Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Talihsiz Baharların öyküsü

Talihsiz Baharların öyküsü
 

Adı Bahardı. Bir bahar serinliğinde açmıştı dünyaya kara gözlerini. Annesinin ilk göz ağrısıydı. 12 yaşına kadar diğer çocuklar gibi koşup oynadı, tertemiz bir yürekle baktı hayata. Okul dönüşü, annesinin sevgisini kattığı sıcak çorbayı kaşıkladı iştahla. Kardeşleriyle televizyon seyretti ödevleri bitince, mahallede birdirbir oynadı heyecanla. Annesi saçlarını tararken saçlarına dokunan eller içini ısıttı. Bilmiyordu başına geleceklerin hayatını nasılda işkenceye çevireceğini... 

Sıcak bir yaz akşamıydı. Bahar artık oyun oynamaz oldu. Evden hatta odadan dışarı çıkmak istemiyordu. Gözleri boş boş bakıyordu. Yemek yerken zaman zaman midesi bulanıyor ve içindeki zehri kusarak rahatlıyordu. Geceleri çığlık çığlığa uyanıyor, güneşten, ağaçlardan, çiçeklerden korkuyordu. Annesi saçlarını taramak istediğinde irkilerek kaçıyordu, birgün güzel saçlarını kesti ağlayarak ve saçları gözyaşlarıyla birlikte döküldü yere. Annesi anlamaya çalışıyordu kızındaki bu tuhaf değişimi. Soruyor, sorguluyor ama kızındaki bu içler acısı durumu çözemiyordu. Kocasıyla arası iyi değildi pek. Aslında evlendiğinden beri hiç iyi olmamıştı. Sevgisiz bir evliliği sürdürmek zorundaydı. Çünkü ne gidecek yeri, ne çalacak kapısı vardı. Çocuklarıyla avutmuştu kendini. Kocasının getirdiği üç beş kuruş için katlanıyordu evliliğine. Şimdi en büyük derdi kızının içine düştüğü dipsiz kuyuydu. Onu ordan çıkaracak gücü de yoktu. Onu doktora götürmeye karar verdi. Gittikleri psikolog Baharla yalnız konuşmak istediğini söyledi. Ama Bahar çığlık çığlığa "Hayır annem yanımdan gitmesin" diye bağırdı. Doktorun sorularına çekingen cevaplar verdi Bahar, hiç başını yerden kaldırmadan. Doktor anneye"12 yaş ergenliğe geçiş dönemidir, bu nedenle kızınız içine kapanmış olabilir" dedi ve bir takım ilaç ve okunması gereken bir yığın kağıt verdi. Tekrar gelmelerini söyledi. Ama tekrar gitmediler. Çünkü doktora verecek parayı bulamadılar. Bahar her geçen gün kötüye gidiyordu. Okula gitmek istemiyor, ders çalışmıyor, dışarı çıkmıyor, çok sevdiği bağ evine hiç gitmiyor, sinir krizleri geçiriyor, aileyle birlikte hiç oturmuyor, hiç kimseyle konuşmuyor, kendini odaya kapatıyordu, özellikle babasıyla aynı ortamda hiç bulunmuyordu. 

Aradan 2 yıl geçti. Baharın annesi çok çaresizdi. Eğitimli bir anne olmamanın verdiği cehaletle kızının kendiliğinden iyileşmesini bekledi. Kocasının olup biten hiç umrunda değildi, zaten pek eve de geldiği yoktu. Artık kocasıyla hiçbir şey paylaşmıyordu. 

Bahar bir gün odada otururken yüreğine o bildik ağırlık çöktü, nefes alamadığını hissetti, ağlamak istedi ağlayamadı, bağırmak istedi bağıramadı, kusmak istedi kusamadı. Belki içindeki zehri boşaltırdı kussa ama olmadı. Ölmek istedi bir an..Evet "ölmeliyim" diye düşündü. Ölürse cennete gidermiydi aceba, cennete alırlarmıydı onu. Ama cehennem bu dünyadan daha beter bir yer olamazdı nasılsa, evet ölmeliydi. Çekmecedeki en keskin bıçağı aldı. Filmlerde görmüştü, kolay olmalıydı. Tam o esnada annesi daldı içeri. Kocaman gözlerle kapıda duruyor, yaşadığı şokla öylece bakıyordu kızına. Bahar annesinin gözlerindeki dehşeti gördü. Yıllardır ilk defa annesinin bakamadığı gözlerindeki ışığı görüyordu. Annesi onu çok seviyordu. Hissettiği o sıcaklığı unutmuştu neredeyse, çocukça bir hamleyle annesine sarıldı. Anneside onu sımsıkı sarmaladı. Ve Bahar yatağına sığmaz olmuş bir nehir gibi dolup taştı. Artık taşıyamayacağını anladığı yükünü, zehrini annesine boşalttı. Anlattı, anlattı... 

İkiyıl önce babası onu bağ evine gezmek amaçlı götürmüştü. Bir yandan birasını yudumluyor bir yandan sebzelerin arasındaki ayrık otlarını söküyordu. Bir müddet sonra annesi için çiçek toplamakta olan Baharın yanına geldi. Babası kendisine her zamankinden başka bakıyordu. Onun saçlarını okşamaya başladı. Babasından sevecen bir haraket pek görmeyen küçük kız önce gülümsedi, sonra gülümsemesinin yerini korku dolu gözler aldı. Çünkü babası ona garip şeyler yapıyordu. Anlayamadı, ama iğrenç şeylerdi bunlar. Bağırdı, çığlıklar attı, yalvardı, ağladı, ama sesini duyan olmadı. Çığlıkları ağaç dallarını titretti, çiçekleri etrafa saçıldı, kuşlar, böcekler onu alçak babasının tecavüzünden kurtaramadı. Tam iki yıl devam etti bu işkence, babası tarafından tehdit edildiği için, utandığı için kimselere söyleyemedi. Her geçen gün içindeki zehir, yüreğini, çocukluğunu yavaş yavaş öldürdü. 

Şimdi Baharın babası olacak pislik hapiste. Bahar, annesi ve kardeşleri ise yaşadıkları küçük kasabada, herkesin bildiği ama dillendirmeye yüreğinin elvermediği bu büyük ızdırabın talihsiz madurları olarak hayatlarını sürdürmekte. 

Yazarken bile gözyaşlarıma hakim olamadığım, yazıp yazmamakta tereddüt ettiğim bu olay gerçek yaşanmıştır. Kendisini tanımadığım ama annesini uzaktan tanıdığım Bahar kızın acı öyküsünü paylaşmak istedim ki, hayatın en acı gerçeklerinin içimizden birileri tarafından yaşanmakta olduğunu bilip, toplumun nereye gittiği, ahlak değerlerinin ne kadar dibe vurduğu üzerinde biraz kafa yoralım ve en yakını tarafından istismar edilen yavrularımıza sahip çıkalım. 

 
Toplam blog
: 47
: 793
Kayıt tarihi
: 17.10.09
 
 

Yaşıyorum, yaşadıkça öğreniyorum, öğrendikçe düşünüyorum, düşündükçe çözümlüyorum, çözümledikçe y..