Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '16

 
Kategori
Felsefe
 

Türkiye'de felsefe yapılabilir mi?

Türkiye'de felsefe yapılabilir mi?
 

fef.kocaeli.edu.tr


Bence yapılamaz. 
 
Çünkü felsefe yapılabilmesi için, yapacak olan insanların “fikrinin hür, vicdanının hür, irfanının hür…” olması gerek. Büyük Atatürk’ün Tevfik Fikret’in “Rübab-ı Şikeste”sinden mülhem olarak söylediği bu satır, insanlarımızın düşünce düzeyi için çok önemli bir işarettir. 
 
İnsanın doğru düşünebilmesi için, fikrinin yani düşüncelerinin; düşüncelerinin kaynaklarının; vicdanının, yani karar verme aşamasında karar verme özgürlüğünün ve bütün bunları kapsayan, sahip olduğu kültürünün karar verecek düzeyde ve olgunlukta olması gerekir. 
 
Bir insan özgür değilse; düşünceleri özgür değilse; illaki bazı bağlantılar içinde rabıtalar içinde belli naslara ve dogmalara bağlı olarak düşünmek ve düşüncelerini söylemek zorunluğunda ise ; esasında ortada “Düşünce” yoktur; bazı streotype’ler, bazı kalıp yargılar vardır. O kalıp yargılar bir kuşaktan ötekine hiç eleştirilmeden, kuşku duyulmadan aynen aktarılıyorsa, o toplumda ne düşünce olur; ne de felsefe… O toplumda sadece hiç değişmeden sürdürülen inançlar vardır.
 
Bazı insanlar bu inançları, dogmaları kendilerince eleştirerek yeni biçimlere, yeni (dogma)lara varırlar ki, bu yeni dogmaların da eskilerinden farkı yoktur. Çünkü dogma dogmadır. Mutlaka olduğu gibi kabul edilmelidir. Böyle istenilir. 
 
Bütün peygamberler birbirinden farklı kitaplar getirmişlerdir; söyledikleri de birbirinden farklıdır. Kimisi şarap içmeyi helal, kimisi haram saymıştır… Öyleyse, peygamberlik kurumu inancı sarsan bir kurumdur. Kabul edilemez. 
 
Böylece bir şeyleri yıkmış olduk, ama gerçekten sistemin bütününü sarsabildik mi? 
 
Yani adamın birisi çağlar ötesinde demiş ki : Bütün evren dünyanın çevresinde döner… İnsanlar uzunca bir süre buna inanmışlar. Sonra bir diğeri gelmiş “Hayır, evren güneşin çevresinde döner..” demiş.. İnsanlar bu düşünceye alışırken, kabullenmişken, bir başkası evrenin gerçek yapısını, kozmolojisini ortaya koymuş, “Boom” Kuramı ile Büyük Patlamayı açıklamaya çalışmış… 
 
İnsanlar hep itiraz etmişler. İnsanlar hangi yeni düşünceye hemen evet demişler ki, imkanı yok… Yeni bir düşüncenin yerleşmesi yeni bir paradoks’un ortaya çıkması, ve yeni bir Şema’nın kabul edilmesi uzun yıllar almıştır.
 
İnsanın düşünmesi zor bir iştir.
 
İnsan nasıl düşünmeye başlar; ya çevresinde görebildiği, ilişki kurabildiği yetkelerin düşüncelerini benimser; onlar ne diyorsa onu kabullenir; veya araştırır,  çevreye bakar; gözlem yapar, kıyaslar.. Ondan sonra yeni bir düşünce biçimi geliştirir. Bunun için önce evvelki kalıp hakkında kuşku duyması gerekir; bazı şeyleri eleştirmesi gerekir: Bunun içinde eleştirebilecek düzeye gelmiş olması gerekir. Sahip olduğu kanıtlara dayanarak, tartışılabilecek kişilerle tartışması gerekir.
 
Çünkü herkesle tartışılmaz.. Tartışmaya gerekli görülen konular, biraz inançlara filan ters düşüyorsa, tartışanların bir bölümü ötekini “kafirlikle, komünistlikle.. filan” suçlamaya başlarlar. Ve hatta bir bakarsın kelle almaya girişirler. Çünkü bazı insanlar “inançları” için yaşarlar, bunun dışında bir düşünce serdeden her kişinin başının alınmasını vacip görürler.
 
Türkiye nasıl bir ülke… İşte böyle bir ülke… Düşüncenizi söyleyemezsiniz, tartışamazsınız, yazamazsınız…
 
Peki, Türkiye’de hiç mi felsefe yok. Elbette var. Şöyle böyle 70 üniversitenin Felsefe Bölümleri var.. Ama bu Bölüm’ler Felsefe yapıp, düşünce üretiyorlar mı? Hiç sanmam..
Buralarda yapılan işler “Felsefe Tarihi”ni gözden geçirmektir : Poztivizm nedir; Varoluşçuluk nedir; Epistemoloji nedir; Ontoloji nedir? Etik nedir? Ondan sonra : Socrates kimdir, Eflatun kimdir ; Aristo kimdir vb….?
 
Bütün bunlar ezberlendikten ve ezberlettirildikten sonra “Felsefe” öğretilmiş olur.. Bir test.. Dönem biter. Bizde Felsefe öğretimi böyledir… diğer derslerde olduğu gibi.. 
 
Bir  “sorun”  üzerinde düşünmek yoktur, analiz etmek yoktur; sentezlemek yoktur. Tartışmak yoktur. Bu tip felsefe eğitimin de inanmak, ezberlemek ve kabullenmekten başka yeni bir şey yapılamaz.
 
Her ne kadar İoanna Kuçuradi, felsefeyi düşünmek ve sonuçlarını insan hayatına uygulamak olarak alsın.. Klasik Felsefe eğitimi bundan oldukça uzaktır.
 
Klasik felsefe eğitim sistemimizin “Sistematik Felsefe” eğitiminden uzak; insanları düşündürtmeye değil, daha çok inandırmaya, ezberletmeye yönelik olduğunu  söyleyebiliriz.
 
Bizde, felsefe nerede yapılır?
 
Belki de meyhanelerde.. Çünkü insanlar orada korkularından sıyrılır, oldukça dost bir insan çevresi içinde inandıklarını belki doğrudan söyleyebilirler, sözlerini tamamlayabilirler.. Gerçi orada da arada sırada silahların çekildiği olur ama… Olur artık o kadar… Burası Türkiye.
 
Türkiye’de felsefe yapılabilir mi?  Belki… Cesaretin varsa… Eğer gözün Sağmalcılar’ı, Mamak’ı kesiyorsa, istediğini söyle… Yoksa… Dur bakalım… Nereye?/
 
Yoksa, “bu adam kutsal inançlara aykırı şeyler söylüyor… Dinimize küfrediyor..”  diye bir dava açarlar… Ondan sonra sittin sene mahkemelere taşınıp durursun. 
 
Ne söylediysen… Söylediğine söyleyeceğine pişman olursun. Ve belki de kendini o kutsal yerlerden birinin içinde eninde sonunda bulursun.
 
Dek dur hemşerim. Felsefe kim, biz kimiz…
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..