Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ağustos '11

 
Kategori
Blog
 

Şu bizim mutfak

Şu bizim mutfak
 

:)


İki sene önce MB'da yazmaya başladığımda çok üzgündüm hatta belki de bunalımdaydım... Olur a! İnsanız, hepimizin başına gelir. Ama o halimde bile şunu fark etmiştim: MB aslında yalnızca bir "edebiyat penceresi." değil; tam bir curcuna!! 

Bu farkındalığımla beraber, ilk ve tek hedefim; altı yaşından beri kendime bıraktıklarımı dünyaya haykırmaktı. Hatta "yazdığım ilk beş yazıya." içim cız etti, inanın. MB’daki o ilk günlerimde, dünyaya değil de taa uzaya fırlattığımı düşündüm "benden kopan o caaaanım yazılarımı." 

Bir müddet sonra gördüm ki; yazmak bana "kendi gerçek dünyamda." iyi geliyor ve hayatla daha cesur mücadele ediyorum. Hayatın parlak ya da kör noktalarını daha iyi görüyor, insanların gerçek yüzünü daha net seçiyorum. Ve daha da ilginç olanı; zaman ilerledikçe MB'da paylaştığım yazılarımı büyük toplulukların önünde sunar oldum… 

Şimdi, düşüncelerimi paylaşmamın tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Bazı tespitlerimi sizlere aktaracağım: 

1. TESPİT: MB'UN TAMAMIYLA BİR EDEBİYAT KULVARI OLMADIĞINI BİLE BİLE YAZININ (ASLA TAVİZ VERMEYECEĞİM EDEBÎ DİLDEKİ ESERLERİMİ YAZMAMIN) BANA BİR TERAPİ OLDUĞUNU BİLEREK YAZIYORUM. 

Yazıma başlarken, MB bir curcuna demiştim; curcunayı hayatın gerçek bir kesiti ve insanların çok renkliliği ve çok sesliliği olarak algılamak gerek. Hâl böyle olunca da MB aynı zamanda Türkiye'nin ve Türk insanının kesitini bize yansıtıyor... 

İçimizi acıtsa da, bu gerçeklerden kaçabilmemiz zor. ”Nev’i-i şahsına münhasır.” bireyler de bulunmasına rağmen, bizde “birey.” “bilinci.” ile “yüreğinin götürdüğü yere gidebilen.” her yaştan “gerçek çınarlar.” azdır. Ya da aşağıda sayacağım Türk insanı genellemesi içinde yer almadıkları için bu çınarlar “sırf kemiyet olarak sayılmayı zûl saydıklarından.” ulu orta sahnede boy göstermezler. Bu düşüncemle örtüşen bir ”Bizim olan bulunduğumuz yerdir.” adında bir denemem de mevcuttur. 

Biz, toplumumuzda nadiren de olsa böylesi çınarları ancak görebilenlerin gördüğünü bilmenin rahatlığı ve huzuru ile Türk insanının genel özelliklerine bakalım: 

A. Türk insanı sürüler halinde ya da cemaat şeklinde yaşar, nefes alır ya da kendine şahsiyet bulur.
B. Türk insanı yazmaktan, okumaktan çok seyretmeyi sever.
C. Türk insanı edebî dille yorulmayı sevmez; ne okurken, ne yazarken ne de düşünürken.
D. Türk insanı abur cubur yemeyi, hatta tıkınmayı sever.
E. Türk insanı gün misali, laflamayı sever ya da kahve köşelerinde pineklerken vatan kurtarmayı.
F. Türk insanı üretmek yerine oturduğu yerden üretilen ve üreteni eleştirmeyi, kişide ve olanda bir kusur bulmayı sever.
G. Türk insanı argoyu ve kavgayı sever. Argo ve kavga şahsiyetin ve özgüvenin belirtisidir ona göre
H: Türk insanı uzun yazıları okumaz. Okuyacak vakti yoktur çünkü ?
I: Özellikle seksenlerden bu tarafa -maalesef- insanımız; köşe dönücü, torpilci, tarafgir, menfaatçi ve günübirlikçidir. 

İşte, böylee! Varın siz düşünün artık; MB’da en çok ne yazılır, ne okunur, ne tıklanır ve ne yorumlanır? 

2. TESPİT: BEN, BU MADDELERİN HİÇBİRİNDE GERÇEK HAYATIMDA DA OLMADIM, OLMAM DA… TEK ÖLÇÜM VAR HAYATTA: ”YAPTIĞIM ŞEYE YÜREĞİM İNANMALI BENİM. Yüreğim “evet.” derse “tek başına da kalsam.” doğru bildiğim yolda GİDERİM. 

Yine “yalnız ben bilirim ukalalığına ve yanlışlığına düşmemek için, ” MB sayfalarında ”Genele uymak için ne yapmalıyım?” sorusunu sordum kendime… Şu cevaplara ulaştım:
Hiç tanımadığım insanların maillerini toplamalı -onlardan istemeli ya da bir şekilde tedarik etmeli- arka plan kulisleri ile cemaat oluşturmalıyım. 

• Hatta bu cemaatten bazıları ile "ortak durumlar ya da kişilere karşı." kanka olmalıyım.
• Ya da “durun bakim, ” "Ben edebî eserimle varım." tezimi ezip de mutfak ya da pazar keyfi anlatmalıyım.
• Hayatımda konuşmalarımda dahi bir an olsun hiç dalmadığım argoya ya da cinselliğe dair yazmalıyım… Bu müthiş konulara ışık tutacak görseller koymalıyım sayfama.
• Benim için çok değerli olan çocuklarımı oy toplamak için, grup oluşturmak için, tıklanma rekoru için malzeme yapmalıyım. 

“SÖZÜN ÖZÜ” YA RÂNÂ’DAN YA DA EDEBİYATTAN VAZGEÇMELİYİM ! 

3. TESPİT: BU YUKARIDAKİ DURUMLARDAN YALNIZCA BİRİ İÇİN UĞRAŞIYORUM "SAMİMİ ARKADAŞLIK VE DOSTLUK BULMA." FAKAT BU KONUDA SAMİMİ İSEM İNSANLARA OLTA ATAMAM:) 

YA DA İYİ NİYETLE BAŞLADIĞIM BİR ARKADAŞLIKTA, KARŞI TARAFTA RİYA, ÇIKAR VE DEDEKTİFLİK KOKUSU GÖRÜRSEM ARKADAŞLIĞIMIZ BİTER. 

(Elbette ki, sırf yazılarından tanıdığım ve fark ettiğim “yüreklilerle.” iletişim kurarım. Ama bu iletişimde hep terazim “yürek.” ve “samimiyet”tir :)
Bundan yedi sekiz ay ya da bir sene önce bir arkadaşım bana demişti ki: "Hocam beni bir siz bir de bu sayfalarda yazan okul arkadaşım okusa bana yeter!" Şu geldiğim noktada yalnızca MB'da değil; gerçek hayatımda dostlarım olan bir avuç insan beni okusa yeter bana. Biliyor musunuz? Hatta, sayfamın başından beri yazdıklarıma rağmen Türkiye’de sayısının oldukça kabarık olduğunu bildiğim “hakiki yürek taşıyan.” insanların MB’da da bulunduğu inancımla, bu dostluk yumağımın gün gelince çığ gibi büyüyeceğine inanıyorum. Acelem, telaşım ya da endişem yok buna. Üstelik bütün bunların yanında, okunma sayılarımda bir istikrar var; bir eğitimci gözü ile sayfamı hakiki ölçülerle okuyabiliyorum, şükür! Az da olsa -hep aynı kişiler olduğu kuvvetle muhtemel- ortalama 150-200 okuyucum var; bu azımsanacak bir rakam değil. Dikkat buyurun lütfen; bu sayı reklam, cemaat girişimleri, kankalık mekanizması, provoke, yönlendirme ya da yem atma yöntemleri ile oluşmamıştır. Edebiyattan anlayan ve başından beri beni destekleyen “Çınar misali.” yürek taşıyan MB arkadaşlarım yanında, -bir iki yorumla da olsa, benim de “bu kuvvetli bir yazıdır.” dediğim bloglarıma gelen- edebiyat kulvarındaki güçlü şahsiyetlerin eleştirileri, beğeni ve yorumları benim "nerede olduğumun." üç aşağı beş yukarı "önemli noktası"nı işaret ediyor ve bu çok güçlü bir işaret. 

Yakında şiir ve öykü kitabım çıkacak. Harıl harıl bu konu ile ilgileniyorum. Tabii, edebî bir eser vücuda getireceğim için Edebiyat camiasının güçlü isimleri, çeşitli illerdeki Edebiyat Öğretmeni arkadaşlarım, yirmi-yirmi beş yıllık arkadaşlarım ve edebiyatla yakından ilgilenen aile mensuplarım şu ân’da kitap taslaklarımı incelemektedir. Bu konuda da acelem yok; “mükemmel”e ulaştığımızda Edebiyat Dünyası’na iki kitap sunacağım. Bu an geldiğinde sayfalarımın birçoğunu çekmek zorunda kalacağım. Aslında çekmesem de olur; taklit edilebilir ya da ben sessizce okunurken benden eserlerimin çekirdekleri haberim olmadan alınabilir(!) düşüncesi ile birçok öykümün ve anımın en can alıcı ana düğüm noktalarını yazmadım. 

4. TESPİT: Başta çok değerli arkadaşlarım olmak üzere beni anlayan yüz elli iki yüz kişilik “gönül ehli.” insanlar olmasa ve benim yazma sevdam olmasa, MB 'dan bugün çıkardım. Fakat, asla çıkmayı düşünmüyorum. EDEBİYAT ÖRNEKLERİ VERMEYE DEVAM EDECEĞİM. 

GENÇLERİN VE ÇOCUKLARIMIN BU GÜZEL ÜLKEMDE HAKİKİ ÖRNEKLERİ, YÜREĞİ EDEBİYAT VE DOSTLUKLA ATAN YÜREKLİ İNSANLARA İHTİYACI VAR…  

Daha birçok tespitim var ama… Siz varın benim edebî yazdıklarımı bir de tersten okuyun. Benim üslûbumla ben ancak bu kadarını anlatırım. Satır aralarını okuyucularım anlar, bilirim. Bakın o zaman neler neler çıkıyor ortaya…

Şimdilik bu kadarı yetmez mi, BENİM DEĞERLİ OKUYUCULARIM? HEPİNİZE SAYGILARIMLA!
Yegâh Elif Mirzâde
 

 
Toplam blog
: 191
: 769
Kayıt tarihi
: 21.07.09
 
 

“Yazı yazmak” bir Yürek Yolculuğudur. Okumak ve yazmak bana Edebiyat alanının kapılarını açtı… Ed..