Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mart '10

 
Kategori
Siyaset
 

SSK'lı Kunta Kinte'lerin ülkesi...

Geçenlerde ülkemizi yönetmek görevini üstlenenlerin başının bir toplantıda söylediği "Ben de SSK'lıydım ben de Kunta Kinte'ydim" sözlerini dehşet içinde dinlerken ne demek istediğini anlamaya çalıştım.

Çünkü ben de yıllardır SSK'lıydım. Ben de mi Kunta Kinte'miydim yoksa? Ama Kunta Kinte köle değil miydi? Oysa ben kendimi hiç köle olarak görmemiştim. Ama birileri hem de bizi yönetenlerin en yöneteni SSK'lıları köle olarak tanımlıyordu. Hoş bir zamanlar kendisi de SSK'lı pardon köleydi ama sanırım yıllar içerisinde o yırtmıştı bu kölelikten.

Bir yandan da kanunlarımız bir yerde çalışmak istiyorsan SSK'lı olman gerekiyor demiyor muydu? Yani devletimiz bize bir başkasının yanında çalışacaksanız biz seni köle olarak görürüz mü demek istiyordu? Aslında onda da bir gariplik vardı, gazetelerin iş ilanlarına göz gezdirildiğinde ssk+yemek verilir diye ilanlara da rastlanıyordu ülkemde. Oysa bu kanunlarımıza göre zorunlu değil miydi? Neden di tüm bunlar? Neden bu beyanat sonrası pek kimsenin kılı kıpırdamamıştı? Neden sendikalardan bir ses çıkmamıştı? Neden acaba?

Çalışanların köle olarak görüldüğü bir devlet olabilir miydi? Üstelik kölelerin maaşlarından kesilerek döndürülmüyor muydu kölelik (SSK (SGK)) kurumu?

Yoksa bir Türk şairinin bir zamanlar dediği gibi "Asiyabı devleti bir har da olsa döndürüyor muydu? Biraz komedi içeren bir sözdür ama aslında aynı zamanda bir umutsuzluğun da itirafı gibidir. Sanki tüm İslam ülkelerinde cehaletin, fakirliğin ve açlığın nedenlerinin bilincine varılamamış olmasını işaret eder.

Yoksa aslında yaratan tanrı ile yaratılan tanrı bir türlü ayırt edilemediğinden midir bunca gerilik, bunca fakirlik ve Kunta Kintelik.

Hıristiyan Batı'nın egemenliğinde sefa süren bir kaç şeyh ve sömürgecilerin sömürgelerdeki ortakları aracılığı ile tüm İslam ülkeleri birer birer Kunta Kinte oldular son 60 yılda. Ve bu da "inançlara saygı, demokrasi, dialog, hoşgörü, değişim, reform" gibi süslü sözlerle pazarlandı, pazarlanıyor.

Mısır, Maya, İnka gibi tükenmiş yok olmuş kültürler listesinin son adayı da İslam olacak gibi gözüküyor. Neredeyse bütün dünya çağdaş uygarlığa ortak olmaya çalışırken Müslümanlar Sünni, Şii, Alevi diye birbirlerini yiyor, 1970'lere kadar parantez içine alınan baş kelimesi, 1980'lerden sonra başörtüsüne dönüşüp bir özgürleşme aracı olarak İslam ülkelerinin gündemine oturuyor.

Cehaleti yenmek için bilim gerektiği, akıl gerektiği ise "seçkinlerin" bir uydurması olarak görülüyor. Halbuki Bilim Tanrı'nın sakladığı bilgiler değil midir? Bilimden ne kadar uzaklaşırsak Tanrı'dan da o kadar uzaklaşmaz mıyız?

Acı olan bizim gibi 1923'de İslam ülkelerinden ayrı olarak kırdığımız boyunduruğu Huntigton doktrini ile yeniden boynumuza geçirdiler. Üstelik bunun savunuculuğunu da bizi yönetenler eliyle yapıyorlar.

Türkiye'de olup bitenler sanki toplumu dünya gerçeklerinden soyutlamış bir kısır döngüye sokmuş gibi. Bu döngü kırılmadığı sürece eskisinden daha da acımasız olacak bir yeni bilim dünyasının Kunta Kinte'leri olmak içten bile değil.

Jefferson'nın bir zamanlar dediği gibi "Eğer bir ulus hem cahil hem özgür olmak istiyorsa sonsuza kadar beklemek zorundadır"...

 
Toplam blog
: 115
: 586
Kayıt tarihi
: 29.01.07
 
 

Tarsus Amerikan Lisesi (1984) O.D.T.Ü - İnşaat Müh. (1989) SUNY at Buffalo - Yüksek Lisans (1992) 19..