Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mart '08

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Suyun dağılımı

Suyun dağılımı
 

Dünyada Ulaşılabilir tatlı su azalıyor.


Birleşmiş milletler 2015 yılına kadar dünya nüfusunun %40 nın yeterli su kaynaklarına sahip olamayacağını tahmin ediyor. Her beş insandan biri temiz içme suyuna ulaşamıyor. Bugün bir buçuk milyar insan içilebilir suya sahip değil. 2.4 milyar insan içilebilir sağlıklı su olmadan yaşıyor. 3 milyar insanın su arıtma tesisleri yok. Bu koşullar yüzünden yani temiz su bulamamaktan her gün 30.000 kişi ölüyor. Bu nasıl mümkün olabilir? Su bu gezegendeki en yaygın madde değil mi?[1] Su kıtlığı mı söz konusu? Aslında hiç biri, olan şeyin adı yoksulluk ve bencillik. Su kıt değil onu kıtlaştıran sömrgen şirketler.

Su dünya gezegenine hayat veren bir sıvıdır. Ama bir o kadar da çok bulunan bir maddedir. Yeryüzünün dörtte üçü sudan oluşuyor. Ama bu suların % 97.4’ü denizlerde bulunuyor. Tatlı suların ise yüzde 79’u buzullarda donmuş halde mevcut. Sıvı halde yer alan suyun ise % 97’si yeraltı su depoları olan Aküferlerde depolanıyor. Bizim kullanabildiğimiz su miktarı ise kimi kaynaklarda yüzde üç olarak geçse de çoğunlukla kabul edilen miktar yüzde 1’dir.[2]

Gerçekte kısıtlayıcı da olsa temiz suyun üçte ikisi kutuplardaki buz kütlelerinde ve buzullarda kilitlenmiştir ve % 20 si musonlar ve baskınlarla yanlış formlarla ve yanlış zamanlarda ortaya çıkar. Bütün bunlarla birlikte dünyadaki suların % 1 den daha az kısmı insan kullanımı için uygundur. Gelecek iki on yılda bu küçük miktar % 40 daha düşecektir.[3]

Yeryüzünde bulunan suyu büyükçe bir su deposu gibi düşünürsek, kullanım anlamında bizim payımıza 1 bardak su düşüyor.

Karbondioksit, anyon, ozon, helyum gibi gazlarla birlikte atmosferin yüzde birlik bölümünü oluşturan su buharı, sıvı hale dönüşerek yeryüzüne düştüğünde de adil bir yağış rejimine yol açmıyor. Su buharı, dünyanın farklı bölgelerinde iklim koşullarındaki değişime bağlı olacak şekilde farklı miktarlarda bulunuyor. Ancak en çok bulunduğu yer atmosferin en alt tabakası olan stratosfer. Deniz seviyesine çıkışta azalan su buharı stratosferde yüzde 99 olarak bulunuyor. Kalan yüzde 1’lik kısım da yeryüzünün farklı bölgelerinde dağılmış olsa da yine de en çok katı halde kutuplarda yer alıyor.

Dünyanın kabuğunun azımsanmayacak bir bölümünü kapsayan ve yeryüzündeki tüm suyun yüzde 2’sini oluşturan kutuplar, aynı zamanda tatlı suyun da en çok bulunduğu yer. Sonuçta yeryüzünün güneş alan mesafesi sayesinde sahip olduğumuz, bünyemizde tutabildiğimiz suyun dünyadaki “bütçesi” de sınırlı. Bu miktar yeryüzünde su varolduğundan beri hemen hiç değişmedi. Değişen tek şey yağış miktarının ve dolayısıyla sıvı haldeki tatlı suyun ülkeler bazındaki dağılımı.

Dünyanın yüzde 70’i – kimi kaynaklarda yüzde 72’si- su olsa da yeryüzünde bulunan toplam 1.4 milyar km3’lük suyun yüzde 2.5’i tatlı su. Bunun 24.4 milyon km3’ü, yani yaklaşık üçte ikisi buzullarda katı bir halde bulunuyor. Karada yaşayan biz insanlar, bitkiler ve hayvanlarla birlikte mevcut suyun yüzde 1 kadarını kullanabiliyoruz, kullanıma uygun yeni akarsular ve göller de, yeraltında birikmiş bir halde.

Bu bütçeden yer altı suları ve nemden müteşekkil 10.7 km3 suyu düşersek. Tatlı suyun sadece 0.1 milyon km3’ü yüzey akarsuları, göller ve bataklıklarda birikmiş halde. En çok kullandığımız su kaynağı olan ırmaklar toplam tatlı suyun 0.002 milyon km3’ü yani 0.01’inden az bir miktarını oluşturuyor.

Tatlı suyun ana kaynağı okyanuslardan yükselen su buharı her yıl 505km3 su buharı okyanuslardan atmosfere yükseliyor. Karalardan buharlaşan su miktarı da 72.000 km3, bu su buharının yüzde 80’i yağış olarak geri okyanuslara düşüyor. Kalan yüzde 20’lik bölüm olan 119.000 km3 yağış olarak yeryüzüne düşüyor. Ancak bu miktarın da 47.00 km3’ü yeraltındaki kayalarda birikiyor. Geriye kalan suyun yüzde 20’si ulaşamadığımız yerlerde bulunuyor. Bundan da geriye kalan suyun da yüzde 80’inin çok büyük bir bölümü kullanıma uygun değil. Geriye kalan ve bizim kullandığımız tatlı su ise mevcut tatlı suyun tümünün sadece yüzde 0.08’i.

Karalara düşen yıllık ortalama yağış 800 mm’yi bulmakta (gerçi bu miktarın da küresel ısınma sonucu değişmesi kuvvetle muhtemel)

Bu yağışın 790 m Avrupa’ya, 740 mm Asya’ya, 740 mm, Afrika’ya 756 mm, Kuzey Amerika’ya 1600 mm, Güney Amerika’ya, 791 mm, Antartika’ya ise 165 mm düşüyor. (Bu rakamların küresel ısınma öncesi olduğunu sakın göz ardı etmeyelim, çünkü dünyanın pek çok ülkesi hızla kurak bir iklime doğru gidiyor)[4]

Yağış konusuna tekrar dönersek dünyaya düşen yıllık yağış miktarının 500mm olduğunu belirtmiştik. Yağışlardaki farklılığa örnek alması için şunları söyleyebiliriz. Güney Amerika’daki Atokama Çölü’ne yılda neredeyse hiç yağış düşmezken, Hindistan’ın Cherrapunji bölgesine yıllık ortalama 10.3 metre yağış düşer. Ancak bu yağışlar sadece Muson Mevsimi’nde düşer. Yağışların çokluğu tek başına bir şey ifade etmez ne yazık. Çünkü yağışlar kadar hatta ondan çok daha önemlisi buharlaşma düzeyidir. Yıllık buharlaşma düzeyi 1000 civarında olan bir bölgede yıllık yağışında 750mm olduğunu düşündüğümüzde varolan yağışın tümü buharlaştığı gibi ayrıca 230 mm fazladan su miktarı da buharlaşarak o bölgedeki su kaynakları da mevcut miktarını da kaybetmektedir. Oysa aynı miktar yağış İskandinavya’ya düştüğünde 250 mm’lik bir fazlalık oluşmaktadır.[5]

Çünkü buradaki buharlaşma düzeyi daha az olduğundan akarsular yağışlarla beslenebilmektedir. Çöldeki bir bölgeye düşen yağışın tüm dünyada olduğu gibi yıllık yağışın ancak üçte biri su kaynaklarının beslenmesini mümkün kılar.

Su planlamacıları su temini için hesaplar yaparken genel olarak yağışların %35’ini potansiyel olarak görürler. Gerçi bu rakamı da bir ortalama olarak göz önüne almakta fayda var. Afrika’da toplam yıllık yağışın yüzde 20’si nehir sularına karışırken, bu oran Avrupa’da tüm yağışların yüzde 40’ı kadardır. Bu bakımdan Avrupa, Afrika ile kıyas edildiğinde su zengini bir kıtadır. Yağışların bu düzensizliği Akarsulara da yansır. Amazon nehri dünya su akışının yüzde 20’sini karşılarken, Güney Amerika’nın da yüzde 80’ini karşılıyor. Amazonun kaynağında bulunan Brezilya bu bakımdan su zenginidir. Buna karşılık dünyanın belli başlı su zenginlerinden olan demokratik Kongo Cumhuriyeti için bir nimet olan Kongo nehri, Kongo Afrika’sında toplam su akışının yüzde 30’undan sorumludur.

Dünyanın su bütçesi su döngüsünün kapalı bir sistem olması nedeniyle pek değişmiyor. Değişen yağış miktarları, iklime bağlı olarak kimi ülkeler bir bardak suyun bir çay kaşığı kadar olan toplam tatlı suyun kullanılabilir kısmından aslan payını alıyor.[6] Diğerlerinin payına ise kaşığın ucunun ucu bile kalmıyor.

Kullanılabilir suyun yüzde 67 ya da 70’i tarıma gidiyor. Onun da yüzde 39’u gelişmiş ülkelerde, yüzde 52’si gelişmekte olan ülkelerde, yüzde 86’sı ise az gelişmiş ülkelerde kullanılıyor. Zengin sanayileşmiş ülkelerde tarımda su kullanımının azlığı, bütünü ile teknolojiyle ilgili olsa da bunda tarım ve sanayide gelişmişlik, hatta bir o kadar gelişmişliğin bizzat kendisi önemli bir etken, az gelişmiş ülkeler daha fazla tarıma dayanan ve yoğun köylü nüfus barındıran ülkeler iken, sanayileşmiş ülkeler, endüstriyel gelişmişliğe sahip, kentli nüfusun, köylü nüfustan fazla olduğu ülkeler.

Nitekim suyun endüstriyel kullanımına baktığımızda gelişmiş ülkelerde endüstride kullanılan su miktarı % 46 iken, az gelişmişler de bu oran % 7’dir.

Evler de içme ve kullanma amaçlı kullanılan suya baktığımızda ise ortaya çıkan rakamlar şöyle; dünya ortalaması yüzde 8-10 arası, bu ortalamanın gelişmiş ülkeler payına düşeni %15, gelişmekte olanlar da % 16 ve az gelişmişler ya da yoksullarda ise % 7.

Tüm bunlar suyun bir çatışma ve kriz nedeni olması için yeter gözüküyor. Çünkü dünyanın kullanılabilir suyunun yüzde 82’sini gelişmiş ülkeler kullanıyor. Kalan yüzde 18’inin de büyükçe bir bölümünü gelişmekte olan ya da yeni sanayileşmekte olan ülkeler kullanmakta ve az gelişmiş ülkelerin payına çok az su kalmakta.[7]

Diğer yönden gelişmiş ülkeler genellikle suyun bol miktarda olduğu yerlerde ve daha elverişli iklim koşullarında yaşayan ülkeler. Tıpkı gelir, hammadde vb. diğer konularda olduğu gibi zenginler ile yoksullar arasında ciddi bir su adaletsizliği de söz konusu. İşte bu durum su konusunu pimi çekilmek üzere olan bir bomba kılıyor.

Kullanılabilir su neden azalmaktadır? Dünyanın su kaynaklarının azalışının temel nedeni, insan nüfusunun artması ve buna bağlı olarak, modern tarımın payının nüfusla orantılı artışı, ekonomik kalkınma ya da büyüme için sanayi sistemine yapılan yatırımın artması ve birer koca mideye dönüşen sömürgen kentlerin sayısının artışı. Bu kentler çok fazla sayıda insanı barındırıyor. Buralarda kullanılan su ise adeta israf ediliyor. Çünkü su musluktan akıyor ve bir daha geri gelmiyor. Bu bakımdan kentler taze su kullanımında endüstri ve tarım kadar büyük türketici konumundalar. Suyu geri kazanmaya dayanan bir ekonomi oluşturmak bu bakımdan önemli. Birçok ülke arıtımdan geçmiş suyu tarımsal sulamada kullanıyor, endüstriyi daha az su tüketme konusunda teşvik ediyor, bu alandaki teknolojik gelişmeyi destekliyor.

Bugün temiz suyun büyük bölümü tarımsal alanda kullanılmaktadır. Ardından İnsanların temel gereksinimleri için su kullanımı yerine, zehirli atık oluşumuna neden olan Modern endüstri geliyor. Çin, Hindistan gibi batılı olmyan ülkelerin de sanayileşmesi ve ekonomilerinin hızlı büyümesi ile suyun hem kullanımı hemde kirlenmesi artıyor. Bu ülkeler hızla büyümekte ve suyun büyük bir kısmını tüketmektedirler. Bu iki süreç hesaba katıldığında suyun basit insan kullanımları (örneğin içmek ve temizlik için) için neden gittikçe azaldığını görmek kolay.[8]

[1] The World's Water Crisis, (2004), The Green Cross OPTIMIST, Spring, 1, page 35 çev: Onur Çalışkan


[2] Yeni Ufuklara s. 8

[3] World Water Crisis, s:35

[4] Yeni Ufuklara S.28

[5] Pamukçu, age, S.40

[6] Pamukçu, age; S: 38

[7] Selim Yılmaz, GATS: SU Ticareti yapılabilen değerli bir metadır. http://www.antimai.org/mkl/sy03ikkolcu.htm

[8] Water crisis, age, s:35

 
Toplam blog
: 6
: 2421
Kayıt tarihi
: 05.03.08
 
 

Yaşım 43. Doğduğum yer İstanbul dışı olsa da ben kendimi İstanbullu sayıyorum. Sosyoloji eğitimini ü..