Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Kasım '08

 
Kategori
Haber
 

Tartışalım, tartışmadan zarar gelmez, ama ön koşulumuz var…

Tartışalım, tartışmadan zarar gelmez, ama ön koşulumuz var…
 

Bilkent Üniversitesi ve Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı’nca düzenlenen “Anayasalardaki Değiştirilemez İlkeler” sempozyumunda, 1982 Anayasası’nın “Değiştirilmesi teklif dahi edilemez” hükümleri tartışmaya açıldı.

Usulü ile tartışma, sonuç olarak çoğu kez “Fayda” sağlar.

Ancak, Anayasası’nın “Değiştirilmesi teklif dahi edilemez” hükümleri tartışmaya açıldığında aklıma gelen soru şu: Neden tartışma gereği duyuldu?

Hadi Bilkent Üniversitesi’nin çabasını iyi niyet çerçevesinde düşünelim, Alman Uluslararası Hukuki İşbirliği Vakfı bu işin içinde niye var?

Burnuma yine kötü kokular geliyor, ama ben de gireyim istedim konunun içine, eğer girdikten sonra “Sağ” çıkabilirsem tabi…

Önce “Anayasacılık” açısından bir göz atayım kısaca…

Bazı ülkelerde “Anayasa” diye bir yasa yoktur. Onun yerine “Teamüller” vardır. Yani, geçmiş tarihleri içinden gelen yazılı olmayan kurallar…

Çoğunluk ülkelerde ise “Anayasa” vardır…

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası da “Yazılı” anayasalardan biridir.

“Teamüllere” dayanan anayasaları uygulayan ülkelerin tarihlerine baktıklarında, yaşları bizi birkaç yüz yıla katlar. O nedenle yazılı da olmasa, kurallar oturmuş ve benimsenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ise, şunun şurasında kurulalı 85 yıl oldu. Dahası, koskoca bir imparatorluk iken, etrafındaki ülkelerin saldırısından “Kurtuluş savaşı” ile çıktı.

Dahası “Ümmet” iken “Padişahın kulları” iken “Ulus devlet “Özgür millet” olmak için savaştı ve kazandı…

Hem “Devlet” kurdu, hem “Millet”i oluşturdu.

Şimdiki zamana geldiğimizde, uluslar arası siyasette “Yeni” gelişmeleri ve “Yeniden sınır oluşturma” çabalarını gözlemliyoruz.

Ve üzerinde durulan en önemli ülke de Türkiye…

Bu zamanda 85 yıllık geçmiş olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Anayasasında “Değiştirilmesi teklif dahi edilemez” maddesini tartışmaya açarken, elbette dikkatli olmak zorundayız.

Yoksa “Tartışmaktan” korkumuzdan değil.

Henüz teamülleri, yasaları, demokrasisi tam olarak yerine oturmayan, bazılarının içeriden, çoğunlukla dışarıdan orası burası çekiştirilip durulan bir ülke, elbette kendini, devletinin şeklini, ilkelerini korumaya alacaktır.

Ne zamana kadar?

Sistem yerine oturana kadar. Demokrasi ve ulus devlet anlayışı herkesin beynine, kanına ve iliklerine işleyinceye kadar…

Eğer böyle bir tartışma açılacaksa, devletin şekli ve nitelikleri korunarak, maddeden nasıl “Değiştirilmesi teklif dahi edilemez” sözcüğünü çıkarmak olası, orası tartışılır ki, devletin şekli ve niteliğini koruma kararı ön koşuldur.

“Hukukun üstünlüğü” ilkesi elbette önceliğimizdir. Ama olmayan “Devlet” ve ”Millet” için hukuk olur mu?

Hukuk, devletin düzenini ve varlığını koruması açsından vardır. Diğer şekilde anca “Kabile” olunur.

Anayasa mahkemesinin aldığı karar tartışılıyor. Karar için “Yetki gaspı” ifadesi kullanılıyor. Oysa anayasa mahkemesi verdiği karar ile ortaya koyduğu şudur: Değiştirilemez ilkelerin dolaylı yollardan içeriğinin boşaltamazsın. Siyasi çoğunluğu ele geçirerek, parmak sayısı ile anayasa değiştirilmesin…

Mahkeme de bunu yaptı. Ancak elbette buna da karşı çıkacaklar, demokrasinin “İfade özgürlüğü” sınırları içinde de karşı çıkışlarını sürdürecekler.

Bizler, bizim gibi düşünenler de buna karşı çıkacaklar… Yoksa tartışmaktan korkmuyoruz…

13 KASIM 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..