Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Mart '08

 
Kategori
Bilim
 

Türkçe nereye gidiyor?

Dilimiz kültürümüzün aynasıdır

Dilin biri konuşma ve yazma eylemi ile insanlar arasında anlaşma aracı olması, diğeri de kültürün kuşaktan kuşağa aktarılması gibi iki önemli işlevi vardır.

Konuşma dilin sesli olarak ifade şeklidir. Dilin güzelliği, büyük ölçüde bu konuşma eyleminin dilin söz varlığına ve fonetiğine uygun olarak yapılmasıyla ortaya çıkar. Açık-seçik, vurguları yerinde konuşma yerine, uygunsuz ağız ve dil hareketleri ile Türkçe'nin fonetiğine uymayan bir tarzda yapılan konuşmalar, dilin konuşma eylemini çirkinleştirmektedir.

Son yıllarda, özellikle bir kısım gençler arasında Türkçe'yi yabancı aksanı ile konuşma özentisinin yaygınlaşması, Türkçe'nin konuşma dilini yozlaştırabilecek tehlikeli bir eğilim olarak dikkati çekmektedir.Ayrıca, genellikle eğitimlerini belirli bir konu üzerinde yabancı ülkelerde yapmış kişilerin içinde çokça yabancı sözcük kullanarak karışık bir Türkçe(!) ile yaptıkları konuşmalarda, Türkçe'nin yozlaşmasına katkıda bulunan başka bir neden olamaktadır. Bu kişileri anlayabilmek için bir yabancı dili bilmek zorunluluğu vardır.

Türkçe sözlükteki % 40'lara varan Arapça, Farsça, Yunanca ve diğer pek çok yabancı sözcük varlığı yetmiyormuş gibi yine son yıllarda -Arapça ve Farsça ağırlıklı ve Türkçe karışımı- karma bir dil olan Osmanlıca'yı diriltme girişimleri de endişe verici boyutlara ulaşmıştır. Bu girişim yanlıları, genellikle gözü ve gönlü Doğu kültüründen yana olan ve dilin kültür taşıyıcılığı işlevinden yararlanarak, Arap-İslam kültür birleşimi ile temellenen bir kültür sentezini tekrar gündeme getirmek isteyenlerdir.

Bunlar da, Batı dilleri sözcüklerini kullanma özentisi içinde olanlar gibi, hem bilimsel ve teknik sözcük ve terimlerin hem de duygu ve düşüncelerin ifadesinde Türkçe'nin yetersiz kaldığını öne sürerek, konuşma ve yazmada, Arapça,
Farsça ve Osmanlıca'yı yeğlemektedirler.

Amaç; Atatürk'ün Dil Devrimi ile başlatmış olduğu "dilde arınma ve özleşme" hareketinden günümüze kadar geçen süre içinde kullanımdan kalkmış bu dillere ait sözcükleri hortlatarak, Türkçe'nin özbenliğine kavuşması için atılmış adımları geriye döndürmektir.

Dil aracılığıyla bir yandan Arap kültürünün, diğer yandan hiçbir gümrük kontrolünden geçirilmeden alıntı yapılan yabancı değerlerin öz kültürümüze yamanmasına izin verilmemelidir. Dilin, "anlaşma ve kültür taşıyıcılığı işlevinin" yanlış yönlendirilmesi ile Türkçe'nin yalnızca sokakta, çarşıda ve pazarda konuşulan bir dil haline getirilmesine ve dolayısıyla kültürel yozlaşmaya neden olunmamalıdır.

Bu kötü gidişe bir son verilmesi için bazı önlemlerin alınması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Bunun için akla gelen ilk yol; Atatürk'ün, "Türk dilini, kendi benliğine, aslındaki güzellik ve zenginliğine kavuşması için
bütün devlet teşkilatımızın dikkatli, ilgili olmasını isteriz"(1)
şeklindeki uyarısının dikkate alınmasıdır.

Atatürk'ün bu sözleri, Milli Eğitim ve Kültür bakanlıklarına müşterek görevler yüklemektedir.

Ayrıca, başta Türk dilini en iyi kullanması gereken gazetecilere, yazarlara (yazarlar içine Milliyet Blog yazarlarını da dahil edebiliriz), öğretmenlere, toplumla an kısa yoldan ve en etkili bir şekilde iletişim kurabilen radyo ve televizyon kuruluşlarına, sinemacılara ve tiyatroculara büyük ve önemli görevler düşmektedir.

Türkçemiz güzeldir. Hatta dünyanın en güzel dillerinden biridir. Her kavramı ifade yeteneği vardır. Yöresel şive farklılıkları ile zengindir. Eğer kuralına uygun kullanılabilirse, duyguların ifadesinde eşsizdir. Şiirseldir. Kültürümüzün aynasıdır.

Bu nedenle, Türkçemizin güzelliğini korumak, onun gelişip daha da zenginleşmesini sağlamak, devlet ve birey olarak hepimizin, büyük bir özveri ile yerine getirilmesi gereken görevi olmalıdır.

Bloğumu, Türkçülük kavramının yaygınlaşıp gelişmesine öncülük eden, Türkçülüğün esaslarını belirleyen yazar ve toplumbilimci Ziya Gökalp'in (Asıl adı, Mehmet Ziya) bir dizesine eşlik edebileceğini düşündüğüm kendime ait bir dizeyle sürdürmek istiyorum.

"Başka dile uymaz annenin sesi,
Her sözün ararsan vardır Türkçesi" (
Ziya Gökalp)

"Amerikanca(!), Arapça, Farsça da neyin nesi?
Dillerin en güzeli, biz Türklerin Türkçesi" (cdenizkent)

Yine, her zamanki gibi son söz Atatürk'ün olsun.

"Ülkesinin, yüksek bağımsızlığını korumasını bilen Türk ulusu, dilini de yabancı dillerin boyun-duruğundan kurtarmalıdır"(2)


cdenizkent


_____________________

(1)
Mustafa Kemal Atatürk, Söylev ve Demeçler, Cilt I-II-III, Ankara:Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayınları,
1989, Cilt-I, s.390

(2) Atatürk, bu sözü, 1930 yılında Sadri Maksudi(Arsal)'nin "Türk Dili İçin" adlı kitabına kendi eliyle yazmıştır.
Kaynak: Sadri Maksudi Arsal, Türk Dili İçin, Ankara:Türk Ocakları İlim ve Sanat Neşriyatından Milli Seri, sayı:
1, 1930, s.1

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..