Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Aralık '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Süregelen tartışma: "Kadının yeri"

Gündelik hayatımızda yer alan bir sürü küçük davranışlar vardır. Daha dikkatli baktığımızda yine bir sürü ipucu oluştururlar. Bir akademisyenin müfredatının doğruluğu üzerinde çok düşünülmez. Eğitimci tarafı bu sorgulamanın yapılmasını akıllara getirmez. Çünkü akademisyenler toplum içinde bilirkişi modelini üstlenmiştir. Kadının toplumdaki yeri hakkında da tıpkı bunun gibi küçük ama kabul edilmiş ve sorgulamayı akıllara getirmeyen davranış modelleri bulunuyor.

Tarihe bakıldığında kadının toplumdaki yerinin sürekli değişkenlik gösterdiği görülür. Bu, belli dönemlerdeki üretim ilişkileri üzerinde yapılanan toplumsal durumların sonucudur. İlk başta kabul edilen görüş “Dünya erkeğin evi, ev kadının dünyası” şeklindeydi. Kadının fiziki yapısı, doğurgan olması ve erkeğin güçlü anatomisi bu görüşün yapılanmasında rol oynadı. Ama en büyük etken üretimin o zamanlar iş araçlarına değil de iş gücüne bağlı olmasından kaynaklanıyordu.

Kadının ev ihtiyaçları için değer yaratan konumu vardı. Sabun kaynatan, mum yapan, ip eğiren, meyveden sirke elde eden, yemek pişiren kadının iş gücüydü. Bu iş gücü hayatta kalmak ve hayat kalitesini yükseltmek açısından çok değerliydi.

Genel anlamda sanayi gelişirken ev sanayisi de bunu takip etti. Büyük üretim tüm ihtiyaç maddelerini ucuz fiyatlarla piyasaya sürmeye başladığı zaman şu görüldü: İş aracı yerine iş gücüyle (kadın eliyle) üretmek güç ve zaman tüketiyordu. Ev sanayisi hızla gelişmeye başladı.

Böylece kadınlar, eski yaşam koşullarının yıkılmasıyla birlikte “ekmek” kazanmaya zorlandılar. Kadının eğitimi bu noktada gerekli oldu. Bu öğrenim hareketi adım adım ilerledi… Ancak kadın eğitim ve iş imkanlarıyla beraber “ilk kez” tamamen bağımsız bir hayat sürdürme yeteneği de kazandı. Kadının eşitlik arayışı bu noktada başladı. (Feminizm hareketleri bu dönemlere denk gelir.)

Ancak bu noktada şu soruyu sormalıyız: Bu büyük toplumsal değişimin bu kadar hızla yaşanması her iki tarafı da hazırlıksız mı yakaladı?

Öyle ya; kadın tüm bağımsız yaşama kapasitesine ve kazanma gücüne rağmen hala anaç yapısını kaybetmeden toplum içinde yaşamakta. Erkekler ise eskiden bir kadının onlara sağlayacağı tüm ev sanayisini dışarıdan temin edebilmesine rağmen kadın eli değen şeylere değer veriyor. Yani eskiye dair özlem duyuluyor. Süregelen tartışmanın nedeni budur.

Oysa kişilerin üstüne düşen çok basit: Toplumdaki yeni rollere sahip çıkarak, saygı göstererek ve bunları kabullenerek yaşamak.

İşte bu başarıldığı zaman kadının toplumdaki yeri tartışma konusu olmaktan çıkacak.

 
Toplam blog
: 48
: 2505
Kayıt tarihi
: 13.12.10
 
 

Bilişim Sektöründeki kariyerine Magnet Dijital’de Operasyon Müdürlüğü yaparak başlayan Elif Alpte..