Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '13

 
Kategori
Güncel
 

Sünnisin sen, Sünni kal!

Sünnisin sen, Sünni kal!
 

Muaviye'nin kendisine ait olmayan erkek deveye, "bu deve dişidir ve benim devemdir" demesi ile Erdoğan'ın "ben de Aleviyim" demesi birbirini çağrıştırıyor.


Her insanın bir inancı vardır; inançsız olmak da buna dahil! Her insan, kendisi gibi inananların olduğunu bildiği gibi başka inanç mensuplarının da olduğunu bilir; inançsızlar da buna dahil. Dünyanın küresel bir köye dönüştüğü günümüzde her insanın, inancının başka inançlardan üstün olmadığının bilincine ulaşmış olması, olağanüstü bir yetenek değildir. Her kim, kendi inancının dünyanın merkezi olduğuna inanıyorsa o aynı zamanda geri kalan herkesin “zındık” ya da“mülhid” olduğuna kani olmuştur. Ki problem de bu noktadan karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’de tamamı muhafazakar ve de sağcı olarak tanımlanan siyasetçilerin temel gıdalarından biri din ve inançtır. Din ve inanç sömürüsü olmadan muhafazakar ve de sağcı politikaların yol alması neredeyse imkansızdır. Oruç tutar; tuttuğu orucun ne kadar kıymetli olduğunu hepimize söyletir. İnancının gereği bir ibadettir namaz kılmak; ama o kıldığı namazı bile gözümüze sokar. Günü geldiğinde yürüttüğü icraatlardan değil de bizi inanç üzerinden bir tercihe zorlamak içindir bütün çabası.

İmama uymak!

Türk sağının din ve inanç üzerinden kendisini var etme mücadelesi bazen hızını alamaz; namazı, orucu aşarak, Alevilik alanına da girer. Necmettin Erbakan’dan Oğuzhan Asiltürk’e, Şevket Kazan’dan Mustafa Kamalak’a kadar uzanan bir dizi muhafazakar ve sağcı zevat, açık yayın ibadetlerinin inandırıcılığından şüpheye düşmüş olacaklar ki konuşmalarının bir yerinde “Alevilik Hz. Ali’yi sevmekse ben de Aleviyim” deme ihtiyacı duymuşlardır. Başbakan Erdoğan’ın da zaman zaman bu yola başvurduğu, yani “İmama uyduğu” bilinmektedir.

Erdoğan, geçmişte de tekrarladığını bildiğimiz bu tiradı, dün yine dillendirdi; ama bu kez “dört dörtlük” cinsinden. “Alevilik, Hz. Ali’yi sevmekse ben dört dörtlük Aleviyim” dedi. Aleviler ne yapsın  şimdi; bu sözünden dolayı Başbakan Erdoğan’dan gurur mu duysun? Sünni Müslümanlar açısından mübarek ayların üçüncüsünün eda edildiği bu günlerde Başbakan Erdoğan’ın kendi torbasında taşıdığı Hz. Ali üzerinden Aleviliğe müdahale eden bu sözlerine nasıl bir anlam versin?

İyisi mi bir anekdota başvuralım.

Kim bu devenin sahibi?

Rivayet edilir ki, halifeliği Hz. Ali’ye bırakmak istemeyen Muaviye, valisi bulunduğu Şam sokaklarında kervan sahibi bir Medineli ile karşılaşır. Kervancının Medineli olduğunu öğrenen Muaviye’nin aklına bir hinlik gelir. Kervanda bulunan erkek bir deveyi işaret eden Muaviye, “bu dişi deve benimdir” der.

Kervan sahibi şaşkınla “aman efendim, nasıl olur bu deve benim evimin devesidir. Kimseden almadım. Ayrıca gördüğünüz gibi bu deve dişi değil erkektir” diye telaşla cevap verir. Muaviye ısrar eder. “hayır” der “bu deve erkek değil dişidir, vallahi de billahi de bu dişi deve benimdir”.

Muaviye, kervan sahibinin telaşlandığından iyice emin olduktan sonra ve sözde hakkaniyetini göstermek için der ki, “bu devenin dişi olduğuna inanmıyorsan ahaliye soralım”. Kervan sahibi bir çıkış yolu bulduğunu umarak memnuniyetle kabul eder.

Muaviye emir verir; Şam halkı meydana toplanır. Toplanan halka seslenen Muaviye, “ey Şamlılar, bu gördüğünüz dişi deve benimdir, bu Medineli ise bu deve dişi değil erkektir diyor. Bu deve dişi ise benim olacak erkek ise Medinelinin. Aramızdaki anlaşmazlığı siz çözecek, bu devenin erkek mi dişi mi olduğuna siz karar vereceksiniz. Şimdi söyleyin bakalım bu deve erkek mi dişi mi” diye sorar.  

Şam ahalisi hiç tereddüt etmeden, “Ya Muaviye, elbetteki bu deve dişidir, bu sizin dişi devenizindir” diye cevap verir. Muaviye halkın dağılmasını ister; halk dağılır ama kervan sahibi, yaşadıklarından dolayı çok şaşkındır.

Medinelinin yanına gelen Muaviye, “ bu devenin hem erkek hem de senin olduğunu ikimiz de biliyoruz. Şimdi deveni de kervanını da alıp  doğruca Medine’ye gitmeni istiyorum. Ali’nin huzuruna çıkıp, burada olup bitenleri anlatacaksın. Diyeceksin ki, ‘Muaviye yanına on bin kişi toplamış, adamlar  devenin dişi ile erkeğini bile birbirlerinden ayırt edemiyorlar, Muaviye ne derse onu yapıyorlar’. Ali, ne dediğimi anlar.

Erdoğan’ın, “ben dört dörtlük Aleviyim” sözü de işte böyle bir mesajdır. Bu mesaj açıkça tehdit içeriyor ve bunun sonucunda “zındıklık” ve “mülhidlik”ten girip, kendisine verilen cezayı özgürlüklere vurulan pençeyle ilişkilendirmeyi  “Alevi hakimler”e tahvil etmeye benziyor. “Yüzde 50’yi zor tuttuğunu” söylemesi ve de tıpkı Muaviye’nin Şam’da topladığı kalabalığa onaylattığı bir tarzda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu üzerinden Alevileri yuhalatması da bu mesajın başka versiyonlarıyla örtüşüyor.  Demokratik talepler için sokağa çıkanlara şiddet eylemcisi dediği için Gezi’ye kötü gözle bakan; “şiddet yapan şiddet bulur” şeklinde bir veciz laf söylediği için eline sopasını, palasını alıp sokağa çıkanlar olduğunu biliyoruz.

Muktedirdir; yapar ama tarihin süzgecinden geçip gelen insanlığın ulaştığı noktanın, din, vicdan ve inanç özgürlüğünün başka bir anlama geldiğine işaret ettiğini de anlaması lazım artık! Tarihin tanıklığında bu mesajın Aleviler tarafından alındığını ama kabul edilmediğini bilsin artık! Rahat bıraksın Aleviyi. Alevi olarak kalsın; kendisi de Sünnidir, Sünni kalsın! Evla olan budur.

 
Toplam blog
: 102
: 682
Kayıt tarihi
: 06.07.10
 
 

8 Ocak 1961'de doğdu. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu Gazetecilik ve Halkla İlişkiler..