Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '12

 
Kategori
Siyaset
 

Teröre karşı ulusal mutabakat

Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in gazetecilerle yaptığı toplantıda açıkladığı 11 maddelik “teröre karşı ulusal mutabakat” metni kamuoyunda yeni bir tartışma ve polemik başlattı.

Meclis Başkanının bu açıklamalarını hükümetten bağımsız yaptığı şeklindeki iddialarını gerçekçi bulmayanlar olduğu gibi, içerik olarak yetersiz bulanlar da oldu.

Bir diğer iddia, muhalefeti böyle bir mutabakata zorlayarak bir anlamda seslerini kısmak, manevra alanlarını daraltmak şeklindeydi.

Her şeye rağmen böyle bir ulusal mutabakata ihtiyaç olduğunu, desteklenmesi gerektiği savunanlar da az değil.

Terör konusunda hayli yıpranan ve çaresiz bir görüntü veren hükümeti, bu durumdan kurtarmaya yönelik, bir gündem değiştirme, hedef saptırma operasyonu olarak da algılanabilecek bu açıklama, görünen o ki; daha çok tartışılacağa benzer.

Terörün kaynağının Kürt sorunu olduğunu ve bu sorun çözülmeden PKK tümüyle yok edilse de, terör sorununun bitmeyeceğini savunanlar açısından baktığımızda, mutabakatın terör değil Kürt sorununun çözümü üzerinden oluşmasını söylemek daha anlamlı geliyor.

Yoksa TSK, terörü sonlandıracak güce sahip değil mi ki; yanına destek arıyor, bir ulusal mutabakata ihtiyaç duyuyor sorusunu sormak ihtiyacı doğar.

Ne çaresizliği, çare olarak sunmak bir çözümdür, ne de demokratik standartları yükseltmeden terörü çözmek mümkündür!

Aslında sorulması gereken önemli sorulardan biri de şu olmalıdır.

PKK nın Kürt halkının haklı mücadelesine de zarar veren terör eylemlerine, bölge halkı üzerinde uygulamaya çalıştığı diktatörlüğe rağmen niye bölge halkı hala desteğini sürdürüyor?

Bu sorunun yanıtını bulmadan soruna çözüm bulmak çok zordur.

Her fırsatta Türkler tarafından aşağılanmanın, en temel anayasal haklarının devlet tarafından gasp edilmesinin Kürt halkında yarattığı derin acıları hissedemeyenler, Kürt halkının bir Kürt diktatörlüğünde yaşamayı, Türkler tarafından aşağılandıkları, ikinci sınıf vatandaş olarak görüldükleri bir yönetime niye tercih ettiğini anlayamazlar.

Cemil Çiçek’in yaptığı çağrının belki bir olumlu yararı olabilir. Şimdiye kadar pek seslerini çıkarmayan, bu yüzden de PKK yı destekledikleri sanılan demokrat Kürt aydınlarının seslerini biraz daha çıkarmaları, demokratik çözümler konusunda müdahil olmalarını sağlayabilir.

Bu konu öylesine istismara açık, yanlış anlaşılmalara müsait bir konu ki, her sözcüğü on kez düşünerek seçmek zorunda kalıyorsunuz. Bu yüzden de düşüncelerinizi tam ve doğru olarak ifade etmekte zorlanıyorsunuz.

Şimdi inanıyorum ki, bir kısım PKK yi eleştirdiğim için, bir kısım da Kürtleri desteklediğim için beni eleştirecekler.

Kim nasıl düşünürse düşünsün, nasıl anlarsa anlasın, Türkiye de PKK ile Kürt halkı, özgürlük mücadelesiyle terör birbirinden ayrılmadan; yeni bir anayasada eşit yurttaşlık temelinde hak ve özgürlükler güvenceye alınmadan, barış ve huzur sağlanamaz.

Böylesine yaşamsal öneme sahip bir konuyu siyasi çıkarlar ve kişisel şovlarla istismar etmeye de hiç kimsenin hakkı olamaz.

Bir yandan emperyalizme karşı görünüp, diğer yandan ABD ye “onu bırak, beni al!” diye göz kırpmak kadar, kendi iç sorunlarını çözmeden başkalarının sorunlarında muhatap olarak öne çıkmak da bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

Öte yandan Allah.. Beşşar …sloganlarının atıldığı toplantılarda, kendilerini solcu olarak tanıtan kimselerin etnik çatışmaları doğurabilecek tehlikeli konuşmalar yapması da bir o kadar barış girişimlerine zarar verecek davranışlardır.

AK Parti iktidarının Suriye konusunda zamansız çıkışları, gereksiz ön alma girişimlerini eleştirmek, karşı çıkmak adına Baas rejiminin masum, sivil halka yönelik zulmünü alkışlayanlar, Esad’a arka çıkanlar da inanıyorum ki yarın bu yaptıklarından utanç duyacaklardır.

“Benim vergilerimle niye Somali’lere, Suriyeli mültecilere yardım yapılıyor?” diyenlerin bir kez daha vicdanlarının sesine kulak vermelerini söylemekten başka bir şey gelmiyor elden.

Ben de Yıldıray Oğur’un çağrısına katılıyorum ve buradan ilan ediyorum. “Benim vergilerim de dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, aç kalmış, açıkta kalmış tüm dünya çocuklarına, orta doğuda çok uzun zamandır halkına zulmeden kabile reisi diktatörlerin zulmünden kaçan mültecilere helal olsun!”

Unutmayalım ki Hatay da yaşamları risk altında askerlerin kaldığı Apaydın kampına girmelerine izin verilmediği için tepki veren, Suriyeli muhalif askerlere niye yardım ettiğimizi soran Hurşit Güneş’in babası Turan Güneş’in bakanlığı döneminde de Türkiye, Kıbrıs’lı mücahitlere silah yardımı yapmıştı.

Eğer illa AKP ye muhalefet yapmak istiyorsanız böylesine hassas ve insani yanı ağır basan konular yerine, Uludere üzerinden, faili meçhuller, işkenceci polis şefleri üzerinden, demokrasi ve insan hakları, özgürlükler üzerinden muhalefet yapın.

Üzerinizde var olan “Ergenekon’un avukatı, darbe destekçisi, statüko yanlısı” gibi suçlamalara şimdi de “Esad dostu, zalimlerin müttefiki damgası eklenebilir.

Dersim de PKK yı en çok eleştiren, insan hakları ve özgürlükler mücadelesinde kendisini kanıtlamış CHP içerisindeki çok az vekillerden biri olan Hüseyin Aygün’ü insani ve vicdani bir açıklamasından dolayı linç etmeye kalkanlar, şimdi de Suriye üzerinden yaptıkları sözde muhalefetle yeni CHP nin değişim ve demokrasi hedeflerini baltalamaya çalışıyorlar.   

AYHAN ONGUN (GAZETECİ-YAZAR) 28.08.2012  BODRUM

ayhanongun@gmail.com 

 
Toplam blog
: 396
: 168
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Barış içinde, birlikte yaşayabilmek adına insan ve emek odaklı paylaşımlardan yanayım.   Öğretmen..