Taliban, medrese ve Dindar gençlik...

“Dünya’nın en tehlikeli hali, cehaletin örgütlü eyleme geçme halidir.” (Goethe)

AKP Genel Başkanı ve Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın amaçlarının “Dindar Gençlik” yetiştirmek olduğunu söylemesiyle, bu yöndeki tartışmalar ülkemizin gündemine oturdu...

Dindar gençlik denince her nedense benim aklıma medreselerle birlikte, Afganistan ve Pakistan’ın “Talibanları”  geliyor...

Bugün Pakistan’da da güçlenen Talibanlar, Afganistan’ı sekiz yıl şeriat hükümlerine göre yönetmişlerdi...

Talibanlar hakkında kısa bir özet yapmak istiyorum.

Taliban: Afganistan ve Pakistan’daki geleneksel medreselerde dini eğitim gören öğrencilere verilen bir isim...

Talibanlar, sünni Hanefi mezhebindendirler... Bu mezhep Talibanların olmazsa olmazlarındandır... Kendi mezhepleri dışındakileri özellikle de Şiileri” kâfir olarak görmektedirler...

Taliban kuşağını, 1960 yılından sonra doğanlar oluşturmaktadır...

Taliban’ın görevi,  köy ve şehirlerde ezan okuyup, beş vakit namaz kıldırmaktan ibaret değildir... Ülkelerinde Şeriat düzenini de kurmaktır...

Bunu Afganistan’da sekiz yıllık iktidarları döneminde gerçekleştirdiler.

Taliban yönetimi, İslamiyet’in asırlar öncesi yorumlarını esas alarak, her yeni yorumlara tepki göstererek, dindarlıklarını Peştunlar’ın örf, adet, gelenekleriyle birleştirmişlerdir...

Taliban yönetiminin uygulamalarından birkaç örnek vermek istiyorum...

*Televizyon, video, teyp vb yasak

* Kadınlar, eşleri olmadan sokağa çıkamazlar...

* Kadın memur ve işçi çalıştırılması yasak...

* Erkeklerin sakal bırakması mecburidir...

* Çocuklar uçurtma uçuramazlar, satranç, misket oynayamazlar... Güvercin beslemeleri de yasak...

Taliban, Afganistan’da tekrar yönetimi ele geçirmek için silahlı  eylemlerini devam ettiriyor... Pakistan’ın Afganistan sınırındaki alanlarda yaşayan 20 milyon Peştun, Taliban’ın en güçlü olduğu yerler haline gelmiştir ve buralarda şeriat hükümleri uygulanmaktadır...

Şimdi gelelim ülkemizdeki tartışmalara:

“Dindar gençlik” kavramı çok göreceli bir kavramdır...

Bu dindar gençlik hangi ölçülere – mezheplere, yorumlara, sistemlere, anlayışlara- göre yetiştirilecekler...

2. Abdülhamit’in 1876 – 1908 Mutlakıyet yönetimi dönemindeki amacı da : “Dindar gençlik” yetiştirmektir... Abdülhamit’in yetiştirmek istediği gençlik tipinin özellikleri şunlardır :

*Osmanlılık düşüncesine bağlı olacak...

* Dindar olacak...

* İtaatkâr olacak...

* 2. Abdülhamit’e sadakat edecek...

Osmanlı döneminin medrese eğitimi, dinsel eğitim ağırlıklıydı... Medreselerden mezun olanlar ve öğrenciler süreç içinde toplumsal ve siyasal anlamda bir güç durumuna gelmişlerdir...

1876 yılında medrese öğrencileri, iç ve dış gelişmelerden devlet adamlarını sorumlu tutarak, Bab-ı Ali’ye saldırmışlardır... Padişah, Sadrazamı M. Nedim Paşa’yı görevinden almak zorunda kalmıştır...

31 Mart 1909 ayaklanması da medrese öğrencileri ağırlıklı bir ayaklanmadır...

Sayın Başbakan,

Dindarlığı  kim, nasıl ölçecek...Dindar Gençlik yetiştirmekteki ölçütünüz nedir? Hangi mezhebin, tarikatın, cemaatin anlayışına göre olacak... Bunlar değilse yeni bir anlayış, sistem veya doktrin mi geliştiriyorsunuz?

Taliban ve Osmanlı dönemi medreseleri örneği önümüzdeyken ve yetiştirilmek istenen gençliğin gelecekteki görevleri- misyonu- konusunda bir kaygınız yok mu?

Yetiştirmeyi planladığınız Dindar Gençliği, hangi kurumlar yetiştirecek...

Sizin bu eyleminiz, planınız TBMM’de ettiğiniz laiklik yeminine uyuyor mu ?

İktidara geldiğiniz dönemden itibaren bu yolda aldığınız mesafeyi sayısal veriler ortaya koyuyor...Siz bunları demokrasi içinde yapmaya çalışıyorsunuz...Sizce demokrasi bir amaç değil bir araç mıdır ?

Doğrusu kafalarımız karışmaya başladı... Talibanlarla ilgili bir araştırmanın içine girince, onların da; dindar bir gençlik olduğunu ve amaçlarının da dindar bir gençlik yetiştirmek olduğunu gördüm... Tüm bunlardan sonra da şeriatı getirdiklerini herkes biliyor...

Anlaşılan o ki ; bu konuyu daha çok tartışacağız...