Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Haziran '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Terörü hâla ortak ve 1 numaralı sorun olarak kabul edemiyor muyuz?

Terörü hâla ortak ve 1 numaralı sorun olarak kabul edemiyor muyuz?
 

Haberi dün internette görmüştüm. Bugünkü gazetelerin hepsinde de var. Genelkurmay uyarmış: "Terör daha da artacakmış!.."

Birçoğumuz bu uyarıyı (!) bile görmeden Şemdinli’den gelen acı haberle sarsıldı. Geceyarısı saat 2’de 250 kişilik terörist bir grup, bir askerî tabura otomatik silahlar ve roketatarlarla ateş ediyor. Çatışma tam 5 saat sürüyor. Ve 9 askerimiz şehit oluyor.

Böyle bir haberi duyunca insan neler hisseder?

Bazıları “ohh ne güzel, hükümeti yıkmak için bir koz daha ele geçirdik. Şimdi birkaç baba daha çıkar, hükümetten hesap sorar” diye ellerini oğuşturup sevinmişler midir bilemiyorum.

Niyeti, Türkiye’yi karıştırmak, bu ülkeyi etkisiz, becerisiz, güçsüz görmek isteyenlerin bu sevinçlerinde yadırganacak bir şey yok. Ancak yurdunu, milletini, ülkesini seven, bu toplumun daha mutlu, daha özgür, daha demokrat bir ortamda yaşaması gerektiğini düşünen, buna inanan hatta bunun için kendi çapında faaliyetlerde de bulunan, en azından bulunduğunu sananların, böyle çarpık düşüncelilerle aynı kefede toplanmasını ve aynı paralelde hareket etmesini bir türlü anlıyamıyorum.

Otuz yıldır devam eden bu feci durumun sona ermesi için en ciddi adımı atan hükümetin, daha açılım lafını ettiği gün, birilerinin, öcü görmüş gibi sıçrayarak “hayır, hayır, hayııııır!” diye feryat etmelerindeki mantığı da ben zaten anlayamamıştım.

Barışa karşı tepkisini hemen dile getiren DTP ile CHP ve MHP’nin aynı paralelde hareket etmesini bilmiyorum siz nasıl izah ediyorsunuz?

Açılımı, terörü sona erdirmek bir tarafa, hükümetin terörle birlikte hareket etmesi olarak yorumlayan CHP-MHP gibi, BDP’nin ve Apo'nun da aynı şiddette hükümete tepki göstermesini acaba nasıl yorumluyorsunuz?

*****

Taa Osmanlıdan beri evlatlarını devletin hizmetine verip, “ölürse şehit, kalırsa gazi” inancıyla teslimiyetçi bir yapıya bürünen Anadolu insanının bu tevekkül ve bağlılık anlayışı bu kadar mı istismar edilir?

Tarihimizdeki pek çok savaşta vermediğimiz kadar şehidi bu terör belasına verdik. Analar babalar bağırlarına taş basıp, kendilerine bu en acı haberi veren komutanlara en ufak bir saygısızlık etmediler, “Vatan sağolsun” demekten öteye bir temennide bulunmadılar.

Ama yeter artık, sabrın da bir sonu, tahammülün de bir sınırı var.

Genelkurmay Başkanlığımızın dünkü uyarısından siz ne anladınız?

Terör artarak devam edecekse vatandaş olarak biz ne yapacağız, ne tedbir alacağız?

Eğer bu Hükümete bir idarî uyarıysa, bizi yönetenler, neden kendi aralarında Basın yoluyla konuşuyorlar?

*****

Geçen gün bir babanın, açıkça hükümetten hesap sorduğu haberi medyada yankılandı.

Olayın siyasi bir yönü var mıydı, yoksa gerçekten o baba bunun sorumlusunun hükümet olduğunu mu düşünüyordu, bilmiyorum. Ancak böyle bir sorunun cevabını, asıl sorumlular hiç düşünmüyorlar mı, kendilerine hiç sormuyorlar mı?

“Üç beş çapulcu” diye küçümsenerek tarif edilen teröristler, bugüne kadar 5 bini aşkın yiğidimizin canına kıydılar. Düzenli, koca bir ordunun teknik imkânlarıyla mukayesesi mümkün olmayan bir grup, 30 senedir bize acı yaşatıyor.

Günlük hayatımızda hangimiz 30 yıldır aynı dertten muzdariptir ki?

İnsan deneye yanıla, birbirinden farklı çareler arar bulur. En basit vatandaşın bile, karşılaştığı sorunlar için kendi çapında bulduğu çözümler vardır.

Bir devlet ve o devletin NATO’ya bağlı dünya çapında sayılı ordusu, zaman zaman sınır ötesi harekât adı verilen uçaklarımızın dağları bombalamasından başka bir çözüm üretemedi mi?

Yapılan bu sortilerde bugüne kadar harcanan paranın miktarı nedir?

Buna karşılık elde ettiğimiz bir başarı var mıdır?

Bunun hesabını sormayı ve cevaplamayı düşünen hiçbir Alllah’ın kulu yok mu bu ülkede?

*****

Meclis başkanımız da benzeri bir isyanla bugün şehit olan 9 askerimizin ölümüne sebep olan çatışmayla ilgili doyurucu bir açıklama bekliyor.

Askerlerimiz beş saat boyunca çatışıyorlar ve onlara hiçbir yardım ulaştırılmıyor.

İnsan düşünmeden edemiyor. Acaba o saatlerde ordumuzun geri kalan bölümü ne yapıyordu? Hani ordu bir bütündü.. Hani tekvücuttu. İnsanın başı ağrırken, bir düğüne eğlenceye, pikniğe gitmesi mümkün mü? Kolundan bacağından yaralı canı yanan bir insan, onu tedavi ettirmek yerine, “canım o onun sorunu, ruhumun gıdaya ihtiyacı var” deyip müzik dinleyip keyfine bakabilir mi?

Bir mahallede bile çevrelerinden birinin saldırıya uğradığı haber alınınca, kadın erkek, yaşlı genç herkes eline bir şey kapıp kavgaya koşar.

Türk ordusunun sınır boyunda bir taburu saldırıya uğruyor, 5 saat çatışıyor, ne yardım ne bir şey, çıt yok…

Aktütün baskınında da sorumlu paşamızın iki gün golf oynadığı sahada olaydan haberi olmamıştı, hatırlarsanız. Bu olayı ne zaman duydu acaba komutanlarımız, merak ediyorum.

*****

“Terör artacak” uyarısıyla görev yerine getirilmiş mi oluyor acaba?… Bu uyarı olmasaydı daha çok askerimiz mi ölecekti dersiniz?

Bu komik davranışlar karşısında vatandaşlar artık ciddi şekilde bu sorunun çözümü için nasıl bir tavır ortaya konması gerektiğini düşünmeliler. Anlaşılıyor ki bütün çaba, Kürt vatandaşlarla PKK’nın iç içe gösterilmesi için ve bu ayırım yapılamayınca da, iç kargaşa çıkarılabilmesi için…

Bu hem Kürtler için hem Türkler için geçerli… Fark ettiğimize göre bu tuzağa düşmemeliyiz.

Dış bağlantısız ve desteksiz terörün bu kadar yıl ayakta kalmasının mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz. PKK ile dış güçler arasında bir bağlantı olduğunda da kuşku yok. Sözü edilen dış güçlerin başında İsrail’in MOSSAD adlı örgütü olduğu, bu son olaylarda iyice ortaya çıktı.

Bazıları hâlâ “bir seçim meselesi” için âdeta düşmandan yardım bekleyerek, hükümetimizi hedef alan İsrail’in yanında saf tutmaktan çekinmiyorlar. Bırakın iç meselemizi biz kendi aramızda halledelim.

Hangi parti iktidarda olursa olsun, hepsi sonuçta ülkemize hizmet etmek için uğraşacaktır. Ama bir dış devlet bizim refahımız mutluluğumuz için uğraşır mı? Nasıl bu kadar ayan beyan gerçeği görmezden gelebiliyoruz, hayret doğrusu…

Öte yandan bir konuya daha dikkat çekmek istiyorum.

Son zamanlarda, “terör, normal askeri operasyonlarla önlenmez, o bölgeye profesyonel, uzman kişiler gönderildi, gönderiliyor” diye birçok haber duymadık mı? Peki, niye sürekli normal askerlerimiz üçer beşer şehit olup davul zurnayla gönderdiğimiz asker ocağından tabutlarda al bayrağa sarılarak evlerine dönüyorlar?

*****

Aslında soracak daha çok sorum var ama, ne ordu düşmanı olarak yaftalanmak istiyorum, ne de insanları askerlikten soğutmak suçundan mahkemelerde sürünmek…

Ben askerliği seviyorum. Askerleri de… Elbette komutanları da… “Vatan hizmeti” denince akla gelen tek ve en şerefli görev askerliktir. Orduya karşı olmak gibi bir şey hangimizin aklından geçebilir?

Ben sadece her kurumda rastlayabileceğimiz sorumsuz kişiler gibi, ordu içinde de görevini yapmayan varsa, ya da görevini askerlik değil de siyasete çelme takmak olarak algılayanlar varsa, onlara karşıyım.

Göz göre göre her gün aslan gibi evlatlarımız bir hiç uğruna ölüp giderken hâlâ terörü, hepimizin ortak sorunu olarak görmeyenlere, bu facianın yıllardan beri ülkemiz için bir numaralı tehlike olduğunu söylemekten çekinenlere, gözümüzün önünde cereyan eden ve her gün ölüm kusan bu tehlikeden daha önemliymiş gibi suni tehlikeler üretenlere karşıyım.

Hepimiz topyekün, genci ihtiyarı yaşlısı, sağcısı solcusu, kadını erkeği, Türk'ü, Kürd'ü, Laz'ı Çerkez'i, CHP'lisi, MHP'lisi, BDP'lisi, Ak Partilisi, terörün karşısında olan, barıştan yana olan herkes tek vücut olmadıkça bu belâdan kurtulamayuz.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılara sağlık, acılı ailelere bir vatandaş olarak sabır diliyorum.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin taziyesi ise, benim bu kuru sözlerimden herhalde biraz daha farklı olmalıdır değil mi?…

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..