Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Kasım '07

 
Kategori
Test Sürüşü
 

Topu ince görmeyeceksin şövelyem

Topu ince görmeyeceksin şövelyem
 

Çünkü ortada bir kaç top ve bir sopa var alt tarafı. İnce görmeyeceksin. Bu iş maharet ister demeyeceksin. Vuracaksın topa gidecek. İster ulaşır gitmesi gereken yere ister ulaşmaz. Elinde sopa düşünüp durursan arpacı kumurusu gibi, o top hiç bir yere gitmez. Her top için bu kadar düşünürsen maç bitmez. Aynı maçta kitlenir kalırsın şövalyem. Kral Arthur'un yuvarlak masasındaki oniki şövalyeden birinin bu çağa düşmüş halidir bu eli ıstakalı şovalye. Savaşta centilmen hayatta eli sopalıdır. En çok sevdiklerinin canını acıtır nedense. Bir de kendi canını.

Saat gece yarısına yaklaşıyordu telefonum çaldığında. Hattın diğer ucunda bizim şövalye. Kalbi kırılmış, kalp kırmış, alkole buluyor gecesini.

"Ah" dedim "candost, zamansız şovalye. Topu ince görmeyeceksin hayatta. Bu oyunu bu kadar ince oynarsan habire kopup durur bu karmaşık ip. Bak yine ipin ucu elinde kalmış, sarılmışsın telefona. Haber verip yaranı gösteriyorsun bana. Acıdı diyosun çok acıdı. Ne diyeyim sana iki gözüm.
Onyedi yıl olmuş tanışalı. Her halini gördük birbirimizin. İyi halini kötü halini, aşık, aptal, akıllı, çıplak, sarhoş, çaresiz halini... Güveniriz birbirimize sonuna kadar. Gözümsün, şövalyemsin, dostumsun. En çok kızdığım, en çok bağırdım adamsındır vesselam. Görünce atlar boynuna sarılırım ya da iki tokat atasım gelir içimden. Ortasını hiç bulamam. Şimdi de koluna girip avuturdum seni ama yüzyüze bakmayınca olmuyor işte. Al tahta bacaklarını gel iki günlüğüne buraya. Göster bakalım ip nereden kopmuş. Ucu bir yere bağlanır mı?"

"Büyümedik gitti" dedi karşıdan. "Büyümedik ama çok yükledik bu omuzları. İnatla ders almadık. Ruhumuz bin yaşında, kalbimiz inatla ergen kaldı. Ne yaparım söylesene böyle yalnız, kolu kanadı kırık. Niye unutuyorum insan olduğumu hep, niye? Tahta bacaklarımı alır gelirim bir ara. Zaten niyetim vardı. Ne gittin o kadar uzağa hatun kişi. Yolda karşılaşamıyoruz artık. Gece yarısı ziline dayanıp yüreğini ağzına getiremiyorum. Sabahın köründe elimizde boyozlarla kordonda buluşamıyoruz. Reva mı bu bana yaptığın. Beni dostsuz bıraktın."

"Ah" dedim "candost, zamansız şövalye. Bir başarı dağı yarattınız beraber sonra altında kaldınız. Niye sevdiğini unuttun onu? Nasıl vageçtin? Ne zaman vazgeçeceksin onu anlamaya çalışmaktan. Ne diyorum sana ortada bir kadın ve bir çocuk var. İnce görmeyeceksin hayatı. Sarıl ona, sev yeter. Anlamaya çalışma. O bir anne. Kısmi delilik hali onunkisi. İkisinin arasındaki dünyaya sen giremezsin. Boşuna çaba. Sen kendi yerini bileceksin. O dünyanın dışındaki yerini. O dünyayı kucakla yeter. İçinde yerin yok diye kızma. Orası iki kişilik bir dünya. Hatta tek kişilik. Dedim ya bir delilik hali. Al tahta bacaklarını gel buraya"


 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..