Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Şubat '13

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tüketim çılgınlığı

Kirlenmemişlik güzeldir. Sındırgı ilçesinin yemyeşil bir dağ köyünde yaşayan akrabalarım gibi.. Serin ve ulu selviler altında yatan babaannem, dedem gibi.. Duyum eşiğimizi eşmeye çalışacak kadar çok sessizlik, Sarı Tepe, sessizlikten ses getiren insanlar gibi.. Taş fırın, arı kovanı gibi..

Ben köyümü özlemişim anlaşılan. Yıllar oldu gitmemişim. Yoksunluklardan çareler üreten insanlara baktıkça, tırmalamayı öğrendiğimi fark ettim. Gözlük çerçevelerimizi beğenmeyip de çöpe atarız ya, bir köylünün gözlük sapı yerine  tel kıvırıp taktığını görünce "moda" kavramının bir yalan, aslolanın ihtiyacımızı gidermek olduğunu öğrendim. Ben nasıl insansam, o da eşit derecede insandı. Çalmamıştı, çarpmamıştı, büyükşehirlere yağmalamağa gelmemişti. O asil Türk köylüsüydü. Çamurla sıvalı kerpiç  köy evlerinin altı ağıl, üstü odaydı. Evlerinin üzerinde ay yıldız desenleri vardı. İçlerinde altın kalpli insanlar.Paranın pulun az geçtiği bir mekandır burası. Gençleri kalmasa da içinde... Yaşlıları örnek oluyor düşünmek isteyince.

Dün gittiğim AVM'de kendilerini alışverişe kaptıran insanları gözlemledim. İran'dan bile gelen çokça müşteriler vardı. Kadın her yerde kadındır. Onca yolu tepmeye üşenmiyoruz ya. Hayret ediyorum. Allah kadını kadın, erkeği erkek yaratmış işte.

Bunca kadın birbirini ittire ittire ürünlere bakıyor. Sanki mal kalmayacakmış gibi. Satış elemanları vızır vızır. Uyarı levhaları göze çarpıyor. Mağazalar hırsızlardan falan sorumlu değilmiş. Parayı kazanmak için canımızı veriyoruz, korumak için canımızı, harcamak için canımızı. Alışverişi pek sevmiyorum. Madde için kavgayı, acıyı, gözyaşını.

Lüks hayata düşkünlüğünün de etkisiyle canına genç yaşta kıyan güzel kadın aklıma geldi. Toplumumuzu bu cinnet noktasına getiren neydi?

Çok dindar olan sevdiğim bir tanıdığım bile mevzubahis lüks ve harcama olunca değişiveriyordu.

Dinimiz, bunca aç insan varken aşırı lükse izin veriyor muydu?

Kuaförüm, ona sık sık uğramamı; bana gün içinde işe giderken de günlük modeller yapacağını, kendime her gün bakmamama çocuğu, işi bahane etmemem gerektiğini otoriter bir ses tonu ile emretti.

Bir polis memuru, eşimle bizi çevirdiğinde, - ki henüz evlenmiştik; paramız bile yoktu-mesleğimize bakıp bu arabanın bize hiç yakışmadığını söyledi.

Komşum fal bakıp bakıp villa görüyor.

Ben çağın gerisinde kaldığımı, vur patlasın çal oynasın dünyasında; dünyanın bilmem neresinde ağlayan benim çocuğumdan hiç de farkı olmayan günahsız yavruların kendi başlarına ne yaparlarsa yapmaları gerektiğini mi anlamalıyım? Durup bir dua da etmeyelim mi?

Kuaförüme bir daha gitmedim.

Arabamızı bir gün vites kolu elimizde kalınca değiştirdik nihayet. :)

Telefonumu tıklayınca..

Diğer bazı şeyleri canımız isteyince. Canımız istemediği şeyler de önemli değil, mahalle baskısı ne güne duruyor. Çeneler...

*******

Ben küçükken bu toplum böyle değildi hiç. Kardeşlerimizin küçükleriyle büyüdük.

Hırsızlık azdı. Çocuk mahkemeleri de.. O çocuk mahkemelerini bir görseniz. Yağma suçunun ağırlığının farkında olmadan suç işleyen çocuklarımız bizim çocuklarımız.

Nasıl olduğunu anlamadık film koptu bir yerde.

Bunca olanak içinde, başkasının malına bakmaktan elindekini görmeyen insanlar olduk da; dağ köyündeki elindeki kısıtlı olana bakıp çözüm üreten amca gibi olamadık.

İnsanları giyimlerine kuşamlarına göre sınıflandırdık. Sevgi dolu kalplarıne, misafirperverliklerine göre değil.

Karnemiz mahkeme ilamları... Karnemiz gazete haberleri..

Hayat üniversitesinde sınıfta kaldık.

 
Toplam blog
: 82
: 6114
Kayıt tarihi
: 20.05.12
 
 

Hukukçu bir anne.  Hayatta her şeyin kontrol edilemeyeceğini zor da olsa öğrendim.  Hayat, kısa b..