Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Efsane FB 1907 Baterist Metin

http://blog.milliyet.com.tr/efsanefb1907

09 Temmuz '08

 
Kategori
Bilim
 

Suya Dalabilen Tekne

Suya Dalabilen Tekne
 


Nefes almak için suyun altına hava götürmenin bir başka yolu da bir geminin içerisindeki havadan faydalanmaktır. Dalgıç çanı ya da hortumlu dalgıç elbisesi kullanarak devamlı belli bir yerde kalmaktansa, bir geminin güvertesini su geçirmez duruma sokup onu biraz batırmak ve su içerisinde yürütmek çok daha yararlı olur.


Lâkin bütün mesele onu büsbütün değil azıcık batırmaktır. Geminin batması için (Arkhimides'in banyo yaparken bulduğu o ünlü teori) teknenin ağırlığının, yerinden oynattığı su kütlesinin hacminden daha ağır olması gerekmektedir. Gemi demirden imâl edimişse iş kolaylaşacaktır. Ne var ki battıktan sonra suyun yüzüne çıkması için geminin bu sudan daha hafif olması gerekir. Bunun için yapılması gereken nedir?..


Balonlarda olduğu gibi, safra bırakmak mümkündür ancak bu işlem bir tek defa yapılabileceğinden iyi bir çare sayılmaz. Öyleyse bunun tersi olabilir... Teknenin yerinden oynattığı su kütlesinin miktarı, yâni geminin hacmi arttırılabilir. Gemiyi genişletmek oldukça zordur ama olanaksız değildir ve bu dahice fikir, 16'ncı yüzyılda yaşamış olan William Bourne adındaki bir İngiliz matematikçisine aittir.


Buluş güzeldi ve ilk uygulaması, 1624 yılında Thames Nehri'ne kendi imâlatı bir gemiyle dalan Drebbel tarafından yapıldı. Fakat aslında sarnıçlarda bulunan suyu dışarı atmak çok daha kolaydır... Sarnıçlar su dolu oldukça denizaltının hacmi daha küçüktür, gemi batar; sarnıçlar boşalınca geminin asıl ağırlığı değişmemiştir ama hacmi büyümüş sayılır; çünkü yerinden oynattığı su kütlesi artmıştır, denizaltı suyun yüzüne çıkar.


Geminin yukarıdan aşağı ya da aşağıdan yukarı doğru olan hareketi sarnıçlara doldurulan suyun çok az miktarıyla elde edilir. Bu miktar o kadar azdır ki ilk gerçek denizaltılar (Amerikalı Bushnel 1776; Anglo-Amerikan Fulton 1798 ve daha birçokları) bütünüyle batmamak ya da yukarı çıkışlarını yavaşlatmak için çok güçlük çekiyorlardı.


Denizaltı suyun altında giderken de "derinlik dümenleri" denilen kanatlarını oynatarak dalabilir ya da yükselebilir.


Denizaltının suyun içerisinde ilerlemesi de pek kolay olmamıştır... İlk denizaltılar denizin altında kürekle giderlerdi. Sonraları tekneye, içeriden bir kolla ya da pedallarla çevrilen bir pervane takıldı fakat yine de hızlı gittiklerini söylemek pek mümkün değildi.


Buhar ve petrolle işleyen makinalar icat edilir edilmez bunları denizaltılarda kullanmak düşünüldü. Lâkin kömürün yanması, "patlamalı" motorun işleyebilmesi için çok, hem de çok havaya ihtiyaç vardı. İnsanların ihtiyacı olan hava, karbondioksidin karbonunu alarak temizlenebilir; motorları çalıştırmak için suyun yüzünden hava çekmek gereklidir. Dalış durumunda, elektrik akümülatörlerinin bataryaları kullanılabilir ancak akümülatörler çabuk boşaldığından motorları çalıştırarak onları yine doldurmak gereklidir. Denizaltılar bu sebeple uzun süre, ya suyun yüzünde ya da "şnorkel" denilen, yüzer bir boru vasıtasıyla hava emerek suyun yüzüne yakın bir derinlikte seyretmek zorundadırlar.


Bu tip gemiler ancak bir süre dalabilirler; bu yüzden onlar aslında denizaltı değil "dalabilir gemi"dir. Bu gemilerin en zayıf yanı, suyun yüzündeyken görülüp su üstü gemileri ya da uçaklar tarafından saldırıya uğrayabilmeleridir.

 
Toplam blog
: 1907
: 3759
Kayıt tarihi
: 28.07.07
 
 

03 Şubat 1967 İstanbul doğumlu, romantik bir müzisyenim işte... Müzik, bateri, spor, Fenerbahçe, ..