Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Eylül '07

 
Kategori
Eğitim
 

Toprak uyanırsa

EĞİTİMLE İLGİLİ ROMANLAR (6)

TOPRAK UYANIRSA (1)


Yazarı: Şevket Süreyya Aydemir


Yazar Hakkında Bilgi:


Şevket Süreyya Aydemir, 1897 yılında Edirne’de doğdu. Öğrenimini Edirne’de yaptı. İlköğretmen okulunu bitirdi. Daha sonra gittiği Moskova’da Şark Üniversitesi’nin İktisat ve Sosyal İlimler Bölümünden mezun oldu (1923).Yurda dönünce karıştığı siyasi faaliyetlerden ötürü mahkum oldu. Affedildikten sonra devlet hizmetine girdi. Ankara Ticaret Lisesi Müdürlüğü (1937-39), İktisat Vekaleti Sanayi Tetkik Heyeti Başkanlığı (1939-47) ve Başbakanlık Umumi Murakebe Heyeti üyeliği (1947-1951) görevlerinde bulundu. Emekliliğinden sonra çiftçilik ve yazarlıkla uğraştı.

Aydemir, Turancı olarak başladığı fikir serüvenini bir süre Marksist olarak sürdürdükten sonra Kemalist olarak tamamladı. 1932-35 yılları arasında yayımladığı Kadro dergisinde Kemalizm’i sistemli bir ideoloji haline getirmeye çalıştı.


Konunun Özeti:

Anılar, Polatlı’nın Keltepe Köyü’nde geçer. Bataklıkla çoraklık arası bir yer olan Keltepe, çıplak tepelerin eteğinde kuruludur. Köyün arkasını tepeler, girişte yan tarafını Sıtmabükü kaplar. Sıtmabükü adı verilen bataklık, senede yüzlerce kişinin sıtmadan ölümüne neden olur.

Türkmen köyü olan Keltepe’de, Frigya ve Helenistik Dönemin kalıntılarına rastlanır. Evleri topraktan olan köyde tek yüksek yapı mescittir.

Öğretmen köye ilk vardığında, kendisine getirilen yemekte ekmek olmadığı için köyün adını “Ekmeksizköy” koyar.

Roman, emekli bir İlköğretim Müfettişinin, İlkokul (Sınıf) Öğretmenliği mesleğine dönmesiyle, atandığı köyde geçirdiği anılardan oluşur. İlköğretim Müfettişi olarak emekli olan Öğretmen, sıkılır ve bir işe yaramadığını düşünür. Toplumdan kaçar. Eşinin, çocuklarının, arkadaşlarının yüzüne bakamaz olur. Depresyona giren müfettiş, öğretmenlik mesleğine dönmek ister. Dilekçe verir. Boş kadro olmamasına rağmen, İlköğretim Müfettişi iken tanıdığı Eğitim Memuru ve Vali dilekçesini kabul etmek zorunda kalır. Emekli Müfettiş, Keltepe Köyü İlkokulu’na Sınıf Öğretmeni olarak atanır.

İlk vardığında, köy O’na çok itici gelir. Orada yaşayamayacağını düşünür. Bir an önce çekip gitmeye karar verir. Fakat, köyü ve köylüyü tanıdıkça, verdiği karardan vazgeçer. Köy hakkında bilgiyi, genelde İmam ile İmam Vekilinden öğrenir.

İmam; iri yapılı, uzun boylu, yaşlı, akıl danışılan, köylü üzerinde söz sahibi olan, felç geçirmiş yatalak bir insandır. Yeniliklere açık ve uysaldır. Öğretmen, sık sık İmamı ziyaret eder ve görüşlerinden faydalanır. Bir gün ziyaretinde, okuldan ve eğitimden söz açılır. İmam; “köyün dirliğine el atmadıkça açılan okulların ve yapılan eğitimlerin” pek etkili olamayacağını söyler. Bunun üzerine Öğretmen, kimlere, hangi hizmetleri götürmnesi gerektiğini tespit etmek gayesi ile “köyde okula gidecek olanlar, askerlik çağına gelenler, sıtma geçirip geçirmeyenler, vs.” özellikleri dikkate alarak geniş çaplı bir nüfus sayımı yapar. Her aileye, her bireye ait bir fiş çıkarır ve bunları dosyalar.

Öğretmen, bu arada köyü ve köylüyü tanımak için bol bol gezer. Bir gün İmam Vekili hafız ile okula gider. O güne kadar, Muhtarın davar ağılı ve samanlık olarak kullandığı okul bir derslik ve bir yönetici/öğretmen odasından oluşur. Tabanı ve tavanı topraktır. Kapısı tahtadandır.

Öğretmen, Polatlı’ya gittiğinde, İlköğretim Müfettişi iken tanıdığı Eğitim Memurunu ziyaret eder. Onun aracılığı ile, yardımsever, övüngen bir bayla tanışır. O’nun bu özelliklerinden faydalanmak ister. Bir fırsatını bulup, Albay’dan bazı isteklerde bulunur. Bunlar, beş büyük pencere, üç küçük pencere, bir büyük, iki küçük kapı, siyah bir yazı tahtası. Bunlar, çok geçmeden köye gönderilir.

Öğretmen, Polatlı’da iken Muhtar okulu boşaltır. Köylülerden kadın ve erkekler toplanır, okulu temizler, sıvar ve badana ederler. Mütevaziliklerinden dolayı, Öğretmen köye geldiğinde, O’na görünmezler. Öğretmen bu davranış karşısında çok duygulanır.

Buarada Maarif Müdürlüğünden Öğretmenin isteği üzerine sıra, masa, dolap, etejer, yazı tahtası ve güneş sistemi de gönderilir. Bu malzemelerle, sınıf düzenlenir ve okul açılır. Önceleri 5-10 olan öğrenci sayısı çok geçmeden 43’ü bulur. Öğretmen derslere başlar.

Öğretmen, “karma eğitim” sistemi fikriyle, çocukları karışık olarak boy sırasına göre oturtur. Öğrencilere önce kütüklerini öğretir. Zeka ve öğrenme hızları bakımından onları; öğrenen, normal sürede öğrenen ve öğrenme güçlüğü çekenler, olmak üzere üçe ayırır. Dersleri, somut ve pratik yöntemlerle işler. Kartondan harfler ve rakamlar keser. Rakamlarla, sayı saymasını öğretir.

Öğretmen, Polatlı’ya gittiğinde, Kaymakam ile görüşerek, sağlık kontrolü için, ayda bir sağlık ekibinin gelmesini teklif eder. Teklif kabul edilir. O sıralarda Kaymakamın “Sakarya Projesi” vardır. Bu projeden Keltepe’nin faydalanabilmesi için, Öğretmen bataklıklardan söz açar. Sıtmabükü’nün kurutulmasıyla, halkın sıtmadan kurtulacağını belirtir. Sonra Toprak Mahsulleri Ofisi’ni ziyaret eder. Ofisin bahçesinde kırık kiremitleri görür. Okulun tavanını yaptırmak için, kiremitleri Ofisin müdüründen ister. Kırık kiremitlerden bahçenin temizlenmesini isteyen Ofis Müdürü, kamyon ile kırık kiremitleri Keltepe’ye gönderir. Daha önce köylülerle sohbetlerinde, okulun tavanının yapılması söz konusu olduğu için, Keltepeliler başka köyden kavak ağacı getirirler. Okulun çatısı yapılır.

Öğretmen, Ankara’ya gittiğinde Valiyi, Polatlı’ya gittiğinde Kaymakamı ziyaret eder. Öğretmen, sık sık bataklıktan söz açtığından Vali ve Kaymakamın da bulunduğu bir toplantıda, Sıtmabükü’na kurutmak için karar alınır. Ankara’dan köye sıtma-fen memuru gönderilir. Bataklık hakkında bilgi toplanır. Bataklık hakkında bilgi toplanır, bazı ölçümler yapılır. Hatta bu ölçümlerde, Öğretmen, bataklığın içine bizzat içine girerek memura yardımcı olur. Eksvatörlerin köye gelmesiyle, kuruyan bataklıkların yerinde yeni araziler ortaya çıkar. Bu arazilerin değerlendirilmesi gerektiğini düşünen Öğretmen, Polatlı’ya ziyaretlerini sıklaştırır. Devlet Üretme Çiftliğinin de bulunduğu, Kaymakamın “Sakarya Projesi” üzerine yaptığı toplantıda bu fikrini açar.

Ayhan Bozkır adında bir Ziraat Mühendisinin görüşleri alınır. Mühendis, “köyle birlik” fikrini açıklar. O’na göre, “Devlet imkanlarını halka açmalı, köylü bir şey yaparken ona bizzat yardımcı olmalı ve onu teşvik etmelidir. Devlet, milletin yapamayacağı şeyleri üstlenmelidir”. Toplantıda , “köyle birlik” fikri üzerinde birleşilir. Devlet Üretme Çiftliği, Ziraat Mühendisi Ayhan Bozkır ve bir de Tapu Kadastro Memurunu, Öğretmen ile köye gönderir. Bataklığın kurutulmasıyla, açığa çıkan arazi parsellenir. Yeni köy yeri belirlenir. Toprak üzerinde üretim yapmaya karar verilir.

Öğretmen, Ziraat Mühendisinin aracılığı ile Eskişehir Şeker Şirketi ile görüşür. Şirkete bağlı Ziraat Mühendisi köye gelir. Şeker pancarı hakkında bilgi vermek için köylüyü toplar. Şeker pancarı hakkında bilgi verir. Köyün, şeker pancarı ekimi için uygun olduğunu söyler. Bir grup köylüyü alır ve Eskişehir’e götürür. Şeker pancarı çiftliğini ve ambarları gezdirir. Kütahya ve Adapazarı’ndaki kooperatifleri, atölyeleri gezdirir. Onları pancar yetiştiricileri ile tanıştırır. O yıl Şeker Şirketi, şeker pancarı ekimi için tarlaların sürülmesi, gübrelenmesi, tohum temin edilmesi, toprakların sulanması işini üstlenir.

Halk o yıl şeker pancarı eker. Büyük bir kazanç elde ettiği için sevinir ve ileriki yıllarda da ekmeyi düşünür. Öğretmen ve mühendis Ayhan Bozkır, imece usulü ile Devlet Üretme Çiftliğinden yardım alarak, köylüleri toplayıp kazı yaparlar. Kazıda, Helenistik Devire ait birkaç eser çıkar.

Öğretmen, genç ve yetişkinleri eğitmek için gece kursları düzenler. Kurslarda okula-yazma, dört hesap, vatandaşlık bilgileri, verilir. Köydeki gelişmelerle, gece kurslarındaki konuların içeriği de değişir. Şeker pancarı ekmeye başlayınca, şeker pancarı ve şeker pancarı ekimi ile ilgili bilgiler verilir. Hayvan yetiştirilmeye başlayınca; hayvan yetiştiriciliği ve sütçülük ile ilgili bilgiler verilir.

Öğretmenin isteği ile Devlet Üretme Çiftliği köye fidan gönderir. Fidanlar, köyün imarı ile uğraşan Mühendis Ayhan Bozkır tarafından planlanan, köy koruluğuna dikilir. Bu iş için bütün köylü seferber olur. Öğretmen Ankara’da, Ziraat Bankası Müdürü, Zirai Donatım Kurumu Başkanı, Eğitim Memuru, Toprak Su Teşkilatı, Devlet Üretme Çiftliği Başkanının bulunduğu toplantıya katılır. Keltepe için, Toprak Su Teşkilatından “köyü teraslama ve köye bağ yapma” sözü, Donatım Kurumundan “her parsele su sağlama sözü”, Ziraat Bankasından da köylülere “üretici kredisi” sözü alır.

Pancar ekiminden ilk ürün elde edilince, köylü için hayvan yetiştiriciliği gündeme gelir. Bunun için Devlet Üretme Çiftliğinin de desteğiyle Doğu Anadolu’dan inek getirilir. Çiftlik bu ineklerin bakımını, beslenmesini, sütlerin şehre inmesini üstlenir. İneklere bakan ailelere kredi verilir. Köyde, hayvancılık ile beraber sütçülük de gelişir. Gelişen her yeni iş sahasıyla ilgili kooperatifler açılır. Bunlardan Pancar Yetiştiricileri Kooperatifi; pancar kredilerini ve tarım araçlarını temin eder. Hayvan Yetiştiricileri ve Süt Üreticileri Kooperatifi; köyde ahır hayvancılığını kurar. İyi cins inek temin eder. Süthane kurar ve sütleri değerlendirir. Donatım Kooperatifi: su motorları başta olmak üzere, tarım donatım araçları sağlar. Yeni parsellerde beton kuyularının yapılışını tek elden yürütür. Keklikpınarı, Yapı Kooperatifi Ekmeksizköy’ü yeniden kurar. Köyün planı ile Ayhan Bozkır uğraşır. Zaman zaman halka, plan hakkında bilgi de verir. Her kooperatifin başına, köylülerden biri getirilir. Köyde hangi kooperatifin toplantısı olunsa, Ankara ve Polatlı’dan ilgili şahıslar davetli olarak gelir.

Öğretmen, Kaymakamın evine ziyarete gittiğinde, Ziraat Fakültesinde Profesörlük yapan biri ile tanışır. Onunla sohbet eder. Sohbetin konusu, “sosyal devlet” üzerinedir. O, “sosyal devlet” fikrini Keltepe’de somutlaştırmak ister. Profesör, “Keltepe için devletin neler yapabileceğini” sorar. Profesör, Öğretmeni Fakülteye davet eder. Öğrencilerine Öğretmen hakkında O, ziyarete gelmeden bilgi verir. Öğretmen, Fakültede Profesörü ziyaret ettiğinde, Profesör Onu öğrencileri ile tanıştırır, beraber sohbet ederler. “Köyde nüfus hareketleri” üzerine konuşan, tez hazırlayan bir öğrenci vardır. Öğretmen, Profesörü, öğrencileri ile beraber köye davet eder. Onlar köye gelince, Öğretmen ile beraber İmamı da ziyaret eder ve görüşürler. Köylülerle görüşülür ve köyde nüfus hareketleri hakkında fikir edinilir. Hatta bazı köylü kadınlar, onları doktor zanneder ve nüfus planlaması ve doğum kontrol yöntemleri hakkında soru sorarlar. Öğretmen konuklara, köyü, mağaraları, yeni köy yerini ve eski okulu gezdirir.

Bütün bunlar olurken, yeni köy yapılarıyla oluşmaya başlar. Köye, yeni bir öğretmen atanır. Bu öğretmen, Süleyman Işık’tır. Süleyman Öğretmen, uzun boylu, zayıf, sağlıklı ve 25 yaşlarındadır. O, Keltepe’yi, öğretmeninin tavsiyesi üzerine seçer. Şimdi Maarif Müdürü olan öğretmeni, Keltepe Köyü Öğretmeninin arkadaşıdır. Keltepe’yi tanıdığı için, öğrencisinin tayininin Keltepe’ye çıkmasını ister ve atamayı Keltepe’ye yaptırır. Süleyman Beyin gelmesi ile, Öğretmenin yükü hafifler. Gece kurslarını o üstlenir ve sınıfları paylaşırlar.

Devlet Üretme Çiftliği sütleri pastörize eder. Devlet üretme Çiftliği, Orman Çiftliği ile birleşerek, köye meyve fidanları gönderir. Fidanlar, köylülerce, arazilerine dikilir. Su da getirilir. Kurutulan arazide, sulu sebze ve meyve yetiştirmek için, köye Eskişehir Şeker Şirketi tarafından Mustafa Ağa adlı bir bahçıvan gönderilir. Mustafa Ağa, bağcılık ve bahçecilik hakkında köylülere, bizzat yapıp göstererek bilgi verir. Köyde parsellenen araziden imama ayrılan bahçenin ekim dikimini, İmam yatalak olduğu için O üstlenir. Kendisi de bir Bulgar göçmeni olan Bahçıvan, göçmenlerin yaptığı fırınların bir benzerini, köy meydanına yapar.

Vali Yardımcısı, çevre köylerin halkını ve Keltepelileri, Keltepe’de yemeğe davet eder. Fırında ekmek pişirir, yemekleri kendileri yaparlar. Davetin amacı, Keltepelilerle beraber yaptıklarını çevre köylüler ile diğer davetlilere göstermek ve çevre köylülerle Keltepe halkını kaynaştırmaktır.

Köye bir gün, birkaç yabancı gelir. Bunların biri Amerikalı, biri İngiliz, biri de Türk’tür. Yabancılar, “Yatılı Bölge Okulları” kurmak için köyde yer ararlar. Ankara, onlara Keltepe’yi tavsiye eder. Yabancılar, fikirlerini Öğretmene açtığında O, “Çocukların köklerinden kopmadan eğitim yapılmasından yana olduğunu, bunun için Türkiye’de Köy Enstitülerinin kurulduğunu” belirtir. Onlarla, okul yerinin seçimi için Türkiye’yi dolaşırlar. Yer olarak, Keltepe’ye yakın bir yer seçerler.

Keltepe Köyü okulunda, dördüncü yıl eğitim/öğretim dönemine başlarken, okula yeni bir öğretmen daha atanır. Süleyman Işık’ın eşi Semia’nın da gelmesiyle öğretmen sayısı üçe çıkar.

Keltepe halkının ve devletin büyük gayretleriyle, yeni köy yeri kurulmaya devam eder. Tepelerin teraslanmasıyla bağlar, Sıtmabükü’nün kurutulmasıyla korular, Karanlıkdere’nin ağzının açılması ile göletler yapılır. Açılan arazilere yeni köy iskan edilir. İdare binaları, kooperatif binaları, okul. Camii, köy binası, köy meydanı, anıt, öğretmenevi, camievi, köyün başlıca yapılarıdır. Yeni köyün açılış günü, 14 Eylül (Sakarya Zaferi) olarak kararlaştırılır. Çünkü, o gün iki zafer kazanılmıştır. Bataklığın kurutulması, toprağın işlenmesiyle, topraktan daha çok ürün elde edilmiş, kültürel ve iktisadi şartların değişmesiyle halk bilinçlenmiştir.

Açılışa Vali, Vali Vekili, Albay, Kaymakam, Devlet Üretme Çiftliği Yetkilileri, Donatım Kurumu Başkanı, Şeker Şirketi Başkanı, Çevre Köyün Halkı, davet edilir. İmamı ise, köylüler koltuğuna girerek getirirler ve tören alanına bakan kooperatif binalarından birinin balkonuna minderler, yastıklar arasına oturturlar.

Açılışı yapmak üzere Vali çağrılır. O, Keklikpınarı Köyü’nün kurulmasında, en çok emeği geçen şahıs olan öğretmenin açılışı yapmasının daha uygun olacağını söyler. Öğretmen mahcup, heyecanlı, şaşkın ve sevinçli bir şekilde açılışı yapar.

Bir zamanlar Keltepe’ye geldiğinde, “Burada yapamam, gitmeliyim” diyen Öğretmen, Keltepe’yi çok sever. Yeni köy yerinde, köylüler O’na da bir ev yapar ve teslim ederler. Yatılı Bölge Okulları açılınca, istek üzerine oradaki çocukların da köklerinden kopmadan eğitilmeleri için derslerine girer.

Öğretmen, çok geniş bir sosyal çevre edinir. Ankara’da Vali, Vali Yardımcısı, Polatlı’da Kaymakam, Eskişehir’de Şeker Şirketi Yetkilileri ve Mühendisleri, ayrıca Devlet Üretme Çiftliği Başkanı v e Mühendisleri, Fakültede Profesörler ve Öğrenciler, Yabancı Ülkelerden Gelen Kişiler, bunlardan bazılarıdır. Ayrıca Öğretmen, bunlarla sağlıklı ilişkiler kurar.

Romanın Kahramanları:


Samanpazarlı Müezzin Hafız: Öğretmen köye ilk vardığında, onu camii altında misafir eden kişidir. Samanpazarlı Müezzin, hafızdır. Samanpazarında, bir grup arkadaşıyla haraç kesip, kumar oynarken, baba dostunun yardımıyla Keltepe’ye müezzin olur. Ezan okur, namaz kıldırır. Ölüleri yıkar. Yazın öğrencilere camide kurs verir. Öğretmenle ilişkileri geliştirdikçe, O’nda büyük değişiklikler olur. Okulda hademe gibi çalışır. Okuma yazmayı öğrenir. Kooperatifçilik üzerinde çalışır. Köy kurulmaya başladığında, gelen giden yabancılar çoğalınca, onlara danışmanlık yapmak üzere Danışma Bürosu açılır. Hafız, bu Danışma Bürosunun başına getirilir. Ziraat Bankası, kooperatifçilik kursları açtığında da, Köy Kooperatifleri Başkanının ve Öğretmenin isteği üzerine, asıl öğrenci olarak o gönderilir. Kooperatifçilikte uzmanlaşır. Kooperatif kurarken, fikir danışılan biri olur.

Semia Işık: Öğretmen, Süleyman Işık’ın eşidir. Genç, azimli ve cana yakın biridir. “Eğitim bir bütündür. Kadın-erkek, herkese, ihtiyaçlarına göre eğitim verilmelidir” anlayışından hareketle, köydeki genç kız, anne adayı ve annelere düzenlediği kurslarda çocuk bohçalarını açarak eğitim verir. Annelerin, en değerli varlıklarının çocukları oluşu, işe çocuk kıyafetlerinden başlamasının nedeni olabilir. Bayanlara kıyafet biçip dikmeyi ve okuma-yazmayı öğretir.


Ziraat Mühendisi Ayhan Bozkır: Öğretmen ile, Polatlı’da Sakarya Projesi, konulu toplantıda tanışan kişidir. Genç, kararlı, gerçekçi ve uygulayıcıdır. Toplantıda, “Köyde Birlik” fikrini ortaya atan ve ona sahip çıkan kişidir. Yeni köy inşa edilirken, köyü planlayan ve planı programlaştıran kişidir. Fakültede Hocasının, O’na Amerika yollarını açması için Luizyana’da yaşayan eğreti otu hakkında tez hazırlamasını istemesine rağmen, O “Köyde Birlik” üzerine tez hazırlayarak mezun olur. Kararlılığı, O’nu kendi Fakültesinde akademik kariyere getirir. Kendi alanında Türkiye ve yabancı ülkelerde aranan bir kişi olur. Ayrıca, Anadolu içerikli birçok çalışması, Yabancı Dile çevrilir.


Selamet Öncüsü Müezzin Nurullah Öncü: Hafız’ın, Kooperatiflerde ve Danışma Bürosunda işlerinin yoğunlaşması üzerine yerine geçer. İmam Hatip çıkışlı, hareketli, iddialı, genç, sadece kendi doğrularını kabul eden, bir kişidir. Kendini daha dindar gördüğü için, “Selamet Öncüsü” diye tanıtır. Hafız, İmam, Öğretmen ve Ayhan Bozkır ile sağlıklı ilişkiler kurar. Öğretmenin de etkisiyle çok geçmeden İngilizce’yi öğrenmeye karar verir ve İngilizce’yi radyodan işittiği haberleri tercüme edecek düzeyde öğrenir. Yeni camide bir kütüphane düzenler ve günlerini kitap okuyarak geçirir. Keklikpınarı Köyünde Kur’an Kursu açar ve öğrencilere ders verir.


Bahçıvan Mustafa Ağa: Bulgar Göçmenidir. Eskişehir Şeker Şirketi tarafından Keltepe’ye gönderilir. Güleryüzlü, rahat, sevimli, herkesle kolay kaynaşabilen, elindeki imkanları çok tasarruflu kullanan ve işini severek yapan bir kişidir. Çalışkan olduğu gibi, kendisiyle çalışanların da çalışkan ve titiz olmasını ister. Köye. Entansif tarım metodunu getirir.

Gece kurslarında bağcılık-bahçecilik hakkında ders verirken, gayet neşeli ve rahat olup, insanlara anlattığı şeylerin önemini kavratır. Köy meydanına, ekmek yapımını göstermek için göçmen fırını yapar ve bu fırında ekmek pişirir. Bazen de, köylüyü ve çevre halkını yemek yaparak davet eder. Köylüler O’nu, Bağcılık Kooperatifi Kurucu Heyeti Başkanı ve Toprak Mahsulleri Alım Satım Kooperatifinin Başkanı seçer. Yeni köy yerinden O’na da bir yer verilir ve Mustafa Ağa Köy Kütüğüne geçirilir.

Romanın Eğitimin Öğeleri Açısından Değerlendirilmesi:

Eğitim Programı: Programlar, daha önceden düzenlenir. Oysa bu eserde yazılı bir program yoktur. Program, yaşantının kendisidir. Halk Eğitimi ile Öğrencilerin Eğitimi yan yana yürür. Hatta, Halk Eğitimi daha ağır basar. Amaç, köyün dirliğine el atarak, köyü ve köylüyü bulunduğu kötü durumdan kurtarmak ve onları kalkındırmaktır. Hedefe ulaşmak için, devletin imkanlarını millete açmak, yapılan her şeyi milletle beraber yaparak, millete mal etmektir.

Öğretim, uygulamalı olmalıdır. Köylüler bizzat çalışarak, onların kalkınmasını sağlamalıdır.

Değerlendirme’de ölçütler ise; halk eğitimi ile halkın kalkınmasının nasıl ve ne kadar etkili olduğu ve kısa bir süre sonra yeni köyün kurulmuş olması, çabasıdır.

Öğretmen/yönetici: Sabırlı, alçakgönüllü, inançlı, kararlı, kendini ve sorunları ifade edebilen, tecrübeli ve insan sevgisi ile dolu bir kişidir. Çok yönlü kişiliği ile dikkati çeken öğretmen, köyde sağlık ekibinin yapması gereken işleri yapar. Nüfus memurunun yapması gereken nüfus sayımını yapar ve nüfus karakterini tespit eder. O, okulda öğretmendir, öğrencilere ders verir; toplumda öncüdür. Halkı eğitirken, bir şey söylerken, onu önce kendisi yapar. İmam, asker, muhtar ve halkla ilişkilerinde mütevazi olan öğretmen, çeşitli kurum ve şahıslarla da sağlıklı ilişkiler kurar.

Öğrenciler: Romanda, Halk Eğitimi ile öğrencilerin eğitimi beraber yürüdüğü için iki tür öğrenci vardır.

Bina, araç/gereçler: Daha önce hiçbir öğrencisi ve öğretmeni olmayan, köyün muhtarı tarafından davar ağılı olarak kullanılan okulun, tabanı ve tavanı topraktan, pencereleri çifttendir. Sonradan taban ve tavan ağaçlarla yapılır. Okul sıvanır ve badana edilir. Önceleri, sıra, masa, etejyer, dolap yokken, sonradan hepsi temin edilir. Okulun ısınması, öğrencilerin getirdiği tezeklerle sağlanır. Zamanla eski okul ihtiyacı karşılayamadığı için, yeni köy yerinde yeni bir okul yapılır.

Çevre: En etkin çevre, öğrenci velileridir. Veliler, çocuklarını eğittikleri gibi, kendileri de eğitilirler. Örneğin Halk Eğitimi ve gece kursları ile. Köy üzerinde söz sahibi olan Öğretmen, İmam ile, halk ile, Bürokrasi ile ilişkilerinde seviyeli ve mütevazidir. Eserde; halk isteyen, öğretmen istekleri bürokrasiye ileten, bürokrasi ise istekleri gerçekleştiren bir özellik taşır.

Romanın, Öğretmen ve Öğretmen Adaylarına Verdiği Mesajlar:

1. Köylere tecrübeli öğretmenler gönderilmelidir. Çünkü, tecrübesiz öğretmenler, köylülerle sağlıklı ilişkiler kuramayacağı gibi, köy yaşamına uyum da sağlayamayabilir.

2. Öğretmenlerin, genç ve en üretken yaşlarda emekliye ayrılması, ülke için büyük bir kayıptır. Çünkü öğretmenin yetişmesi için, uzun bir sürenin geçmesi gerekir.

3. Erken emeklilik ve zamanında emeklilik, insanları psikolojik yönden olumsuz olarak etkileyebilir.

4. Öğretmenler, kendilerini çok yönlü yetiştirmek zorundadır. O derste öğretmen, sokakta halktan biri, sağlık personelinin olmadığı bir yerde sağlık memuru olmalıdır.

5. Din görevlileri, kendilerini dini konularla sınırlamamalı, çok yönlü okumalı, kendini geliştirmeli ve en az bir Yabancı Dil bilmelidir.

6. İnsanlar, ömür boyu bir şeyler öğrenmek zorunda kalırlar. Onlar, okulsuz bir talebedir ve sürekli olarak kendilerini yenilemeleri gereklidir.

Sonuç:

Eser, emekli bir İlköğretim Müfettişinin, İlkokul (Sınıf) Öğretmenliği görevine dönmesiyle, tayin edildiği Keltepe Köyünde geçirdiği anılardan oluşur.

Öğretmen/yönetici konumundaki şahıs, kimlerle ve hangi düzeyde ilişki kurması gerektiğini bilen ve ilişkilerde ilk adımı atan kişidir. Çok yönlüdür. Okulda öğretmen, toplumda halktan biri, bazen sağlık memuru, bazen de nüfus memurudur.

Kaymakam, Vali, Eğitim Memuru, Ziraat Bankası yetkilileri, Toprak Mahsulleri Ofisi ile sağlıklı ilişkiler kurarak, devletin imkanlarının halka açılmasını sağlar. Toplantılarda, Valiyi, Kaymakamı ve diğer daireleri ziyaretlerinde, Keltepe’nin sorunlarından söz açar. Bir bakıma çözüm yollarını da kendisi gösterir.

Eserde, en etkin çevre Keltepe Köyü halkıdır.

Halk Eğitiminin en güzel örnekleri, müezzinlerde görülür. Samanpazarlı Müezzin Hafız’ın okuma-yazmayı öğrenmesiyle beraber kooperatifçilikte uzmanlaşması, selamet öncüsü Nurullah Öncü’nün İngilizce’yi öğrenmesi, camide okuma-yazma odasının kurulmasıyla, günlerini orada geçirmesi, en bariz örneklerdir.

 
Toplam blog
: 425
: 3089
Kayıt tarihi
: 06.12.06
 
 

Gazi Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi, Teftişi, Planlaması ve Ekonomisi..