
Rating açısından dayanacağı tek bir şey var, o da Tolga Sarıtaş’ın ciddi boyutlardaki hayran kitlesi.
 
Yeter mi bilmem ama net bilgi, biz bu aksiyon işlerini beceremiyoruz.
 
Televizyon, sinema, yaşam ve sokaktaki hayat üzerine diğer yazılarımı okumak istiyorsanız, http://www.bibaksana.com.tr adresli bloguma uğramayı unutmayın. :)
 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..