Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Kasım '10

 
Kategori
Tiyatro
 

Tiyatronun enerjik yüzü; Tuğrul Tülek

Tiyatronun enerjik yüzü; Tuğrul Tülek
 

Fotoğraf: Münhan Çınar


Dot kurulalı kocaman bir beş yıl oldu. Çıtayı her yıl daha da yükselten Dot'un bu yılki vitrininde Malafa var. Malafa'yı başrol oyuncularından Tuğrul Tülek'e sorduk, hayranlarının bayıldığı enerjik üslubuyla bizi yanıtladı.

Kendinizi anlatır mısınız? Nerede doğdunuz? Kaç kardeşsiniz?

1976'da Bursa'da doğdum. İki kardeşiz. Ablam resim öğretmeni. Ailem Bursa'da yaşıyor. Benim İstanbul maceram üç buçuk sene önce Kürklü Merkür’le başladı. Daha öncesinde Eskişehir’deydim. Ondan önce Bursa Uludağ Üniversitesi’nde İngilizce Öğretmenliği okudum. Sonra öğrenci değişim programıyla Polonya’ya gittim. Bir sene orada okudum. Oradan geldikten sonra askerlik falan derken Dot’un oyuncu seçmelerine katıldım. Kazanınca İstanbul maceram başladı.

Malafa’yı İngilizce oynayacak mısınız?

Festivalde yabancı konuklarımız oldu. Onların oyunu anlaması için üst yazı hazırlanması gerekti. Uluslar arası festivallerde oynama şansımız olursa neden olmasın?

Malafa’nın özel bir dili var. Onları nasıl çevireceksiniz?

Türkçe’de nasıl “pata, deşa” diyorsak aynı şekilde kullanacağız. Zaten o dile ait sözcükler. Onun dışındaki her şey İngilizce’ye çevrildi.

Malafa’da oynadığınız karakterle Shopping & F***ing’de oynadığınız karakterden çok farklı.
İşin keyifli tarafı da o zaten. O yüzden Malafa’yı çok seviyorum. Çünkü Shopping & F***ing’den sonra bambaşka bir şey. Müthiş bir keyif alıyorum. Enerjimi en üst seviyede kullanmaya çalışarak oynuyorum.

Sizin oynadığınız karakter oradan oraya giden, enerjik bir karakter zaten.
Her şeyi organize eden, bütün o tezgahtarların bir şekilde başı. O yüzden o düzeneğin ne olursa olsun devam etmesini istiyor.

Siz oyunda anlatıcısınız. Ben sizin Kozan olacağınızı düşünmüştüm.
Gabor’u oynuyorum. Kitaptaki hikaye daha çok Kozan’ın çatışması üzerine kurulu. Malafa dediğinizde akla gelen ilk karakter tabii ki Kozan. Ama bizim oyunumuz daha farklı. Hakan Günday bunu daha farklı oyunlaştırdı. Malafa çok eğlenceli ve enerjisi çok yüksek bir oyun oldu.

Kitabı oyunu seyretmeden önce okumuştum ve oyunu izleyince farklılıkları ve paslaşmalarınızı çok beğendim.
Bu rejinin başarısı... Murat Daltaban’ın zekası ve başarısı. O kafasında öyle bir kurgu tasarladı. Bizde o kurgunun içinde olabildiğince hizmet etmeye çalıştık. Bence seyir zevki yüksek bir oyun. Çünkü herkes büyük bir enerji ile çıktı şimdiye kadar… Provalarımızda öyle gidiyor. Umarım bütün sezon böyle gider.

Role hazırlanırken nasıl çalışıyorsunuz?

Bu çok sık soruluyor ama benim role hazırlanırken şu yöntemi kesinlikle kullanıyorum diyebileceğim bir şey yok. Açıkçası her rolün farklı bir yöntemle çalışılması gerektiğini düşünüyorum. Zaten o oyunun çalışma stili, yönetmen, oyuncu arkadaşlarınız birçok değişken var bununla ilgili. Benim için önemli olan önce metni anlamaya çalışmak ve metnin sunduğu donelerini anlayıp, ona göre karakteri metnin öngördüğü şekilde aktarmaya çalışmak. Bunun dışında birçok şey size dışarıdan geliyor. Oyuncu arkadaşınızın size bambaşka bir oyun vermesi sizin karakterinizi de ister istemez değiştiriyor. Uzun bir psikolojik hazırlanma dönemi yaşamayı sevmiyorum. Açıkçası bunun hastalıklı bir şey olduğunu düşünüyorum. Böyle çalışan oyuncular mutlaka vardır ama ben öyle çalışıyor olsaydım herhalde bir süre sonra akıl sağlığımı kaybederdim. Bunu başarabiliyorlarsa ne güzel…

Sizi izledikten sonra karaktere bürünüp çıktığınızı düşünmüştüm.

Nasıl hazırlandığınıza göre değişir. Ben fiziksel olarak hazırlanmayı uygun görüyorum. Fiziksel olarak derken kondisyondan bahsetmiyorum tabii ki. Eğer ben oyunda sinirleneceksem, kendimi o an sinirleneceğim diye hazırlamam. Bir hareket bile benim sinirlenmemi sağlar. Kendimi de o şekilde hazırlarım oyundan önce. Kendimi fiziksel olarak o role hazırlarım. Şimdi acıklı bir anını hatırla ve ağla gibi bir şey yok. Ben öyle çalışmıyorum. Çalışanlara saygı duyuyorum.

Dot dışında başka bir yerde oynamayı düşünmediniz mi?

Böyle bir düşüncem yok. Ne Dot’un bize karşı böyle bir zorlaması ve kararı var ne de bizim niyetimiz var. Öyle bir proje olmalı ki gidip orada oynama riskini alabileyim. Bunu aşağılamak anlamında söylemek istemiyorum. Nerede oynayabilirim ki? Benim enerjime, benim düşünceme bu kadar yakın hissettiğim bir ekibin içinde oynamak varken başka nerede oynayayım? Bu kadar güzel oyunları bu kadar güzel bir şekilde sergileyen bir ekibin içinde olmak tabii ki iş anlamında sizi çok mutlu ediyor. En son festival için Edinburg’a gittim. Oradaki oyunları izleyince gördüm ki bizde çok iyi işler yapıyoruz. Oradaki işlerle kıyaslanacak denli iyi işler yapıyoruz. Bir çoğundan çok çok daha iyi işler yapıyoruz ve ben kendimi çok iyi hissettim. Çok gurur duydum.

Bu rolde oynamam dediğiniz bir teklif geldi mi hiç?

Bana gelen her rolü içeriği ne olursa olsun değerlendirmek isterim. Bu konuda açım. Hatta arsızım. Mesela bir önceki oynadığım şeye çok yakın olmayan bir şey gelirse kendimi daha iyi hissederim. Onu oynamayı daha çok isterim. Yakın bir şey gelirse ben yakınlarda bunu oynadım deyip belki düşünmem. Biz birçok şeyi oynamak üzere yetiştirildik. Mesleğimiz bu. Bizi heyecanlandıran bir şey olduğu zaman oynarız. Benim birçok şey dışında Dot’ta en çok sevdiğim şey cesur işler yapıyor olması. Cesur bir iş olması televizyonda da, sinemada da, tiyatroda da beni daha bir cezbediyor. O zaman gönlüm kayıyor. O tür işlere daha sıcak bakıyorum.

Fotoğraflar: Münhan Çınar

 
Toplam blog
: 5
: 1131
Kayıt tarihi
: 16.10.10
 
 

Okumayı yazmaktan, yazmayı fotoğraf çekmekten, fotoğraf çekmeyi resim yapmaktan daha çok seven bir v..