Telepatik aşk mı? O da ne?

Seda Diker'den" Adem ve Havva" adlı köşesinde bir başlık: Telepatik Aşk

Başlığın altında enine dar boyuna uzunlamasıya aşkın, çekilen onca acının ve tarifsiz tutkuların çok basit açıklaması.

Telepatikmiş efendim, meğer herşey telepatik. Ama kulağa geldiği kadar değil sempatik:(

Neymiş efendim, bir ayrılıktan sonra ayrılmayı istemeyen taraf (ki genelde kadınlar diyor yazıda) öyle çok öyle yoğun düşünür taşınırmış beyimizi ve öyle çok özlem sinyali gönderirmiş ki bu yüzden boşluk iletisi almayan beyimiz özlemeye düşünmeye gerek duymazmış kızımızı.

İlgiiinç???

O yüzden de kızımızın gözü telefonda iken beyimiz aramazmış... Ne zaman esas kızın frekansı, telepatisi, ilgisi, sevgisi, pembiş hayalleri başka yöne kayar aaa o zaman delikanlı başlarmış aranmayaaa :

"Hani benim sinyalim, sinyalim nerede? Nayır, nolamaz beni unutamazsın Nalaaaaan!!!" der aramaya başlarmış esas kızı. "Bakınız kendi maziniz, öyle olmadı hiç sizinde? " diye soruyor Seda hanım.

Hı hı oluyor evet, fakat "sonradan aklın başa gelmesi" diyoruz biz ona kızlar arasında:)

Belki dediklerinizde haklılık payı olabilir Seda Hanım'cım benim itirazım ona değil; zira ben de inanırım çekim gücüne falan filan.

Ama???

Bu mu yani?

Bu mu; o eşsiz sandığımız "aşk" hissiyatının geçmişi geleceği...

İşte buna isyanım benim; aşkın kimyayla, ömrünün 3 yılla, tutkunun telepatiyle, çok eşliliğin doğamız gereği oluşuyla açıklanıyor olmasına itirazım var!!!

Aşk "doğamız gereği" olmasın lütfen; masallardaki gibi sihirli ve bilinmez olsun.

Aşkı masaya yatırıp didiklemeyelim ne olur!

Yaşayalım, yaşatalım, çırpınalım, gittiğinde deliler gibi ağlayalım, sonra yeniden sevelim ama sorgulamayalım...

Ah! Sorgulamadan kabullenebilsek keşke ama; haklısınız aslında siz de:

Aşk bir hastalık çünkü.

Gel de masaya yatırma, hasta yatmaktayken yatak döşek, krizlerden kriz beğenmekteyken nasıl aramazsın çareler, ulvi ve telepatik açıklamalar değil mi ama ? :)

......

Yakalanıyorsun aşka , bir virüs giriyor içine, iliğine kemiğine işliyor en çok da beynine ve kalbine...

Alışıyorsun, suya bağlı oluşun gibi bağlanıyorsun...

Ve sonra bir gün fena halde hastalanıyorsun; etin, kemiğin, iliğin her yerin sızlıyor.

Kalbin kanıyor, hissediyorsun.

Beynin uyuşuyor, engel olamıyorsun.

Uykun geliyor sık sık, ama uyuyamıyorsun.

Ve çareler arıyorsun sonra işte, telepatik çözümler uyduruyorsun.

Kendini kandırıyorsun telepatik ve hafif saftirik :

"Var yaa bir gün onu düşünmeyi bıraktığım da göreceksin bak; nasıl arayacak ama ben o zaman var ya............."

...

Geçtik dalgamızı, sadede gelelim ey sevgili...

Bu yazı senin olsun.

5 yıl önce bugün başlamıştı hikayemiz...

(Bu ayrı ilk tanışma yıldönümümüz, herşeyimizin hesabını tutardık ya o hesap, biliyorum sen de hatırladın. Hatırlamadıysan da ben telepatik olarak sana sinyal göndermişimdir mutlaka:)
Kusura bakma ara sıra rahatsız ediyorum seni galiba:) Hıh! Herşeye gülebiliyorum hala, gayet iyiyim, beni merak etme; inşallah sen de iyisindir, hep iyi olmanı dilerim...)

Neyse ne diyorduk ömrü bu kadarmış, olsun...

Biliyor musun?

Benden yaşça küçük bir yakınım bir akıl verdi acımın çok taze olduğu günlerde bilmiş bilmiş:

"Sen hep daha az seveceksin Elvan abla, ben öyle yapıyorum valla !!!"

Vay be?? Hiç böyle düşünmemiştim, keşke birilerinin bu hesapları yaptığını da hiç öğrenmeseydim, galiba biraz midem bulanıyor.

"Sağol verdiğin akıl için ama ben yine de kuralına göre oynamak istemiyorum, kar zarar hesabını tutmak ağrıma gidiyor şekerim; itirazım var " diyemedim yüzüne buradan haykırıyorum işte:

AŞK'ı deşmeyin kardeşim rahat bırakın; değil mi ama Seda hanım'cım?

Neyse...

Ey sevgili,

Bak ne diyorlar? Daha az sevmeliymiş bir dahakine :(

Madem öyle, bir dileğim var o zaman senin için:

Bir daha seversen sen de

Dilerim

Daha çok seven sen olursun !!!

Arkandan ettiğim en büyük beddua da budur bilesin...

Telepatik değil direkt söylüyorum:

Herşeye rağmen iYİ Kİ...

Yolun açık olsun...