Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Eylül '10

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye dış politikasının intikamı

Türkiye dış politikasının intikamı
 

Osmanlı tarihi nüfüzü


İstanbul daima dünya politikasının merkezlerinden biri olmuştur. Daima dünya tarihinin önemli olayları bu şehirde meydana gelmiştir. Bazen tarihin eksenini değiştirecek siyasi adımlarda İstanbul'da atılmıştır. Dünyayada bir zamanlar yüzyıllarla hükmranlık eden Osmanlının başkenti de bu tarihi şehir olmuştur. Bu kez ise İstanbulda Türk dili Konuşan Ülkerin Zirve’si yapıldı. Türkçe konuşan ülkelerin bir araya gelerek İşbirliyi Konseyi kurmaları yakın gelecekte Osmanlı rüzgarını yeniden estirecek.

Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihine sahip çıkmak bile yasaklanmıştı. Türkiye değilse Osmanlının varisi, kimdir diye o zaman düşünürdük, ancak artık bunu düşünmeye gerek yok. Ak partinin hakimiyete gelmesiyle yeni Osmanlı dış politikası yürütülmektedir. Bu dış politikaya sahip edinenler ise sağ merkezçi iktidar. Türkiye bugün dünyada çok vektorlu dış politikası ile kendi yakın geçmişine artık sahip çıkıyor. XXI yüzyılda Osmanlı dış politika varisliyini üzerine devralan Türkiye için bundan daha iyi alternatif olacağını düşünmek ve hesaplamak dahi olmuyor. Uzmanlar Türkiye'nin yeni yönetiminin yürütdüyü dış politikayı Neo Osmanlı politikası olarak isimlendirmekle hiç de yanılmamışlar. 1990 yıllarında Sovyetlerin çökmesi ile Türkiye için de artık yeni bir politikaya ihtiyaç vardı. Bu yeni dış politika konsepti Türkiye'nin bir-birleriyle siyasi ve ekonomik açıdan çok yoğun bağı olan Orta Asya, Hazar Bölgesi, Güney Kafkasya'da jeopolitik etkisini artırmaya hizmet etmeliydi. Türkiye'nin yeni Ak partili sağ muhafazakar iktidarı jeosiyasetde Neo Osmanlı konsepti ile başarılı adımlar atarak bir sıra nailiyetler elde etti.

Yaz mevsiminin son günlerinde İstanbul'da Türkçe Konuşan Ülkelerin Devlet Başkanları Zirvesi yapıldı. Toplantıda Türk dili konuşan ülkelerin İşbirliği Konseyinin kurulmasına karar verildi. Bununla ilgili olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bildirdi ki, türkçe konuşan ülkelerin İşbirliği Konseyinin Sekrataryası İstanbul'da yerleşecek ve bu kurum katılımcı ülkeler arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için sistemli faaliyet gösterecek.

Sekrataryanın Genel Sekreteri görevine Türkiye'nin Rusya'daki eski Büyükelçisi Halil Akıncı üstlenecek . Bu topluluğun Türkiye'nin etkisinin artırılmasındakı katkıyı tahlil etmeden önce Zirvede imzalanan diğer bir belgeyede dikkati çekmek isterim.

İstanbul'da 15 Eylül tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Türkiye'nin Başbakanı Receb Tayyib Erdoğan Türk dili Konuşan Ülkelerin Devlet Başkanlarının 10. Zirvesi çerçevesinde iki ülke arasında stratejik işbirliğinin Yüksek Konseyinin kurulması hakkında sözleşme imzaladılar. Bununla, Sovyetler Birliği'nin çökmesi ile Güney Kafkasya bölgesine sahiplenmek uğrunda dünya güçleri arasında başlanan sonraki bir rekabet aşaması 20 yıl sonra Türkiye'nin rasional dış politikasının zaferi ile sonuçlanmış oldu. Güney Kafkasya'da Rusya hegemonyası sona erdi, Türkiye ise Osmanlının dağılması ile kaybetmiş olduğu nüfuzunu yeniden geri almakla Hazar denizine çıkışını sağlamış oldu, aynı zamanda Azerbaycan'ın statejik taraftaşı olarak bölgenin ana sorunu olan Yukarı Karabağ çatışmasının çözümlünmesinde tam yüklü söz sahibine çevrildi. Dikkate almak gerekir ki, Türkiye ile imzalanan bu stratejik işbirliği anlaşması karşılıklı olarak Azerbaycan içinde yararlı. Azerbaycan tarafı artık bir anlamlı olarak Türkiye ile Ermenistan arasındakı sınır meselesinde Ankara'nın resmi Bakının konumunu destekleyeceğine emindir. Diğer yandan askeri alana kadar uzanacak bu işbirliğinin yakın gelecekte bölgede kendi behresini vereceği bekleniyor. Bununla Türkiye yüzde 80% olsada Güney Kafkasya'daki nüfuzunu yeniden geri almış oldu. Bunu tasdıklay yapan, bu günlerde Ermenistanın eski cumhurbaşkanı ve günümüzde muhalefet lideri Levon Ter-Petrosyan ilginç bir beyanatla ülke yönetiminin diline getiremediği sözler söyledi. Onun sözlerine gore, bölgede yeni gerçeklik oluşmuş-Karabağ çatışmasının ayarlanması üzere temel süreç Rusya-Azerbaycan-Türkiye formatında geçecek. AGİT Minsk Grubu formatı sadece Batıyı kıcık vermemek için bulunacaq. Sanirim, bu sozleriyle L. Ter - Petrosyan aslında Türkiyenin Guney Kafkasyadaki nüfüzunu yeniden geri almasını söylemek isteyib.

Türk dili konuşan ülkelerin İşbirliği Konseyinin kurulması ilgili imzalanan yeni belgeyle Türkiye aynı zamanda, Orta Asya ülkelerine de yeni açılım yapmış oluyor. Türkçe konuşan ülkelerin sammitind? yer alan Kazakistan, Türkm?sintan, Kırgızistan Orta Asya'nın temel aparıcı devletlerindendirler. Bunun için Orta Asya ülkelerin Rusya ve Çin ile yakın geçmişteki ilişkileri incelersek, son günlerin olaylarının önemini daha iyi anlamış oluruz.

Sovyetlerin çökmesiyle 1990 yıllarında Orta Asya'da bir boşluk yaranmışdı. Bu boşluktan yararlanmak uğrunda dünyanın aparıcı güçleri Çin, Rusya ve ABD rekabet gidiyordu. Diğer yandan İran bu bölgede kendi etkisini arttırmaya çalışmaktaydı.

1990 yıllarında Rusya ilk olarak BDT kurumunu tahsis ederek kendi eski nüfuzunu geri almaya çalışmıştır. Bununla yetinmeyerek, Rusya "Toplu Güvenlik Anlaşması" imzalayarak askeri nüfuzunu da arttırmaya çalışmıştır.

Orta Asya ülkeleri Çin için de önem taşıyan bir bölgedir. Ortadoğu ABD planlarının gerçekleştirildiği bir bölge olduğundan, ABD nüfuzunu bu bölgede azaltmak, kendi etkisini de artırmak niyetinde olan Çin bu ülkelerle enerji anlaşmaları yaparak petrol ve gaz borularının inşasını planlaşdırmışdı. Batı'nın ekonomik siyasi nüfuzunu daha da azaltmak için ise Çin Rusya ile birlikte 2001 yılının Temmuz ayında Şanghay İşbirliği Örgütünü tesis ederek Orta Asya ülkeleri ile daha da yaklaşmaya, ekonomik ilişkileri derinlemeye çalışmıştır. Belli ki, bu organizasyon ABDnin o zamanki neokonservativ politikasına karşı alternatif bir güç kökeni olarak düşünülmüştür. Bu nedenle, 2008 yılında ABD de neokonservatorların hakimiyyetden gitmesi ile ŞİÖ -nün de faaliyeti zayıflamış oldu.

Böyle bir durumda Osmanlı rüzgarının Orta Asya'da yeniden esmesiyle Türkiye değişen dünyada kendi nüfuzunu geri almaktadır.

"Türkiye bundan sonra gerek küresel gerekse kıtasal dengeler açısından Avrupa ile yoğun olmakla birlikte Asya diplomatik havzası içinde stratejik geliştirmek zorundadır. Bu zorunluk uzun dönemli bir prespektif ile değerlendirilmedikçe Asya dengelerinde etkin büyük güçlerin yoğun fealiyyet içinde bulundukları Orta Asya üzerinde sağlıklı bir strateji geliştire bilmek ve uygulaya bilmek çok güçtür.
Orta Asya Türkiyenin derinlenmesinde bir Asya stratejisi oluşturulmasının anahtarı konumundadır.

Büyük ölçekli bir Avrasya stratejisi ile Orta Asya yönelik dış politika arasında kurulacak tutarlı ve uzun dön?mli bir ilişki Türkiye'nin küresel etkinliği için önemli bir alt yapı oluşturacak ."

Orta Asyada yeni müslüman türk devletlerinin Türkiye ile ilişkilerini daha da geliştirmeleri yeni geopolitik manzaranın kurulacağını önemli kılıyor. Orta Asya ülkeleri ile Türkiye ve Azerbaycan'ın milli, kültürel ve dini açıdan olan benzerlikleri bu devletlerin birbirlerine tarihi bağlılıklarını dahada belli ediyor.Türkiye Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistandan hem ekonomik gelişme açısından, hem de demokratik anlamda ileride. Orta Asya ülkelerinin bundan önce dahil oldukları BDT ve ŞİÖ -nün uygun olarak lider ülkeleri olan Rusya ve Çin'de insan hakları durumu ve demokratik seçimlerde ciddi sorunlar vardı. Herhangi birliğe öncülük eden ülkede insan hakları ve demokrasi ile ilgili sorunların olması o birlik içinde de demokratik değerleri şüphe altına alır. Kimin kolu güçlüyse istediği kararı kabul etdirir. Böyle bir birliğe öncüllük eden devlet ekonomik açıdan ondan geride olan metefiklerinin haklarını isteklerini kabul edermi hiç. Bir türlü lider ülkenin diğer müttefiklerine totalirizmi tebliğ etmesine benziyor bu birliklerin dahilinde.

Türk dili konuşan devletlerin birliğinin kurulması ve gelecek perspektivi Türkiye'nin bölgede rolünün artmasına ve bir anlamda Orta Asya, Kafkasya ve Hazar bölgesinde aparıcı güce çevrilmesine hizmet edecek. Böyle bir perspektivin yakın zamanlarda beklenmesi daha da çok Türkiye'nin kendisine bağlıdır.

Orhan Gafarlı

http://az.apa.az/news.php?id=198670

http://az.trend.az/regions/scaucasus/azerbaijan/1751327.html

http://az.apa.az/news.php?id=198881

Hooman Peimani “Regional Security of Central Asia: Compatition of İran, Türkey and Russia” London: Praeger Publishers, 1998, s 75

Geleçeyin Super Gücü ÇİN s?h 182-183 Gökhan Teratar

John Calabrese, “Çinin Orta Asya Politikası; Yenil?nm? v? Üstl?nm?” Avrasya Etüdl?ri, sayı 16, sah 75-78-83

”Ria Novosti” ?????? ????? ? ????? ????????????? ????? 20-22 ???? 2009 ?

Strateji Derinlik Ahmet Davutoğlu “Orta Asyanın dünyaya acılması v? Batı Asya Rekabeti” s?h 499

 
Toplam blog
: 12
: 851
Kayıt tarihi
: 21.07.10
 
 

2007 yılında Azerbaycan'da İktisad Devlet Üniversitesi Uluslararası Ekonomil İlişkiler, bölümünde..