Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mart '08

 
Kategori
Test Sürüşü
 

Üç metre köstek, otuz sıra inci

Üç metre köstek, otuz sıra inci
 

Gece boyunca didikledi durdu beni. Yazsana artık dedi ablam. Kitap yazsana. Yazamam dedim. Söyleyecek bir şeyim yok dünyaya. İçi boş kitap yazmak istemem. Uyuduk sonra. Uykumun arasında bile beni dürttü söylediğim şey. Huzursuz uyudum gece. Söyleyecek birşeyim yok dünyaya. Kalmadı. Zamanında çok şey vardı söylemek istediğim. Yaşama telaşı ve mutfak aldı götürdü hepsini benden. Bir seçim yaptığımı sandım. Oysa bir cümle daha söyledim dün gece. Yazmak öyle güçlü bir şey ki içimden fışkırıyor. Yazdıklarımdan korkuyorum ben. İçine sığmaya çalıştığım bu güvenli kabuğu kırar diye korkuyorum. Çekmecelerde saklı duruyor korktuğum sayfalar. Yazıp saklıyorum. Tekrar okumaya korkuyorum. Yaşarken yitirmeyi göze aldığım, bile bile arkamda bıraktığım şeyleri kendi cümlelerimde görmek incitiyor. Yapamıyorum. Yazıp saklıyorum.

Dünyayı değiştirmeyi istemedim hiç. Sadece kendimi değiştirsem dedim. Boş inançlardan, önyargılardan sıyrılsam... Kadın gibi kadın olsam, gücümü unutmasam, kendimden saklamasam. İnsanlaşsam birazcık. Ama bencilliği ve kolaycılığı öğretiyorlar insana. O çukura düşmemek çok zor. Perde seçerken, halı alırken hayat elimden kayıp gidiyor. Renkli bardaklar seçerek feda ediyorum herşeyi. Turuncu bir çaydanlık uğruna satıveriyorum. Kafam aldım verdim hesaplarıyla köreliyor.

Ev kadınının güncesini yazıyorum bir süredir. Mutfakta yazıyorum. Mutfak masamın üstünde duruyor defterim ve gözlüğüm. Çalışma odamı terkettim. İnternet bağlantım koptuğundan beri bilgisayarı da. Bilgisayarda yazdığım tek bir dosya var. Yemek kitabım yazıyor üzerinde. Çalışma odasında yemek, mutfakta defter dolusu öykü. Kurabiyeleri yaparken kurguluyorum herşeyi. Yumurtayı çırparken kalıveriyorum. Hemen arkamdaki masada duruyor defterle gözlük. Defter lekeli, vanilya kokuyor üstelik. Elif Şafak'ın kitabını okuyacağım yakında. Koliyi bekliyorum kaç gündür. İçinde hevesle beklediğim iki kitap. Rüyama girmişti Latife Tekin. Elif Şafak'la kolkola geliyor. Gerçek hayatta tanışırlar mı bilmiyorum. Edebiyat dünyası koca bir aile gibi yaşamıyor artık. Kitap kokteylleri, sergiler gerilerde kaldı. Seksenli yıların entel filmleriyle kapandı o defter galiba. Ben özlüyorum o günleri. Özellikle imza günlerini... Hayal kırıklığı olmaz diye umuyorum kitaplar. Kadınlık hallerini okumam lazım.
Bebek istiyorum. İki doğum bir arada olsun. Depresyonsa depresyon. Katmerli, ikisi bir arada olsun. Öyle istiyorum. Dilimde bakla ıslanmıyor işte. Epey önce söylemiştim. Portakal bahçesi, şimdi karanlık. Hava ısındı. Gece mesaisi başladı benim için. Dizlerimi karnıma çeker deftere yamuk yumuk yazarım saatlerce. Fincan fincan çay içip zırt vırt tuvalete giderim. Ayaklarım yere değmiyor bu tuvalette. Salıncakta gibi, 5 yaşındaymışım gibi ayaklarımı sallayarak hayale dalıyorum. Kapını altı aralık. Ne ses çıkasam evin heryerinden duyuluyor. Üretim süreci, boşaltım sürecine karışıyor. Ben herşeyi karıştırırım zaten.

 
Toplam blog
: 79
: 1562
Kayıt tarihi
: 24.07.06
 
 

1972 yılıydı. Doğdum. Evde hep kitap okuyan iki kişi vardı. Büyüdüm, okullar okudum. Birşey öğrenmed..