Tanıyor muyuz?

“Dön, bana doğru dön!”; “Dön bana!”

• Sen kimsin?

“Hatırlandın mı beni?! Benim ben, sana çok benzeyen, sanki sen gibi ama değil; yani görünüşte sen, karakterde ben!”. “Tanıdın mı?”

• Hayır; şaka değil gerçekten merak ettiğim için soruyorum; kimsin sen?

“Aslında eskiden beni senin isminle çağırıyorlardı. O zaman genç ve güzeldim. Kendimi kahraman, dünyayı kifayetsiz bir yer zannederdim. Her şey benimle ilgiliydi. Tam olarak ne oldu hatırlamıyorum ve yılar geçti; tamamen kaybolup, yok oldum. BEN olarak doğmuştum ancak artık ben değildim!”

• Anlayamayayım diye karmaşık anlatıyorsun; merak ettikçe beni küçümseyip benimle dalga geçiyorsun.

“Hayır! Hiç de bile! Daha basit nasıl izah edebilirim, inan bilmiyorum…”

• O zaman adınla başla; kimsin sen?

“Bir zamanlar BİR SEVGİ, sonrasında KAVİ’L, daha başka zamanlarda ERIC VAN BUYTEN, özetli karakter anlatımıyla THE MARAMARALI ERIC, göbek adımla Muhammed, yurttaki adımla TAZZİK MAN… Şimdi böyle sayınca ne kadar da çok ismim varmış… Tıpkı film karakteri gibi anlat, anlat, bitmiyor…”

• Halen ismini bahşetmedin!

“Hatırlamıyorum; en son olarak ismim neydi; hatırlamıyorum!”

• Yordun beni; çok sıkıcı ve banalsın! Sanki enteresan olmak için çabalıyorsun!

“Bir isim neyi değiştirir ki? İşte yanındayım; tanımaya çalış beni…”

• Tanımak mı? Acaba ben kendimi tanıyor muyum bir bana sor!

“Zaten biz insanlığın temel sorunu da bu; acaba kendimizi tanıyor muyuz? Ben şahsen bilmiyorum…”