Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mart '21

 
Kategori
Deneme
 

TEMEL VE İDRİS'İN FADİME AŞKI

Temel Karadeniz’in dağlık köylerinden birinde doğdu. Köy iki tepe arasında, ortasından kıvrıla kıvrıla akan derenin ikiye böldüğü vadinin yamaçlarında kurulmuş,  yeşilin her rengine sahip, kuşların cıvıltısının eksik olmadığı, insanların imece usulü çalıştığı. Kışı yazı ayrı huzurlu bir köydü.

Temelin babası cemal balıkçılık, hayvancılık bir miktar çaycılıkla geçiniyordu. Annesi Asiye hanım babasına göre daha dirayetliydi. İnce yapılı ve babasına göre daha uzun boyluydu. Asla geri vitesi olmayan çok çalışkan bir kadındı. Asiye Cemalin çocukluk aşkıydı. Aşkı dersem bu aşk tek taraflı bir aşktı. Asiye’nin tek amacı okumak ve bu iki tepe arasına sıkışmış köyden gidebilmekti. Fakat cemalin aşkı büyüktü. Asiye daha lise 2 sınıfta iken  birkaç kez  annesi ve babasını Asiye’yi  istemeye göndermiş fakat  Asiye’nin Anne ve Babasından çok büyük tepki görmüşlerdi.

“Bizim Kızımız daha küçük, o okuyacak “ demişlerdi.

Cemal Asiye’yi daha On yedi sinde  okul çıkışı  kaçırmıştı. Okuma hayallerini bitiren cemale karşı kini büyüktü. Aralarında hep bir mesafe vardı.  Kedi ve köpek gibiydiler. Cemel hep sevecen cana yakın, fakat Asiye hırçın ve zalimdi. Zamanla Cemale karşı bu zalimlik azalsa da kırgınlığı devam etti.  Zira olan olmuştu. Ayrıca hamileydi.

Asiye’nin en çok sevdiği arkadaşı, aynı zamanda okul ve kader arkadaşı Emineydi. Emine de  mahallenin hırçın delikanlısı hasan tarafından kaçırılmış oda aynı kaderi yaşamış ve aynı dönemde hamile kalmıştı.  Asiye ile Emine’nin ayrı bir günleri yoktu. Her günleri birlikte geçiyordu. Bu  her günkü muhabbetlerinden birinde aralarında bir karar alırlar. Kimin Çocuğu erkek olursa kızı olanı gelin edeceklerdi. Yani kendi aralarında beşik kerkmesi yapmışlardı.

Asiye ve Emine birer hafta arayla doğum yaptılar. Asiye bir erkek çocuk doğurmuştu. Emine ise kız.

Asiye oğluna Rahmetli babasının adını koydu. Ona “Temel” dedi.

Emine ise kızının adını “Fadime” Koydu.

 

Aynı mahallede oturan Çok daha fakir fakat son derece mutlu olan Kemalle  Ayşe’nin de aynı hafta içinde çocukları doğdu. Adını da “İdris” koydular.

Temel, Fadime ve İdris aynı zamanda okula başladılar. Köyün ilk okulu evlerine yakındı. Her sabah üçü birden okula gider, beraber gelirlerdi. Temelin yediği önündü yemediği arkasında idi. Çünkü ne isterse hemen alınıyordu. Asiye oğlunun üzerine titriyordu. Boyu anasına benzemiştir. İnce ve uzun boylu olacağı daha şimdiden belli idi.  Karadeniz’in en olmazsa olması kemence idi. Asiye hanım pazardan en güzelinden bir kemençeyi Temele doğum günü hediyesi olarak aldı. Fakat Temel’in ne kemençeyle ne de horonla işi yoktu. O daha çok mahallede top oynamayı, derede balık tutmayı seviyordu.

Asiye hanımın  bin bir uğraşı bir işe yaramayınca aldığı kemençeyi  İdris’e hediye etti. Çünkü idris’in kemence alma imkanı yoktu. Bari bu çocuk kemence çalsındı.

İdris daha ilk okul çağında kemençe çalmayı öğrendi. Sesi de güzeldi. Hele bir horon oynuyordu ki deme gitsin. Okulda bütün kızlar ona bakıyor ve ona hayran oluyordu. Temel İdris’in kemençe çalmasını kıskanıp tekrar bir kemence alsa da olmadı. Bir türlü beceremedi. Yada istemedi.

Üçlü gurup ilk okulu beraber bitirdiler. Köyde Orta okul olmayınca Altı yedi kilometre uzakta olan kasabadaki orta okula kayıt oldular.  Orta okul yılları Temel ‘le İdris arasında çatışmaya yol açtı. Zira Fadime’yi hem Temel hem de İdris seviyordu. Temel uzun boylu ve gürbüzdü. İdris se temele göre daha kısa ve zayıftı. Fakat İdris’in becerileri Temel’e göre daha çoktu. Fadime’nin Gönlü Temel’deydi, ama İdrise daha çok sempati duyuyordu.  Orta okul döneminde Temelle İdris arasında Sık sık kavgalar oldu. Araya hep Fadime girdi ise de asla araları düzelmedi. Her  kavgayı Temel kazansa da yenilen pehlivan güreşe doymaz misali İdris asla Fadime’den vaz geçmedi.

İdris’in çocukluk yılları yokluk ve yoksulluk içinde geçirmişti. Bu yüzden amaçları vardı. Zengin olup Fadime’yi ve ailesini alıp İstanbul’a gidecekti. Bu yüzden çok çalışmalıydı. Kemençenin yanında birde bağlama çalmayı öğrenmişti. Köydeki ve hatta kasabadaki bir çok düğüne ve davete çağrılırdı. Anlayacağınız idris’in hafta içi okulu, hafta sonu düğün derneği vardı. Kısacası zamanı yoktu. O gönül ve hayal dünyasını  Fadime’sine adamıştı. Fadime’ye birde türkü yazmıştı. Her düğün dernekte söylüyordu.

Bir yar sevdum adı Fadime,

Al yazmayı bağlamış belune,

Hayran olur yollar yürüyüşüne,

Kurban olurum keman gaşuna,

Deniz mavusu gözlerune,

Selam söyleyun o yârime

Beni eklesun kaderune,

Oy Fadimem, oy oy Fadimem,

Gel beraber gidelum,

Ben sensuz edemem,

 

 Temel bu türküyü duyunca küplere bindi. Bu idris nasıl bir çocukdu. Dövüyor olmuyor, sövüyor olmuyor. En sonunda bununla adam gibi sakin sakin konuşmak gerek belki anlar dedi.

Bir akşam üstü İdris’in yolunu kesti. Ona tatlı tatlı anlatmaya başladı.

“Bak idrus. Bileyusun ki Benim anamla, Fadimenun anası daha biz doğmadan bizi beşik kerkmesi yapmışlar. Fadime bana verilmiş o benim kaderumdur. Sen bu sevdadan vaz geç kendine başka kız bul. Bu tatsızlıklar aramızdan gitsun.”

İdris gayet sakin “Bak Temel doğru söyleyorsun, ananla Fadime’nin anasu bir birlerine söz vermuşler, Ama sadece söz vermuşler. İnsanların gaderunu insanlar biçmez. Allah biçer. Fadime kiminle evlenurse gaderu odur. Ben ölsem de, dövülsem de Fadime’den vaz geçmem. Fadime dalda bir elmadur. Kim düşürürse onundur.

Temel küplere biner idrisi yine bir güzel döver. İdris hiç karşılık vermez. Temelin her tokatına söylediği söz.

“Benim Fadime aşkum büyüktür,

Senin tokatın gücük tür,

Temel var git yoluna,

Fadime daha gücüktür.”

….

Arkası yarın

 
Toplam blog
: 39
: 366
Kayıt tarihi
: 27.11.14
 
 

1966 yılında Giresunda doğdu, Bulancak Ticaret Meslek lisesinde okudu ve Anadolu Universitesi İşlem..