Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '11

 
Kategori
Deneme
 

Sözleşmişte buluşmuş, Közlenmişte tutuşmuş bir Aşk...

Tozlu raflar arasında, yaprakları sararmış eski bir kitabı eline alır gibi, üfleyerek aldı kalbini ellerinin arasına. Ne çok zaman olmuştu. Gözlerine bakmak için ürkek davrandı, o tanımadık ama aslında çok tanıdık yüze yüzünü kaldırıp bakmak için. Ağlayabilirdi, ve bunca zaman sonra gözyaşlarına teslim etmemeliydi kendini. O, onu ağlarken görmemeliydi; belki bir daha hiç görüşmeyeceklerdi ve bu seferki gibi yolları apansız kesişmeyecekti hiç ummadıkları bir sokak arasında, böylesi umulmadık bir zamanda.

Adam, 'tesadüf' dedi; kadın tesadüf olmuş olmamasını aslında ne çok dileyeceğini düşündü. O gün, orada, sözleşmişte buluşmuş, közlenmişte tutuşmuş bir aşkı paylaşabilmeyi ne çok isterdi... Kadın, tekrarladı 'tesadüf'...

Oysa içinden can hıraş bağıran yüzlerce kelime vardı birbiriyle savaş veren, içinden çıkmak için. Kadın, o kelimeleri kalbin,e eski bir sandığa hatıraları kilitler gibi kilitlemişti oysaki; bir daha hiç açmamak üzere... Bir daha o kelimeleri başka birine kullanmamak için kilitlemişti kelimeleri sandığa. Başka biri asla haketmeyecekti o büyülü kelimeleri onun kadar. Adam içi titreyerek 'nasılsın' dedi, kadın düşündü nasıl olabilirdi ki? Yalnız? Kalabalıklar arasında yalnız... Hasret yüklü? Pişman? Düşten uyanmış? Kaybetmiş??? Oysa kadın kaybedişlere inanmamıştı hayatının hiç bir zamanında, ama kendini yenilmiş hissediyordu şimdi tamda şuanda, O'nun karşısında...

Yüzleşme gibiydi hesapsız olan bu karşılaşma. Hayat yine bir oyun oynuyordu, kendisini tanıtmak için, bizi sınamak için diye düşündü kadın. Adam gözlerini gözlerine dikmiş, suspus olmuş bakıyordu hala, hava soğuktu ve duyguları her zaman ki gibi bastırılmış sanki istif haldeki bir kağıt balyasıydı. Adam 'sevdim' diyemedi, kadın duymadığı bu kelimenin ardına hiç düşmedi. Ve şimdi kadın biliyordu, adam yine diyemeyecekti ve kadın yine çekip gidecekti. Kadın çekip gidecekti zamandan bir yıldız kayar gibi adamın gözleri önünde, ve adam hiç bir şey yapmayacaktı bunu durdurmak için içinden binlerce kez 'kal' desede. Kadın duymadığı hiç bir kelimeye riayet etmedi, etmeyecektide.

Seneler vardı yüzünü görmeyeli, eski bir filmi tamda unutmuşken izler gibiydi yüzünün haritasını izlemek ve izlerin coğrafyasında kaybolmak. Kadın gözlerini kaçırdı, adam pür dikkat kadının yüzündeki değişimleri adı gibi ezberlemeye çalışırken. Ne çok zaman geçmişti, hala gözleri aynı bakıyor oysaki diye düşündü adam, aynı sevecenlik ve ışıltıyla. Gözleri, belkide kadında en çok sevdiği şeydi. O gözler ki, içinde kendine bakarken kaç kere kaybolduğunu hatırlamıyordu adam. O gözler ki, sevgi şelalesi... Hissetti, kadının en çok gözlerini özlemişti. Ve sevgisini... Bir başka seviyordu kadın, ve bir başka söyleyemiyordu sevdiğini adam. İçi buruldu, belkide adam, sevgisine hiç bir kelime yetmediği için kelimelerden bunca kaçmıştı. Ne yazık, kadın anlamamıştı. Yine anlamayacaktı. Kadın, adamın ellerinden su gibi kayıp gidecekti, yine aynı acı bağrını kor bir ateş gibi yakacaktı ve ardından 'dur'demek için çırpınsada yüreği ağzı dikiş tutturulmuş gibi kıpırtısız olacaktı.

Adam geciktiriyordu bu yüzden kadının gidişini. Kal diyemeyeceği için gitmesini geciktiriyordu. Kadın içindeki hüznün kalbinden taşan hararetiyle uzaklaşmak istiyordu bir an önce oysaki. Kadın kendine kal demeyecek adama daha çok vakit harcamak istemiyordu; adam kal diyemeyeceği kadının kalması için zamandan zaman çalıyordu fütursuz. Kadın elini uzattı, son bir hamleydi adam farketti. Tenine dokunmuş olabilmek için o eli tutmak istedi ama gitmesine evet demekti bu, kadının elini tutamadı. Kal diyemedi, kalmasını sağlayamadı. Kadın, bir süre bekleyip kırgınca elini geri çekip üşümüş parmaklarını paltosunun cebine sokup ısıtmaya çalıştı. Kadın düşündü, yıllar sonra elimi bile tutmak istemedi; adam düşündü, yıllar sonra elini tutmamı beklerken gözlerine bakmak için bir kaç saniye daha fazla onunla olmuş oldum...

Yürüdüler ayazın içinde kendilerinin çizmedikleri bir bilinmezliğe. Şimdi kimdiler, kimindiler,kiminleydiler, sormadılar bile. Gözlerinin buluştuğu an, kutsanmış bir aşkı iki kişi paylaşıp iki kişilik yaşadılar bir kaç dakika. Aşk bitmiyordu, iki kişi tanışıyordu ve aşk doğuyordu. İki kişi ayrılıyordu, aşk bir başına yollara düşüp kayboluyordu çalacak kapıyı bilmeden. Yollar sahipsiz, kayıp aşklarla doluydu. Doğmuş ve sokaklara terkedilmiş aşklar. Kadın yaşıyordu, adam yaşıyordu, aşkta yaşıyordu; bir daha yollarının hiç bir zaman kesişmeyeceğini bilerek...

S.B.Ş. 

 
Toplam blog
: 6
: 415
Kayıt tarihi
: 04.12.11
 
 

Seyehat etmekten inanılmaz keyif alıyorum. En büyük tutkum yazmak, ama ne olursa, kısa öyküler şi..