Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Temmuz '15

 
Kategori
Güncel
 

Suriye gerçekleri,Ankara siyaset oyunları...

Suriye gerçekleri,Ankara siyaset oyunları...
 

Wikileaks sitesinin kurucusu Julian Assange’ın ‘Türkiye Katar ve Suudi Arabistan’ın 2012 yılında Esat ve Suriye hükümetini devirmek için anlaştığını’ ileri sürdüğü görüşleri Türkiye’deki sıcak siyaset gündeminde kaynadı gitti.

 

TBMM Başkanı seçimi ve koalisyon oyunlarına kilitlenen siyaset, Erdoğan’ın “Ordunun Suriye’ye müdahale etmesini istemesini” de tartışma olanağı bulamadı.

 

Yurdum insanının Ankara merkezli siyaset oryantalini, Bahçeli’nin AKP’nin ipine sarıldığını, HDP karşıtlığı üzerinden ‘AKP’li İsmet Yılmaz’ın seçilmesine verdiği desteği’ meşrulaştırma çabalarını ve de kendini haklı gören/çıkaran siyasi çalımlarını/ahlakını ağzı bir karış açık izlerken; meşhur ağa maraba hikâyesindeki benzetme cuk oturacak/uyacak ama, en azından “biz bu seçimleri niye yaptık” diye dumura uğramış bir hal ile izlediğini not edip asıl anlatmak istediğim soruna odaklanmak gerekiyor.

 

Suriye’yi cehenneme çeviren şiddetin faturası, ekonomiye yükü giderek ağırlaşırken; Beştepe’de kurulan devasa iftar sofralarını da görmezden gelip; emekçiye, emekliye gelince “kaynak yok” diye hançerelerini yırtarcasına neoliberal politikaları savunan ve de uygulayan iktidara güzelleme yapan yandaş Akif Beki’nin “seni en iyi ben savunurum usta” mealinde kalem oynatmasını bile yok sayıp, vicdanlarında kaldıysa eğer birkaç ar damarının yaşatacağı utançları ile baş başa bırakıp iyisi mi muradımızı anlatmaya devam edelim.

 

200 Bin insanın ölümüne, milyonlarcasının yerinden yurdundan olduğu Suriye’de yaşanan savaşın/şiddetin geldiği noktaya bakıp; insan Esat ile Erdoğan’ın 12-13 Ekim 2009 tarihlerinde Halep ve Gaziantep’te yapılan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi Bakanlar Birinci Toplantısı’nı anımsamadan geçemiyor. (http://www.mfa.gov.tr/turkiye---suriye-ydsik-1_-toplantisi-ortak-bildirisi_-22-23-aralik_-sam.tr.mfa).

Peki ne olmuştu da Erdoğan iktidarının ortak Bakanlar Kurulu toplantısı yaptığı “Kardeşim Esat”ın ülkesi, Erdoğan’ın Türkiye’sinin hedefi haline gelmişti?

Sorunun yanıtı çok basitti aslında.  ABD’nin Irak işgalinde emperyalist planlarına karşı çıkan ülkelere/yönetimlere, “Arap Baharı” illüzyonu ile toplumların demokrasi talepleri kullanılarak başta Tunus, Mısır ve Libya’ya bedeller ödetilirken sıra Suriye’ye gelmişti. Üstelik Libya’ya yönelik Fransa’nın başını çektiği saldırılar yapılırken NATO müdahalesi gündeme gelince karşı çıkan fakat yirmi gün sonra adeta çark edip, “Libya halkının çıkarları için NATO müdahale edebilir” diyen, kırdığı potu telafiye hazır, verilecek role dünden razı Erdoğan Türkiye’si de vardı.

Bu bağlamda Pulitzer ödüllü gazeteci Seymour M. Hersh’ in 5 Mart 2007’de yazdığı makalesinde dikkat çektiği Başkan George W. Bush,’un  ocak ayında yaptığı konuşmasını  anımsayalım.

Bush,“Bu iki rejim -İran ve Suriye’yi kast ederek-, teröristler ve isyancıları Irak’a taşımak için kendi topraklarını kullanmasına izin veriyorlar. İran Amerikan askerlerine saldırılar için maddi destek sağlamaktadır. Bizim güçler saldırıları bozacak. İran ve Suriye’den isyancılara destek akışının bozulması gerekir. Irak’ta bizim düşmanlarımıza gelişmiş silahlar ve eğitim sağlayanları yok edeceğiz.”  Diyordu.

 Hersh, makalesinde‘Suudi Arabistan yönetiminin Washington’un da onayıyla Suriye hükümetini zayıflatmak için her türlü lojistik ve mali desteğin sağlanacağı bir stratejiyi kabul ettiğini’ de ifade ediyor. Stratejiye göre Suriye rejimine muhalif olanlar örgütlenecek, Elkaide vb. Radikal İslamcı gruplar Şii Suriye hükümetine karşı mücadele edecek, ‘Suriye’nin İsrail’le masaya oturması sağlanacaktı’diye özetliyordu olan biteni. Malum “Van minut!” çıkışı geldi aklıma, yazı uzun olacak diye okura bırakıyorum yorumu.

 

 

 

 Yıllar hızla akıp gidiyordu. Kapitalist efendiler çoktan karar vermişlerdi. Türkiye’de 1 Mart tezkeresine karşı çıkanları Silivri’ye tıkılmakla ödettikleri bedeli, Suriye’ye çok daha pahalı ödeteceklerdi.

 

Esat, ABD ve onun orta doğudaki işbirlikçi ortaklarının çıkarlarına zarar veriyordu.

 

Nitekim 2009 Yılında “Kardeşim Esat”, Katar'ın önermiş olduğu Katar’ın kuzey bölgelerinden başlayarak İran’ın güneyinden Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye hattını izleyip Türkiye'ye varacak olan boru hattını işletme anlaşmasını da reddetti.

 

Esat ülkesinin çıkarlarını düşündü. AB ülkelerinin Rusya’ya olan enerji bağımlılığını adeta yok edecek olan projeyi, Rusya ile ortak menfaatlerini de düşünerek reddetmesi ile günahları(!) birikti.  

 

Esat bu proje yerine, 10 milyar dolar değerinde alternatif bir boru hattı için İran ile anlaşma yapmaya kalkıştı.

Bu proje Irak’tan Suriye’ye uzanan hat ile İran’ın Avrupa’ya gaz temin etmesini sağlayacaktı. Mutabakat zaptı 2012 Haziran’ında, Suriye İç Savaşı’nın Şam ve Halep’e sıçradığı zamanda imzalandı. İran, Irak ve Suriye'nin boru hattı planı Katar’ın yüzüne atılmış direkt bir tokattı. Rusya'nın varlık gösterdiği Suriye’nin Akdeniz kıyıları boyunca uzaması planlanan İran-Irak-Suriye boru hattı Rusya’nın İran gazının muslukları ve akışı üzerinde kontrol kazanmasını sağlayarak ülkeler arasındaki rekabeti azaltacaktı.Ayrıca Basra Körfezinde, İran ve Katar’ın arasındaki Pars doğal gaz sahası dünyanın en büyük gaz sahalarındandı. Bu proje İran’ı dünya pazarlarında büyük söz sahibi kılacağı gibi,Bağdat rejimine ve Suriye’ye önemli kaynak yaratacaktı.

 

Suriye rejimine karşı savaşan radikal İslamcıları destekleyen, sürekli para ve silah akıtan Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden Avrupa pazarına gaz pazarlamayı planlayan Katar’ın asıl derdini anlamaya yeterince yardımı olmuştur herhalde buraya kadar anlatılanların.

Sanırım AKP/Erdoğan iktidarının içli dışlı olduğu Suudi Arabistan, Katar vb. ülkelerin Türkiye ile olan ilişkileri, siyasi ve mezhepsel işbirlikleri bu yazıda yer alan tespitler ile daha anlaşılır olmuştur.

Suriye’de yaşanan vahşetin asıl nedeni, tıpkı Irakta yaşananlarda olduğu gibi  enerji kaynaklarına egemen olmaktır.

Küreselleşen dünyada enerjiye hakim olmak, gücün ve egemenliğin olmazsa olmazı.

AKP iktidarının Türkiye’sinin Suriye politikasında yaptığı yanlışları; yaşanan vahşeti “Esat’ın diktatörlüğü” ile örterek maskelemek, yaşadığımız çağda olası değil.

7 Haziran seçimlerinde seçmen ülkede yaşanan olumsuzlukları değerlendirip AKP/Erdoğan oyunlarına dur dedi. Ancak Ankara’da oynanan siyaset oyunlarına bakınca figürlerin gerekli dersleri almadığı net olarak görülüyor.

Türkiye’nin çoğulcu demokrasiye, evrensel demokratik değerlere, uzlaşmaya, hukuksuzlukların tedavülden kaldırılmasına kısaca normalleşmeye şiddetle ihtiyacı var.

Kendi siyasi ajandasına yönelik bagajlarından kurtul(a)mayan AKP iktidarına stepne olmayı seçenlerin, ülkede yaşanan olumsuzluklara ve –ABD’nin çıkarlarında verilen role kendini kaptırarak- Suriye’de yaşanan vahşette fiili ortaklıkları ile biçtikleri gömleği bu topluma giydirmek; Gezi ruhunun galip çıktığı 7 Haziran seçimlerinden sonra asla olanaklı değil…

 

Not,Bu yazının oluşturulmasında MB’de daha önce yayımlanan yazılarım ile www.hikmetulugbay.com da yer alan yazılardan da yararlanılmıştır.

 

 

 

 
Toplam blog
: 1114
: 827
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Ankara'da yaşar, dünyalı,aynadaki görüntüsüne muhalif, vicdan hesapları yapmaktan yorgun, yaşanıl..