Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ocak '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Tedirgin insanlar.

Tedirgin insanlar.
 

Bizi ne veya neler bu hale getirdi bilemiyorum.
Yok ya...aslında biliyorum.
Sevgili mahalle baskılı donanımlı toplumumuz ve harika eğitim sistemimiz.
Bir de sürekli korkular üzerine inşa ettiğimiz duygusal dünyamız.

Sonunda bizi tedirgin insanlara dönüştürmüştür.

Sizi dönüştürmediyse ve bu cendereden sağlam çıkmışsanız.
O zaman bizim gibi dönüştürülenlerin hallerini okuyun.
Hem gülersiniz biraz...
Hem eğlenirsiniz...
Hem de böyle tedirgin insan olmadığınıza dua edersiniz.

Tedirgin insanlar için toplu taşıma araçları büyük ızdıraptır. Bu tip abla ve abiler, inecekleri yere daha iki durak varken ayaklanırlar ve kapının önüne gelirler. Duracak lambası yanıyor olsa da ne olur ne olmaz diyerek tekrar basarlar o düğmeye.

Aksi gibi bu kadar temkinli davranmalarına rağmen arka kapı açılmaz...koştur koştur ön kapıya yetişmeye çalışırlar.
Sonrasında ders olur bu durum ve arka kapıda tek başlarına bekliyorlarsa, ya kapı yine açılmazsa diyerekten hep ön kapıdan ya da insanların indiği diğer kapılardan inmeye özen gösterirler.

Minibüslerde de benzer travma yaşanır. “İnecek vaaaaar” derken ya sesim iyi çıkmaz da duymazsa bu adam ve inemezsem diye sürekli boğaz temizlemesi yapılır...
“Hazır atmaca” pozisyonunda beklenir.
“Zöörtt” diye fırlatırsınız kendinizi o “Pssss...pssss” diye açılan kapılarından minibüsün.

Kredi kartıyla alışveriş yaparken...normalden biraz uzun sürse kartımızın onaylanması hemen sıkıntı terleri başlar “Amanın yoksa dolu muydu...elimde mi patlıyor kart?” şeklindeki sorular ardı ardına gelirken... “Zzzztttt” diye çıkan onaylanma sesi...o günün en mutlu anı olur sizin için. Keyifle evinize seke seke zıplaya zıplaya...gidersiniz. Tıpkı Heidi ya da arkadaşı Peter gibi sevgi dolu koşarsınız artık yollarda...(abarttım di mi?)

Etrafınızdaki insanlar hafif somurtsa...hatta sizinle böyle keyifsiz konuşsa direk olarak üzerimize alınır... “Ne yaptım acaba?...Bir şey mi oldu ki?” diye kıllanarak üzerimize çekeriz belayı hemen.
Halbuki alakası yoktur.
Ama tedirgin insan elbette o günü kendine nasıl zehir edeceğini çok iyi bilmektedir.

Yemeğe ya da bir kafeye gidersiniz arkadaşlarınız bağıra, çağıra ve kusarak konuşurken sadece bir seni ateş basar... “ulen kovacaklar bizi buradan biraz daha sakin bağırmadan konuşun” diye içinden geçirirsin ama içinden sadece....o kadarcık işte.

Ya da gereğinden fazla işgal ettiğini düşündüğün kafedeki/restoranttaki o masanın derdi seni kovalar. Masadaki arkadaşlarının çoğunun umurunda bile değilken bu uzun işgal durumu...aksine köşede bozuk bozuk bakan garson ile en çok sen gözgöze gelirsin...hem de hiç istemediğin halde.

Zor zamanlar için para biriktireyim dersin...hani temkinli ama dolayısı ile de tedirgin insansındır ya.
Para birikir fakat aksi gibi de her biriktiği anda bir masraf kapısı açılır...
Sanki o para o masraf için birikmiştir.
Ya da biriktiği için gitmesi lazımdır artık.
Gelir var gider yok sıkıntı yaratmaktadır doğal olarak (!)

Bu örneklerin hepsi sakınan göze çöp batar örnekleri olarak görünebilir. Ama böyle düşünüyorsanız çok yanılırsınız. Sakınmazsanız gözünüze çöpün batmasını bırakın...odun batar...demir çubuk batar. Sonra pişman olursunuz...ve keşke çöp batsaydı diye geçirirsiniz içinizden.

Elbette insanlar ikiye ayrılır...tedirgin insanlar ve relaks olan insanlar.
Relaks olanları şaşarlar neden bu kadar kastığımıza...
Biz de şaşarız onlara neden hiç bir şeye kasmadıklarına.

 
Toplam blog
: 237
: 1302
Kayıt tarihi
: 06.08.07
 
 

Biyolojinin son yıllarda, özellikle son 10 yılda içeriğinin yoğun bir şekilde moleküler düzeye inmes..