Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Temmuz '07

 
Kategori
Sinema
 

Televizyon ve sinemada şiddet öğesi

Televizyon ve sinemada şiddet öğesi
 

Yıllardır tartışılagelen bir konudur sinema ve televizyonda şiddet... Ama sadece tartışılan bir konu, bir karar veya bir çözüm üretilen bir konu değil. Amiyane tabiri ile havanda su dövülen bir konu. Olmalı mı? Olmamalı mı? Az Olsun mu? Hiç olmasın mı? Ne kadarı zarar ne kadarı karar?... sorular sorular sorular.. Cevabı olmayan sorular.

Akademisyeni, eleştirmeni, otoritesi, yazarı, yönetmeni, ... yıllardır tartışa tartışa bir çözüm bir görüş birliği oluşturamadılar beyazperde veya ekranda şiddet konusu için. Kimi zaman tartışmalar hararetlendi kendisi şiddete döndü tartışmaların. Şiddeti tartışanlar şiddet uyguladılar muhataplarına amaçsızca. Şiddeti eleştirenler bizzat şiddetin kendisi olabildiler, şiddeti savunanlar bizzat şiddetin muhatabı olabildiler bir anlığına.

Şiddet herkes için ve tüm tarih sürecinde daima vardı ve neyazık ki insanlık tarihi boyunca da varlığını devam ettirecek. Şiddeti ne sinema varetti, ne de televizyon yaygınlaştırdı. İnsanlık tarihi resmi olarak bir nebze gayri resmi tarih içinse tamamı ile şiddetle bezenmiştir. İlk şiddet Ademin oğlunun işlediği cinayete dayanır dini inançlarda. Bilimse olaya dair yorumsuz ama kronolojik olarak kabul etme eğilimindedir. Çünkü insan doğasında olan bir olgudur şiddet ve insan doğasında olan şiddet doğal olarak insanlık tarihi kadarda eskidir.

Tarihte vardı şiddet ve yine şiddetle yazılacak tarih, sokaklarda vardı şiddet ve yine olacak, anılarda vardı şiddet ki devamı muhtemel, kimi zaman mağdur kimi zaman zanlı ama hayatın bir parçasıydı şiddet.

Amacım burada şiddeti savunmak değil, onunda hayatın, insanın bir parçası olduğunu göstermek sadece. Sevgi kadar nefretin de, aşk kadar kinin de, güneş kadar fırtınanın da, barış kadar savaşın da var olduğunu belirtmek. Bu noktadan hareketle de misyonu hayatı yansıtmak olan sinemanın şiddet öğesini de yansıtmasının gayet normal bir olgu olduğunu vurgulamak istiyorum.

Savaş filmleri olacak savaşlar varolduğu sürece, aşk filmleri olacak aşklar varolduğu sürece, bilimkurgu olacak insanlar merak ettiği, kurguladığı sürece, ... ve filmlerde şiddet öğesi varolacak yaşamımızda şiddet olduğu sürece. Çünkü sinema bir aynadır insanı yansıtan, ne varsa hayatımızda odur aynadan yansıyan.

Sorun aslında şiddetin varlığından ziyade şiddetin veriliş biçiminde. Yapımlar da şiddet özendirici bir misyon üstlenmemeli. Şiddet kahramanlıkla özdeşleştirilmemeli, en son çıkar yolun şiddet olduğu ve onunda beraberinde sayısız olumsuzluğu barındırdığı gizli mesajlarla aktarılmalı izleyiciye. Filmlerde iyi karakterler şiddete mağruz kalınca üzüldüğü kadar kötü adamlar şiddete mağruz kalınca da üzülmeli insanlar. Şiddet var olmalı filmlerde ama olumsuz bir vurgu ile aktarılmalı izleyiciye. Üzücü olan şiddetin kendisi olmalı uygulandığı kişiye göre olumlu veya olumsuz bir özellik almamalı.

(Tabi burda bir başka tartışma konusu olan sinema ve televizyonların eğitici misyonu karşımıza çıkıyor. Sinema ve Televizyon eğitmeli mi yoksa eğlendirmeli mi ? Ne kadar eğitmeli ne kadar eğlendirmeli, ... Ama bu yazıda bu konuya girersek sanırım bu yazı bitmez. Bu konuya başka bir yazıda ayrıntılı bir şekilde değinmek üzere şimdilik bu konuyu kapatıyorum. Belki ilerleyen haftalarda...)

Ayrıca televizyon ve sinemadan etkilenip şiddet uygulayan bir kuşağın varlığından bahsediliyor uzun bir süredir. Ama asıl sorun burda sinema ve televizyon kanallarında mı yoksa ilgili yapımlardan etkilinebilecek kadar boş yetişen kuşaklarda mı? Asıl irdelenmesi gereken toplumsal cinnet durumu ve sebepleri mi olmalı acaba. ‘İnsanlar neden rol modellerini medyanın sanal kahramanlarından seçerler’ tartışılması gereken cümle bu olmalı zannımca. Aslında tüm sorunların dayandığı nokta ile benzerlik teşkil ediyor bu sorunda, yani eğitim eksikliği sonucunda bilinçsiz yetişen kuşaklar.

Karakterini oturtamayan insanlar özenti bir kişilik sergilemeye mahkumdur. Genç kuşaklar da bu özenti ihtiyacını en yakın iletişim aracı olan televizyon vasıtası ile karşılıyorlar. Siz televizyonu sansürleseniz bile bu insanlar iyi eğitilmediği sürece kendilerine başka bir yerdende olsa olumsuz bir rol modeli bulacaklardır. Çözüm yasaklamak değil bilinçlendirmekten geçiyor, hem izleyicileri hem yapımcıları bilinçlendirmekten.

Amerikada da Avrupada da şiddet kendine yer bulmuştur sinema ve televizyon yapımlarında ama asla bizdeki veya gelişmemiş ülkelerdeki kadar sorun teşkil etmemiştir. Çünkü eğitilmiş bir nesil rol modelini sinema veya televizyondan belirlemez, eğitilmiş insan kendi şahsına münhasır kişiliğini oluşturur. Daha açık bir tabir ile sokaklar Polat Alemdarlar, Deli Yürekler, ...vb ile dolmazdı eğer genç kuşaklar daha iyi yetiştirilseydi. Tabi burda tüm suç iyi yetiştirilmemiş özenti kuşaklarda değil, yukarıda da belirttiğim gibi şiddetin veriliş biçimi de çok önemli. Şiddet bir kahramanlık öğesi olarak verilmemeli. Yineliyorum şiddet hayatta olduğu gibi sinema ve televizyonda da var olmalı ama hayatta olduğu gibi daima olumsuz olarak lanse edilmeli.

Sürekli görünülen tartışılan yapıtlar üzerine gidilirken bazı gerçeklerde gözardı ediliyor. İnsan karakterinin büyük bir oranla 0-5 yaş arasında şekillendiği söylenir ve bu yaş düzeyine hitap eden kitle iletişim ürünü ise çizgi filmlerdir. Hani hepimizin şirin sıcak neşeli olarak algıladığı veya öyle olması gereken çizgi filmler. Ama hiç dikkat ettiniz mi Tom ve Jerry’de uygulanan şiddete, kurtla köpek, kunduz ile kuş, tavşan bugs bunny ile avcı, .... vb yapımlarda uygulanan şiddete. Bunlar bir de en masum olarak gördüklerimiz örnekler. Herkesin hemfikir olduğu pokemonlar gibi yapımları zaten hiç irdelemeye gerek görmüyorum. Hiç bir sinema filminde olamayacak şiddet öğeleri ile donatılmış çizgi filmler. Kafalar kopuyor, kollar parçalanıyor, bedenler yanıyor, yüksek uçurumlardan düşülüyor, ağırlıklar altında eziliniyor, ... ve daha neler neler. Ama çizgi kahramanlara hiç birşey olmuyor, tüm hasarlar anında düzeliyor, ama insan öyle değil hasarlar anında düzelmiyor ve ne yazıkki çocuklar bunun farkında olamayabiliyorlar. Ama şunuda belirtmek lazım ki katiller bebeklerden yaratılayor. Onların yetişkinlerden daha savunmasız olduğunu gerçeği de yadsınmamalı.

İnsana dair herşey ve insan için herşey sinemada olmalıdır. İnsana dair bir kavram olan şiddet sinema var olmalıdır, ama insan için olumsuzlukları ile negatif bir suje olarak lanse edilmelidir.

İyi seyirler, eger mümkünse tabi...

 
Toplam blog
: 64
: 5712
Kayıt tarihi
: 27.06.07
 
 

İnsanım herkes kadar; zengin kadar fakir kadar, kadın kadar erkek kadar, Müslüman kadar Hristiyan ka..