Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '11

 
Kategori
Sosyoloji
 

Türkiye için basın ne diyor?

Türkiye için basın ne diyor?
 

Geniş bir katılım ile düzenlenen bir toplantı(Sanal ortamdan alıntıdır)


Alın teri göz nuru ile çalışarak karınca kararınca bir şeyler üretenler  daha da mutlu olsun, diyerek başlayalım söze.

Her gün olduğu gibi bugün erkenden bilgisayarda gezinirken neler gördüm neler.

Ben az söyleyeyim siz çok anlayın.

TBMM iki buçuk aylık tatil bittikten sonra çalışmaya başlayacak.

Vekillerimiz tatilde. İyi ki bakanlarımız var. Gerçi onlarla da bir türlü aynı yöne bakamıyoruz. Bir kez daha anladım ki bize cumhuriyetle gelen demokrasi çoğu yönleri yorgunluk demektir. Kısaca ‘demokrasi bir ömür törpüsüdür’ diyebilir miyim konuyu çok uzatmamak için?

Gelelim son aylarda yaşananların irdelenmesine:

Seçilmelerine rağmen kimi gerekçeler ile TBMM’de yemin etmeyenler özerklik ilanı yaptı.

Vicdan, merhamet, insanlık, din kardeşliği, komşuluk, yurttaşlık bitmiş.

Son aylarda tırmanan sinsi terör yine dur durak bilmiyor.

11 Eylül Saldırısı'nda ABD’de ölenlerin en az on katı can almış terör Türkiye'de.

Bilindiği gibi ortalık nohut sapı.

Yol kesen, köy yakan, karakol basan terör düğün bile basmış sonunda.

Mağrip’ten Pakistan’a kadar ortalık karışık.

Terör kovulacak, tiranlıklar bitecek, demokrasi gelecek deniliyordu; olmadı.

Egemen güçlerin bulunduğu her alanda ayrımcılık, bölücülük yeşermeye başladı.

Osmanlı’nın paylaşılması aşamasında olduğu gibi Batı yine doğal zenginlikler peşinde.

Her şeye rağmen Türkiye üç ileri bir geri kalkınıp duruyor.

Mutlu azınlık her geçen gün daha mutlu.

Dar gelirliler de ağızlarına sürülüveren bir kaç parmak bal ile mes’ut ve mütevekkil.

Başbakan Erdoğan Ortadoğu’da egemen olması tasarlanan Batı tipi ya da Türkiye örneğinde yeni bir demokrasi için yollarda.

Ermişin içi hikmet dolu benzetmesindeki gibi: Horasan’ın köpekleri gibiyiz.

Bulursak şükrediyor, bulamazsak yine şükredip sabrediyoruz.

Kim ne derse desin 1960’lardan beri bu ülkenin sorunlarına sağlıklı çözümler bulamadı siyaset.

Anayasa sarmalı yine başımıza bir dert.

Kimse adaletten memnun değil.

İşsizlik sorunu yine başımızda.

Kıbrıs Sorunu çözülebilmiş değil.

Tarımda ve hayvancılıkta üretim sorunuları var.

Gerektiği gibi sanayileşemediğimiz de açık.

Peki ne olacak bu memleketin halleri?

ADALET yerini bulacak, adil paylaşım sağlanacak, anaları babaları bacıları ağlatan terör, emeksiz haksız kazanç, emek sömürüsü, yer altı ve yer üstü madenleri de içeren çevrenin talanı ile diğer ahlaki ve hukuki sorunlarımız ne zaman bitecek, bekliyoruz.

Her şeye rağmen: Elde var sıfır mı diyeceğiz?

Her şeye rağmen: Yabancı arabalar dört bir yanımız dolduracak mı?

Her şeye rağmen: Osmanlı’da olduğu gibi Yarı Sömürge mi olacağız?

12 Haziran 2011 seçim yorgunluğundan dolayı olsa gerek TBMM tatilde.

Seçimi de çok yoğun bir çalışma sergileyen ve topluma umut aşılamak yolunu seçmiş olan iktidar partisi AK Parti kazandı bildiğimiz gibi.

Ne ki yıllar öncesinden gelen sorunlar yanında yaklaşık dokuz yıllık iktidarları döneminde çözülemeyen sorunlar ile yeniden yüz yüze gelindi.

Vekillerimiz ne kimi gelişmeler ne de bizim için TBMM kürsüsüne gelerek konuşamıyorlar şu an.

Toplumun aynası olmaya çalışan basın hiç susmuyor.

Olay geçim derdi ya da yazmak için yazmak değil.

Bence bizim için, şu an sessiz çoğunluk için çıkıp konuşacak veklimiz yoksa da yazarlarımız var, denilebilir.

İyi ki yalan yanlış, tarafgir ya da hem nala hem mıha da vursalar iyi ki yazarlarımız var.

Az da olsa onlarda bizi anlatan bir kaç özlü söz bulurum ben de kimi okurlar gibi.

Çok seyrek de olsa okuduğum kimi yazarları bulamadım bugün:

Halka ve olaylara Tercüman Gazetesi susmuş.

Türkiye’den Yılmaz Öztuna tarih felsefesi doğrultusunda devletlerarası savaş yerine Türkiye dahil bazı devletlerin kimi örgütlerle savaştığını vurguluyor.

Türkiye’den Ediz Hun çevre talanı gelişmelerini bir yana bırakarak çok anlamlı bir Türkiye gezisine çıkmış.

Milliyet’ten Taha Akyol zor bir veda yapmış. Özalim, Jakobenizm, yeni bir anayasa arayışı ve sivil itaatsizlik gibi açıklamalarından sonra Sayın Akyol sanırım liberalizm konusuna daha bir ağırlık verecek.

Milliyet’ten Hasan Pulur tarih ve terbiye derslerinden sonra ‘Köşe yazarı nasıl olunur?’ kapsamında ince eleştirilerde bulunuyor.

Hürriyet’ten Ahmet Hakan yine topa girmiş. Bıçkın delikanlı olmak kolay değil; kimsenin yanında değilim, diyor.

Hürriyet’ten Fatih Çekirge: Demokrasi elektrikli ev aleti değil ki getirip Şam'da Kahire'de Trablus'ta prize takınca işlemeye başlasın, diyor.

Zaman’dan Ali Ünal Sayın Başbakan’ın Ustalık dönemiyle ilgili üç endişe kapsamında benden söylemesi demiş durduk yerde. Sıraladığı kimi yorumlarını da: İnşallah, sözünü ettiğimiz endişeler birer vehimden ibaret kalır, diyerek bitirmiş.

Sabah’tan Mehmet Barlas yangının sorumluluğunu bile siyasetçiye yüklüyor. Adaşım olmaka övündüğüm Hz. Ömer’in adaletini arıyor, bütün engellere rağmen.

Sabah’tan Nazlı Ilıcak eğriye eğri doğruya doğru dercesine gündemden düşmeyen konulardan bedelli askerlik için ’Bir çözüm bulmak gerekir’ diyor.

Yeni Şafak’tan toplum bilimci Ali Bayramoğlu gelişmeler karşısında Eşkiya, örgüt, devlet üçgeninde irdelediği Kürt siyasetini  ‘üstü örtülü ama sert bir çatışma fikrini barındıran işleyişi’ yönlerinden Kurucu şiddet var mıdır, diyerek sorguluyor.

Milli Gazete’den Burak Kıllıoğlu bir iktisatçı olarak Türkiye’deki çarpıklıkları işlediği yazılarına ek olarak bugün Orta Doğu’daki gelişmeler dorğrultusunda ulaşılma istenilen Sıfır Sorun paradigması sürecinde Kağıttan kaplan mı en kahraman Rıdvan mı, diye soruyor  

TÜRKİYE’nin daha güzel, daha müreffeh ve daha güçlü olması için çalışan, üreten, yazan çizen, düşünen herkese en içten sevgi ve saygılarımla...

Ankara 13 Eylül 2011

 
Toplam blog
: 570
: 1034
Kayıt tarihi
: 14.09.08
 
 

1974'te H.Ü. Sosyoloji ve İdare Bölümü'nü yüksek lisans tezi ile bitirdim. 1976 yılında yapımcı y..