Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Mart '08

 
Kategori
Test Sürüşü
 

Ucuz otel odalarını bilenler klübü

Ucuz otel odalarını bilenler klübü
 

Köhne bir iş hanının bodrum katında olurdu klüp. Eğer olsaydı yani. Ucuz otel odalalarını bilenler bir klüp kursalardı... Kurmadılar. Kurmadık. Tiyatro turnelerinde, sokak tezgahı açarken gittiğim tattil kasabalarında kaldım o otellerde ben. Kasabalarda başka şansınız yoktur zaten. Ya ucuz otel odaları ya da arkadaş akraba evleri.
Sokak tezgahı açmak için gittiğim yerlerde üç dört ay kaldığım olurdu bazen. Aile pansiyonlarının sahipleriyle aile olurdum. Yatak çarşafları beni benimser, yatak vücudumun şeklini alırdı sonuda. Bandırma'da bir otelde kalmıştım hiç unutmuyorum. Deniz Otel. Vahşi Deniz . Bir koridor, koridorun ucunda bir kapı. Kapıyı açıyorsun. Sanki koridor devam ediyor. Dar uzun bir yer, ucunda yerde bir delik, iki yanına birer fayans yapıştırmışlar yere. Alaturka tuvaletin Bandırma yorumu. Yerdeki delik duvara bir iki santim var yok. Sırtını duvara dayamadan göremiyorsun işini. Koca bir kat dolusu odanın tüm müşterileri o tek tuvaletimsi deliğe mecbur. Kattaki odaların bir kısmı koğuş usulü hatta. Eski hanlar gibi. Bir odada on yatak. Gelen kıvrılıyor boş bulduğu yere. Odada banyo diye bir şey yok tabi ki. Hamam var.

Ucuz otel odaları hiç benzemezler birbirlerine. Çok temiz mis gibi çarşaflı, yerleri pırıl pırıl olanı da vardır, pislikten yıkılanı da. Penceresinde perde olanı vardır, gazete kağıdı olanı vardır. Geceleri hayat kadınlarının istilasına uğrayanı vardır. Mutfağında harika yemekler pişeni vardır. Otel odalarının ayrı bir hissi vardır. Depresiftir. Ben ucuz ya da pahalı olsun, hiç neşeli bir his veren otel odası görmedim kendi adıma.
Cam bir sürahi olur tahta masanın üzerinde bazen. Bazen küf kokan yosunlu bir banyo. Banyo aynasının önünde matlaşmış cam bir bardak. Tozlu perdeler, ortası çökmüş lekeli yataklar, sertleşip kararmış kenarı tiftilmiş havlular... Lobiler karanlık, ışıklı, gösterişli, köhne... Her çeşit. Murathan Mungan'ın yazdığı Neşe Karaböcek'in söylediği bir şarkı vardır. Ucuz otel odalarını bilenlerin içinde yankılanır o şarkı bilirim. Evsizlik hissi verir o odalar insana. Bir soğukluk sarar vücudunuzu. Atamazsınız üzerinizden. Tatil için bile olsa ucuz bir otel odası insanın hayatından renklerin bir kısmını alır gider.

Çalışanlar da türlü türlüdür oralarda ama nedense kambur dururlar hep. Erkek kadın farketmez, kambur dururlar. Sabah kahvaltısında sarısı kara olmuş haşlanmış yumurta, kokuşmuş peynir, iki zeytin... Lekeli masa örtüleri, çizik çizik olmuş kocaman et bıçakları. Plastik küçük kaplarda çilek reçeli bazen. Terkedilmiş hisseder insan kendini o yemek salonlarında. Yankı yapar duvarlar. Garsonun bezgin ayak sesleri, yere sürtünen ayakkabı topuklarının sinir bozucu sesi...

Reception yazar bazen kıytırık bir tahta masanın ardındaki birkaç anahtarın üzerinde. Masanın ardında erkekler. Amele otelleri vardır bir de. Onlar bambaşka hikayeler. Ucuz otel odalarını bilenler klübü olsaydı, işte bütün bunları anımsatan köhne bir iş hanının bodrum katında olurdu eminim. Ben de müdavimi olurdum o klübün. Kimse konuşmazdı o klüpte eminim hiç kimse... Döşemeye sürtünen ayak seslerinden başka ses olmazdı...

 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..