Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mayıs '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Taşırmadan boyayalım

Havalar ısındığından beri Romeo sabah duşlarına başladı. Kendisini sabah güneşinin insafında çimlerde kurumaya bırakmıştı. Sakin sakin gazetemi okurken bitişik bahçeden çağırıldığımı duydum; Keremmmm, keremmmm! Beni çağıran iki kişiden biri olabilirdi, hangisi olduğunu görmem için dönüp bakmam gerekirdi. Döndüm baktım ama beni çağıran ufaklığın Emre mi yoksa Berke mi olduğunu anlayamadım. Çünkü beş yaşındaki ikizleri birbirinden ayırmanın tek yolu Emre'nin sağ kolundaki ben. Uzun kollu giydikleri zaman "sen hangisisin" diye soruyorum. Emree ya da Berkee diyorlar gülerek ama bana sanki beni biraz da kandırıyorlar gibi geliyor. Bu sefer sormadım o yüzden. Dönüp "efendim Emre" dedim. %50 ihtimalim vardı, düzeltme gelmediğine göre tuttumuş olmalıydım.

"Sen neler yapabiliyorsun" diye sordu. Bu çok genel soru bizi eninde sonunda bir yere götürecekti tabiiki. Çemberi biraz küçültmek gerekirdi. "Bir çok şey yapabiliyorum" dedim. "Sen neyi merak ediyorsun?" diye sordum. "Mesela resim yapabiliyor musun?" dedi. Yavaş yavaş ortaya çıkıyordu bakla. "Biraz yaparım" dedim. Yani beş yaşında bir çocuğa yardım edebilecek kadar yapabileceğimi düşündüm. Sekiz yaşında olsaydı direk "hayır" derdim. Çünkü benim çizgim yedi yaşındaki bir çocuğun yeteneğine eş.

"Pekiii" dedi Emre. "Taşırmadan boyayabiliyor musun?"

Mesele şimdi anlaşılmıştı işte. Anaokulundan Emre'ye resim ödevi vermişlerdi ve o boyamaktan sıkıldığı için olacak , bu işi kıvırabilecek bir taşeron arıyordu. "Boyarım" dedim gülerek. O sırada Romeo kafasını kaldırıp şöyle bir etrafı kolaçan edip tekrar yattı. Bahçedeki küçük süs havuzuma bir serçe geldi, çabucak abdestini aldı ve gitti. Sonra bir tane daha ve bir tane daha. Derken Emre koltuğunun altında resim defteri, boyama kitabı, kuru boya takımları ile geldi. Annesinin terliklerini giymişti, zor yürüyordu. Ben acaba Berke ne yapıyor şu anda diye düşündüm bir an. Çünkü onları birbirlerinden ayrı görmek çok olası değil.

Emre malzemelerini masaya bıraktığım gazetenin üzerine dizerken, aslında ödevine yardım etmemem gerektiğini biliyordum ama hem onu kırmak istemedim hem de bir çocuğa yardım etmenin hazzını yaşamak istedim. Bunu onun için değil, kendim için istiyordum.

Tam boyaya başlayacaktım ki yan tarafından Emre'nin annesi çıktı ve ona sağlam bir fırça çekti. Esasında suç ortağı olduğum için ben de biraz utanmadım değil. Üstelik taşırmadan boyarken yapacağımız sohbetten de mahrum kaldığım için biraz da üzüldüm. Emre annesinin terliklerini giydi, malzemelerini toplayıp başı önde gitti. Tüm bu gürültüden rahatsız olan Romeo, etkisini arttıran güneşten de kaçarak kulabesine gitti. Ben ise tekrar gazeteme döndüm. İki üç dakika sonra Emre bana yan taraftan seslenene kadar aralıksız okudum. Emre şöyle diyordu;

"Keremmmmm! Keremmmm!! Benim size gelmem yasak. Sen bizim bahçeye gelsene?"

"Annen evde mi?" dedim. Değilmiş. Bakıcıları kalmış evde. Babamın terlikleri ile yan tarafa gittim. Romeo da peşimden tabi. E o da benim ikizim. Berke de ödevlerini getirdi. Ben onların boyalarını yaptım, onlar bana dondurmalarından verdiler. Hem bu işten haz alıyor hem de onlara yakında taşınacağımı nasıl söyleyeceğimi düşünüp üzülüyordum. Belki de çok umurlarında olmazdı çünkü çok çabuk arkadaş ediniyorlar. Benim için ise durum hiç de öyle değil malesef...

K.

 
Toplam blog
: 295
: 733
Kayıt tarihi
: 28.09.06
 
 

Bugün ölseniz mesela, ya da hafifletelim biraz hadi, bu giriş çok karamsar oldu. Bugün ortadan kay..