Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Haziran '09

 
Kategori
Anılar
 

Şule Öğretmen bu şiiri okuyamazmış

Şule Öğretmen bu şiiri okuyamazmış
 

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ nı kutlama hazırlıkları yapıyoruz. Sunuculuk görevi Şule öğretmenle benim. Bayram proğramını ikimiz sunacağız. Aramızda işbölümü yaparak şiirler, özlü sözler araştırdık. Bazen Şule öğretmen bizim evimize bazen de biz O’nun evine konuk oluyor ve birlikte çalışıyoruz. Benim hazırlıklarım arasında Yusuf Ziya ortaç’ın çok sevdiğim İstiklal Savaşın’da adlı şiiri de var. Bir dörtlük ben, bir dörtlük Şule hanım sırayla okuyacağız. Şiiri arkadaşım da beğendi. İyi bir hazırlık yaptığımıza inanıyoruz.

Bayramdan bir önce benim çenem durmadı.

- Eee Şule öğretmenim, Tekin öğretmen yerel seçimlerde CHP’den belediye başkan adayı idi. Okuduğu şiirde de oklardan bahsediliyor. Bilerek bu şiiri seçmiş demezler mi şimdi bana?

Şule hanımın rengi değişti;

- Hocam, ben bu şiiri okuyamam. Şiiri çok beğeniyorum ancak ben gelecek tepkileri göğüsleyemem, demez mi?

Neler söyledim, neler yaptıysam ikna edemedim arkadaşımı. Şaka yaptığımı, böyle bir tepki olamayacağını falan söylemem fayda etmedi. Hazırladığımız proğramı değiştirmeyi kabul etmek zorunda kaldım.

Ancak bayram proğramı sürerken uygun bulduğum bir arada şiirimi de sıkıştırdım. Ben şiiri okurken sessizlik her geçen saniye arttı. Sonunda da şiddetli bir alkış tufanı koptu.

Şule hanım duygu yoğunluğu ile;

- Öğretmenim ben daha ilk görev yılımı yaşıyorum, özür dilerim, diyerek beni kutluyordu.

İSTİKLAL SAVAŞINDA

Ağlamaktan gözlerin kızarmıştı akları,

Büyük yas karartmıştı kızaran bayrakları.

Boyunlar bükülmüştü, başlar durmuyordu dik,

Kendi vatanımızda, vatansızlar gibiydik.

Anayurda dört yandan saldırmıştı düşmanlar,

Türkün büyük derdini Türk olmayan ne anlar?

Halife onlarla bir, Sultan onlarla birlik,

Prensleri ediyor düşmana habercilik.

O günlerde ünlü bir ayak bastı Samsun’a,

Yürüdü, etrafına umutlar suna suna.

Bu ateşler içinden geçip gelmiş bir erdi,

Göğsünde toplanmıştı milyonla Türk’ün derdi.

Bu milyonla dert O’na veriyordu başka hız,

Yürüdü arkasında, genç, ihtiyar, kadın, kız...

O kimdir? Bakışları deniz kadar yumuşak,

Saçı güneşi emmiş, bir demet altın başak.

O kimdir? Bir ulusun sesi var ağızında,

Onbeş milyonun nabzı çarpıyordu nabzında.

O kimdir? Geçtiği yer dönüyor gün vurmuşa,

Can veriyor, sararmış ota, yaralı kuşa.

O kimdir? Gözlerinde bir tılsım gizleniyor,

Bastığı topraklardan bahar filizleniyor.

Alev saçlı bir volkan, bazı bir dağ başında,

Bazı beliriyordu, bir damla göz yaşında.

Güneşten birer oktu ondan gelen her emir,

Bu okların altında eriyor dağ, taş, demir.

O kimdir? Milyonla Türk birleşip bir tek olmuş,

Yıkılan memlekete kolları destek olmuş.

Öz yurdun içlerinde düşman kurarken pusu,

Bir yandan da yürüdü Halifenin ordusu.

Birisi gökyüzünden bombalar atıyordu,

Öbürü tek bir çekip fetva dağıtıyordu.

Bunların karşısında göğsü açık bir dölen,

Süngüye, topa diyor; biz olacağız yenen.

Vatan sürüklenirken bir uçurum ucuna,

Dağılan kuvvetleri topladı avucuna.

Kurşunlar gülle oldu, sopalar süngü oldu,

Sınırlar baştan başa bir çelik örgü oldu.

Bir kale heybeti var, vatanın her taşında,

Her işin başında O, her iş O’nun başında.

Ulusun iradesi, azmi O’na verilmiş,

Bütün yöney elinde bir yay gibi gerilmiş.

Yusuf Ziya ORTAÇ

 
Toplam blog
: 190
: 3134
Kayıt tarihi
: 28.09.07
 
 

Emekli öğretmenim. Yurdunu, ulusunu seven, her konuda sorumluluk sahibi gençler yetişsin istiyorum. ..