Tabii ki blog yazarları :)

Dünya değişiyor.

Hayat değişiyor.

Medya da değişiyor haliyle.

Bu mevzuda blog yazarları tarafındayım ben.

Blog yazarları kimseye bağlı değil.

Sadece vicdanına hesap veriyor.

Canı ne isterse yazıyor.

Canı nasıl isterse yazıyor.

''Doğru'' yazıyor üstelik.

Kaleminin kıvraklığı nispetinde derdini anlatıyor.

Olayları değerlendiriyor.

Kişisel yorumunu yapıyor.

Kendine göre bir bakış açısı var.

Okurunu heyecanlandırıyor.

Amatör heyecanla olsun, profesyonel olarak bir yerde yazsın, farketmiyor yine ''blog yazarı'' olarak kalemini alıyor eline, oturuyor pc başına.

Kendi çapında bir dünya blog yazarları artık.

Gazeteler büyük kruvaziyerse blog yazarları da minik birer hücumbot gibi.

Hantal değiller.

Bir olay olsun, bir haber olsun, anında yazılarını okuyabiliyorsunuz blog yazarlarının konuyla ilgili.

Yorumlarını takip ediyorsunuz.

Blog yazarı hem muhabir, hem köşe yazarı, hem okur hem de patron artık.

Gazetelerdeki köşe yazarları kalemleriyle toplumu hizaya sokmaya çalışıyor.

Bazı olayların üstünü örtüyor, bazı olayları şekillendiriyorlar.

Ve maalesef bağımsız değiller.

Bazı köşe yazarlarının yazılarını okurken, sahibinin zincirinden tutup birilerine '' saldır Kurt! '' dediğini sanırdım.

Yıllarca, bıkmadan usanmadan aynı ''saldır Kurt! '' havasıyla yazdılar.

Bazıları da yıllar önce savundukları fikirleri yeri geldi bir kalemde sildiler.

Bazıları, gelene ağam, gidene paşam halleriyle yaşadılar.

Sorsanız...

Ağır bir gazetenin ağır ablaları ağır abileri hepsi de.

Yanlarına yaklaşamazsınız.

Kendi fikirlerini değil, konjuktüre göre yazdıklarını farkettiğim zaman büyük hayal kırıklığına uğradım.

Artık okumuyorum hiçbirini.

Bilinen bütün gazeteleri saydığımda yazısını takip ettiğim köşe yazarı sayısı sadece 3.

Gazete bile almıyorum artık.

Sadece haftasonları bütün gazeteleri toplarım.

Onları da eklerinden başlarım okumaya.

İnternetten ve bloglardan takip ediyorum hayatı.

Burada okuduğum yazarlar var.

Farklı sektörlerden pek çok kişinin yazılarını izliyorum.

İşadamlarının anılarını okuyorum.

Küçük bir blog yazarının penceresinden bakıyorum bazen hayata.

Yaşından umulmayan değerlendirmelerine hayret ediyor ve seviniyorum.

Emekli bir büyükelçinin sayfasına konuk oluyorum arada.

Yaşlı bir tiyatrocunun hayatının demiyle yazdığı satırlarda geziniyorum.

Hayatı, gündemi, olayları, insanları onların kalemiyle izliyorum.

İnternette...

Blog yazarlarını izliyorum.

Hayatı seyrediyorum.

Onların varlığı mutlu ediyor beni.

Fikirlerine katılmıyor olabilirim bazen.

Ama yazısında kendi düşüncesini yazdığını biliyorum.

Falancanın veya filancanın tetikçisi değil blog yazarları.

Hiç bir blog yazarına ''satılık'' diyemezsiniz.

Onun bunun ''adamı'' da değildirler.

''Aykırı yazıyor'' diye siteden atılan, yine başka site bulur yazar; olmadı kendi açar sitesini.

Söndüremezsiniz içlerindeki yazma ateşini.

Buluşur okuruyla illa ki bir köşede :)

Blogcu...

İçinde ne varsa onu yazıyor.

İyi ki yazıyor.

İyi ki varlar.

Onlar adam edecek medyayı :)