- Kategori
- Siyaset
Suudi Arabistan gezisinin şifreleri
Anlaşılan, Türkiye Cumhuriyeti Ortadoğu’da yeni bir role soyunuyor. Bu yeni rol ise İslam Dünyası içinde özellikle İran’ın II. Körfez Savaşı sonrası bölgede artan etkinliğinden dolayı başlayan ve gittikçe derinleşen Sünni-Şii Cepheleşmesini ortadan kaldırmak.
Bu suretle söz konusu cepheleşmeyi nihayete erdirmek adına Suriye-İsrail Barış Görüşmeleri, Hamas-İsrail çatışması sonrası Başbakan Erdoğan’ın iki tarafı (Hamas-El-Fetih) barıştırma teşebbüslerini örnek gösterebiliriz.
Fakat Başbakan’ın savaş sırasında ki sokaklarla paralel olan tutumu ve son yaptığı Davos Çıkışı kendi partisine belki çok şey kazandırmış fakat ülkemizin Ortadoğu nezdinde var olan arabuluculuk misyonuna zarar vermiştir.
Çünkü İsrail ve Filistin ile konuşabilme özelliğine sahip yegâne ülke olan Türkiye bu çıkışla Hamas yanlısı tavır neticesi İsrail’i karşısına almış böylece var olan tarafsızlık pozisyonuna gölge düşürmüştür.
İşte bu diplomatik hatadan sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Suudi Arabistan ziyareti mevzuumuzun başında da bahsettiğimiz üzere Şii ve Sünni taraflar arasında ki rekabeti ve bu rekabet neticesi oluşan cepheleşmeyi ortadan kaldırmak suretiyle iki tarafı barıştırmayı hedefliyor.
Bu hedefin muvaffakiyetle neticelenmesi durumunda Şii ve Sünni Bloğu barıştıran ülke pozisyonuyla Türkiye yeniden Ortadoğu’da var olan etkisi ve önemini pekiştirmeyi amaçlamakta.
Gül’ün söz konusu ziyareti aynı zamanda Hamas yanlısı tavır sergileyen Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın söz konusu pozisyonunu kuşku ve endişe ile izleyen Sünni Blok(Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Kuveyt)’un güvenini tekrar teminat altına almaktır.
Netice itibariyle; Gül’ün gezisini bölgede var olan cepheleşmeyi ortadan kaldırmak suretiyle Türkiye’nin konumunu ziyadesiyle güçlendirerek Başbakan’ın son dönemde ki Hamasvari demeçleri ile tehlikeye giren bölgede ki var olan söz sahibi misyonunu tekrar kazandırmak olarak değerlendirebiliriz.