Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Mayıs '13

 
Kategori
Söyleşi
 

Türkiye'nin ilk bayan polisiye-gerilim roman yazarıyla söyleşi

Türkiye'nin ilk bayan polisiye-gerilim roman yazarıyla söyleşi
 

TÜRKİYE’NİN İLK BAYAN POLİSİYE/GERİLİM ROMAN YAZARI GONCA ÇİFTÇİOĞULLARI İLE RÖPORTAJ

1-Merhaba.Röportaj teklifimizi geri çevirmediğiniz için teşekkür ederiz Gonca Hanım.Öncelikle sizi tanıyalım.Gonca ÇİFTÇİOĞULLARI kimdir?

CEVAP: Ben teşekkür ederim. 1968 yılında Kayseri de doğdum. İlk öğrenimimi Kayseri de tamamladıktan sonra babamın işi dolayısıyla Ankara’ya taşındık. Orta ve liseyi Ankara da Bahçelievler Deneme lisesinde okudum. Ege Üniversitesi felsefe bölümü mezunuyum. Üniversiteden mezun olduktan sonra 3 yıl Kredi Yurtlar Kurumu’na bağlı Halide Edip Adıvar yurdunda yönetim memuru olarak çalıştım. Fakat içimdeki öğretmen olma arzusu baskın çıkınca işimden ayrılarak ilk görev yerim olan Sivas’ta sınıf öğretmenliğine başladım. 13 yıl öğretmenlik yaptıktan sonra öğretmenliği bıraktım. Evliyim ve biri 17 diğeri 15 yaşında olan iki oğlum var.

2-“Gece Gelen Ölüm” diye ilk kitabınız yayımlandı. Bu aynı zamanda sizin ilk romanınız. Kitabınız hangi yayınevinden çıktı? Okuyucularınız kitabınızı nerelerden temin edebilir?

CEVAP:  Gece Gelen ölüm yazdığım ikinci kitabım ama basılan ilk kitabım oldu. “ Öyle bir Bedel ki” adında ilk yazdığım aşk ve psikoloji ağırlıklı romanım henüz basılmadı. Şu anda o kitabım da basılma aşamasında. Yakında okuyucularıyla buluşacak. Polisiye merakımın ağır basması nedeniyle “Gece Gelen Ölüm” ilk basılan kitabım olma özelliğine sahip oldu. İzmir de bulunan Etki yayınevi tarafından basılarak piyasaya sunuldu. Şu anda sadece internet üzerinden satışları yapılmakta. Yakında ikinci baskıyı yapacak ve bir çok satış noktasında bulunacak.

3-Siz aynı zamanda Türkiye’nin ilk bayan polisiye-gerilim romanı yazarısınız. İlk olmak nasıl bir duygu?

CEVAP: Polisiye, ülkemizde yazarlık açısından çok tercih edilen bir tür değil. Polisiye yazan çok fazla yazar maalesef yok. Bu yüzden ilk olmak güzel ama bu tür de yazan tek bayan yazar olmak güzel değil. Bu yüzden polisiye türünde diğer bayan yazar arkadaşlarında romanlarını görmek mutluluk verici olacak.

4-Romanınızın konusu nedir?

CEVAP: Roman iki farklı olay örgüsüyle başlıyor ve ilerliyor. Olaylardan biri profesyonel ve cani bir katilin İstanbul sokaklarında genç kızları hedef alan cinayetler işlemesi. Bu davaya bakan komiser Mehmet ve Selda, arkasında hiç ipucu bırakmadan cinayetleri işleyen bu caninin yakalanması için ellerinden geleni yapıyorlar ama işleri hiç de kolay olmuyor. İkinci olayımız da ise, bir genç kız olan Ebru ve onun gördüğü halüsinasyonları anlatıyor. Ebru, doktoru Hakan’ın yakın ilgisiyle bu sanrıların nedenini anlamaya çalışıyor. Gördüğü bu sanrılar, her seferinde genç bir kızın öldürüldüğü cinayetlerle ilgili görüntüler. Bu sanrıların kaynağı çaresizce bulunmaya çalışılırken ani gelişen olaylar, iki farklı olayı birbirine bağlayan sürpriz gelişmeleri de beraberinde getiriyor.

5-Kitabınız tamamen bir kurgudan ibaret mi yoksa herhangi bir yaşanmışlığı da bizlere sunuyor mu?

CEVAP: Tamamen kurgudan ibaret. Romanımda benimle ilgili bir yaşanmışlık yok. Ama bazı karekterlerin isimleri yakın çevremde bulunan kişilerin isimlerinden oluşmaktadır.

6-Kitabınızın kahramanlarından biraz bahseder misiniz? Roman kahramanları kimlerdir? En çok hangi kahramanı ya da kahramanları ön planda tuttunuz?

CEVAP: Romanımda dört ana kahraman var. Komiser Mehmet, polis memuru Selda, Doktor Hakan ve hastası Ebru. Aslında bu dört kahramanım da kitabımda ön planda yer aldı. Hepsinin yaşamış olduğu bir geçmiş ve bunların hayatlarına yansıması var. Tamamen sorunsuz kahramanlar değiller. İçimizden biri hepsi de. Bir çoğumuzun yaşadığı sorunları yaşayan hissettiklerini hisseden kişiler. İster istemez geçmişleri yaşanılan olaylardaki en can alıcı noktayı oluşturuyor. Okurken kimi zaman Mehmet ile Selda arasındaki ilişkiye hayran kalıyorsunuz, kimi zaman da doktor Hakan’ın yaşadığı acı tecrübe sonrasında bir daha aşık olmayı düşünmezken, kendi isteği dışında duygularına yenilerek platonik başlayan aşkının gerçekleşmesini istiyorsunuz. Olaylar öyle bir sürpriz şekilde gelişiyor ki, ister istemez biraz hayal kırıklığı ve biraz da sevinç sizi sarmalıyor.

7-Kitabınızın hedef kitlesi kimlerdir? Daha çok kimler kitabınızı okuyor?

CEVAP: Genelde gençler hedef kitlemi oluştursa da, her yaştan kişiye hitap eden kurgusu nedeniyle ve aldığım olumlu eleştirilerin etkisiyle geniş bir okur yelpazesine sahip bir kitap olduğunu düşünüyorum.

8-Okuyucularınızdan kitabınıza ilişkin eleştiriler alıyor musunuz? Biraz bahseder misiniz?

CEVAP: Evet, bugüne kadar hep güzel eleştiriler aldım. Genel anlamda akıcı ve sürükleyici bir kurgusu olduğu söylendi. Anlatımın sade ve okuyucuyu içine çektiği vurgulandı. Nisan 2012 de “iyi liste.com da en güzel polisiye romanlar kategorisinde ilk on kitap içinde yer aldı. Bazı okurlarım ise bana ulaşarak tebrik ettiler. Türkiye’de bu tarzda yazan yazarlarımızın olması mutluluk verici dediler. Beni oldukça mutlu eden bu eleştiriler, polisiye roman yazma arzumu daha çok artırdı.

9-Romanın kurgusunu hazırlarken etkisinde kaldığınız herhangi bir olay, kitap ya da film oldu mu? Yoksa tamamen bir hayal ürünü mü?

CEVAP:. Polisiye romanlar ve filmler ilgimi oldukça çekmişlerdir. Her ne kadar kurgu tamamen bana ait, tamamen benim kendi hayal gücüm desem de ister istemez okuduğumuz kitaplardan ve filmlerden etkilendiğimiz de aşikâr. Ben hayal gücü oldukça geniş bir insanım. Kafamın içinde kurgum kendini oluşturmaya başladığında, kalemimi de hemen elime alıyorum. Artık o kurgu nerelerden etkilenerek geliyor onu tam olarak bilemiyorum işte. Çünkü özellikle ben bir yerden etkilenerek yazmaya çalışmıyorum.

10-Kırk yaşından sonra yazmaya başlamışsınız. Daha önce hiç yazmayı düşünmüş müydünüz? Yoksa aniden vermiş olduğunuz bir karar sonucu mu yazmaya başladınız?

CEVAP: samimi söylemek gerekirse yazmayı hiç düşünmemiştim. Çünkü ben ömrümde iki satırlık bir günlük, anı ya da hatıra defteri bile karalamamıştım. Okumayı seviyor olmam, hayal gücümün genişliği, çalışma hayatından uzak oluşum, kendime vakit ayırmama ve bir hobi olarak yazarlığa başlamama vesile oldu. Bir nevi ani gelen bir karar sonucu oldu diyebilirim.

11-Çocukken ilerde ünlü bir yazar olmak istiyorum diye bir hayaliniz oldu mu hiç? Okul yıllarında mesela kendinizi bu anlamda hiç yetenekli görüyor muydunuz?

CEVAP: Kendimi ünlü bir yazar olarak hiç düşünmedim. Çünkü hiç öyle bir isteğim ve hevesim olmamıştı. Ama okul yıllarında komposizyon yazarken ve üniversite yıllarında, kendimi yazma konusunda oldukça rahat bulduğumun farkındaydım. Kalemi elime aldığım anda kelimeler akıp gidiyordu. Ama bunu ilerde roman yazmaya yönlendireceğimi hiç düşünmemiştim.

12-Sizi kitap yazmaya iten neydi? Neden yazma gereği duydunuz?

CEVAP: Daha önce de söylediğim gibi okumayı seviyorum. Her roman okuduğumda keşke sonu şöyle bitseydi, ya da olaylar şöyle gelişseydi gibi yorumlar yapardım kendi kendime. Bir gün madem böyle düşünüyorum yazmayı da deneyeyim dedim ve ilk kitabım olan “Öyle bir Bedel ki” doğdu. Hem de 800 sayfa olarak.

13-Romanınızı yazarken ve yayımlatırken beklentileriniz nelerdi? Bu süreçte hayal kırıklığı yaşadığınız konular oldu mu hiç?

CEVAP: Bu gerçekten biz yazarlar için çok önemli bir konu. Çünkü yazarlığa yeni başlayanlar için kitap bastırmak her ne kadar kolay görünse de işin aslı hiç de öyle değil. Bu piyasa gerçekten çok yıpratıcı. Sevmeden gönül verilmeden uğraşılacak bir durum değil açıkçası. Yayınevleri şevkinizi çok kolay kırabiliyorlar. Mesela ilk kitabım olan “ öyle bir Bedel ki” nin kurgusu çok güzel. Çevremde kitabı okuyan dostlarımın uzun süre etkisinden kurtulamadığı etkileyici bir kurgusu var. Ama kitabımın sayfa sayısı basılma şansını düşürdü. Kısaltın bunu dediler. Biraz kısalttım şimdi 600 sayfa ama yine çok kalın bulunduğu için sorun teşkil ediyor. Ama bir kitabı, içinizdeki duyguları istediğiniz gibi yansıtmadan da yazamazsınız. Ben bu kitap da duygularımı ancak bu şekilde yansıtabilmişim. Etkili olmasını sağlamışım. Bu durum biraz ticaret açısından düşünüldüğü için kabul görmüyor. Bu sayfa sayısında bir kitap bastırabilmeniz için sanırım biraz da isim yapmanız gerekiyor. Benim hayal kırıklığım ilk kitabım yüzünden oldu. İnşallah yakın bir tarihte basılarak okuyucularıyla buluşacak. Bunun mutluluğunu yaşamak istiyorum.

14-Kitabınız polisiye türünde yazılmış bir roman. Polisiye romanlarını günümüzde daha çok gençler mi okuyor yoksa her yaştan da okuyucusu var mı?

CEVAP: Genelde gençlerin okuduğunu düşünüyoruz. Ama her yaştan okuyucusu olduğuna da inanıyorum.

15-Neden “Gece Gelen Ölüm” ismini kitabınıza verdiniz? Başka isimler de var mıydı? Kitabınıza isim bulma konusunda kararsız kaldınız mı hiç?

CEVAP: Ben her iki kitabıma da ismini kitabı bitirdikten sonra koydum. Birkaç isim tercihi yaptım kendime ama sanırım biraz da bu hislerimizle alakalı. Yazdığınız kitaba en uygun ismi de hissederek koyuyorsunuz. Ben kitabı bitirdikten sonra birkaç isim düşündüm ama hislerim gece gelen ölümden yana oldu. Çünkü cinayetler hep gece işleniyordu. Üstelik bir gerilim romanıydı yazdığım. Bu yüzden en uygun ismin Gece Gelen Ölüm olacağına karar verdim.

16-Kitabınızın kapak fotoğrafını nasıl seçtiniz? Bu anlamda kararsızlık yaşadınız mı? Fotoğraf neyi anlatıyor bize? Biraz bahseder misiniz?

CEVAP: Aslında kitabımın kapak resmini ben tasarlamadım. Yayınevinin tasarladığı bir kapak oldu. Kitabın kapağı içeriğini çek belli etmemekle birlikte bir gizem hisettirebilmeli. Biz de bu şekilde düşünerek kapağı oluşturduk. Tamamen yayınevimin hazırlamış olduğu ama görür görmez çok beğendiğim, işte bu kitabımın kapağı olmalı dediğim bir resim olmuştu. Sanırım burada ki resim halüsinasyonları gören Ebru’nun bir yansıması. Onun gözlerini çağrışım yaptırıyor.

17-Şu an herhangi bir kitap çalışmanız var mı? Bizler “GÜNEŞİN KIZI” diye bir roman yazdığınızı duyduk; hatta bu kitabınız için film teklifinin bile geldiğini duyduk.Duyduklarımız doğru mu?

CEVAP: evet şuanda üç cilt olarak tasarladığım “Cinayet masası” serisi var. Serinin ilk kitabı olan “Güneşin Kızı”nı yazıyorum şimdi. Diğer kitaplarımın aksine isimlerini daha kurgularken koyduğum bir seri oldu bu kitabım. Çok heyecanlı ve aksiyon yüklü bir polisiye olacak. “Güneşin Kızı” kurgu itibarıyla Adıyaman ve İzmir’de geçiyor. Adıyaman da yaşıyor olmam bu kitabı yazmama vesile oldu. Okuyucularıma kendi gözümden buranın gelenek görenek ve kültürünü elimden geldiğince yansıtmak istedim. Kitabımı okuyanlar Adıyaman’ı görmek istemeli. Benim gördüğüm yerleri görmeyi,  hissettiğim duyguları hissetmeyi istemeli.

    Adıyaman da yakında çekimine başlanacak bir film projesi var. Yapımcılığını da Türkiyenin ünlü yapımcılarından birinin üstlendiği güzel bir film. Amaç Adıyaman’ı tanıtmak ve sevdirmek. Benim kitabım bittikten sonra yine aynı yapım şirketi tarafından yine aynı amaçla sinemaya uyarlanması söz konusu.

18-Yeni kitabınızın konusu nedir? Biraz bahseder misiniz çıkacak olan bu yeni kitabınızdan? Ne zaman kitabınızı okuyucuyla buluşturacaksınız? Anlaştığınız bir yayınevi var mı?

CEVAP: Şuanda kitabım henüz yazım aşamasında. Yine iki farklı olay örgüsü ile yaklaşıyorum kurguma. İzmir Kadifekale’de bulunan bir bayan cesediyle kitabım başlıyor ve İzmir emniyeti bu cinayeti araştırıyor. Bir de İzmir emniyeti cinayet masası amiri Leyla var. Babası Adıyamanlı,  annesi İzmirli. Babası Adıyaman da kaçakçılık ve narkotik biriminde gizli polis ve biricik kızı leylanın gözü önünde vurularak öldürülüyor. Babasının ölümünden sonra annesi tarafından İzmir’e götürülen ve orada büyüyen Leyla, babasıyla aynı mesleği seçerek,  yıllar sonra İzmirdeki görevini bırakarak Adıyaman’a geliyor ve faili meçhul olarak emniyetin tozlu raflarına kaldırılan babasının cinayetini araştırmaya başlıyor. Bu araştırma kendisini de büyük bir tehlikenin içine atıyor. Leyla’nın cinayeti araştırmasının yanı sıra yıllar sonra geldiği babasının memleketine karşı içinde duyduğu duygular, akrabalık ilişkileri, ve yabancısı olduğu gelenekler göreneklerle karşılaşması, hikayenin ana temasını oluşturuyor. Romanda olaylar yine iki farklı koldan gelişerek sürpriz gelişmelerle okuyucuyu sıkmadan olayların içine çekiyor.

    Şu anda yazım aşamasında olduğu için her hangi bir yayıneviyle görüşmüş değilim. kitabımı sonbaharda tamamlamayı düşünüyorum. Bundan sonrasını da zaman gösterecek. Ne zaman basılır hangi yayınevinden çıkar şuanda net bir şey söyleyemem.

19-Edebiyatın şiir, öykü, deneme gibi diğer türlerinde de yazmayı hiç düşündünüz mü?

CEVAP: Öykü yazmayı düşündüm. kafamda yine buna uygun kurgum var. İlk fırsatta yazmayı istiyorum. Deneme, kişisel gelişim ve felsefe üzerine yazılar yazıyorum. Yazılarım internet üzerinden bazı bloglarda yayınlanıyor. Aynı zamanda yazılarımı Adıyaman da yerel bir gazete de yayımlıyorum.

20- Adıyaman’da yaşıyorsunuz. Güneydoğu’da yaşamak bir yazar için nasıl bir duygu? Batıda yaşayan diğer yazarlara göre edebiyat etkinliklerinden hiç geri kaldığınızı düşünüyor musunuz?

CEVAP: evet oldukça uzun bir süredir Adıyaman da yaşıyorum. Kısa bir sürede alıştım buraya ve güneydoğuya. Adıyaman’a İzmirden geldim. Başlarda elbette çok zor oldu. Çünkü  büyük şehrin imkânları burada yoktu. Hala da yok. Ama insan zamanla bunlara alışıyor. İster istemez benim için zor olduğu durumlar da oluyor. Küçük yerlerde yaşayıp da büyük işler yapmayı düşünmek oldukça zor. Herşeyden önce imkanlar sizi sınırlıyor. Yaptığınız çalışmaların yerel olarak kalma riski oldukça yüksek oluyor. Ama buna rağmen son teknolojiler bir nebze de olsa sizi de diğer yazarlarla aynı seviyeye getirebiliyor.

   Adıyaman da kültür ve sanat adına yapılan etkinlikler yok denecek kadar az. Yazın hayatıyla ilgili burada kendinizi geliştirecek bir şeyler bulmanız zor. Bu yüzden dışa açılmanız gerekiyor. Çevre illerde yapılan fuarlar, festivaller bizim için de güzel fırsat oluyor. Son çıkan kitapları, dergileri ve diğer etkinlikleri takip etme şansımız oluyor. Önemli olan fırsatları kendimizin yaratması. İsteyince batı da ya da doğuda oturuyor olmanızın önemi kalmıyor. Önemli olan kendimizi yetiştirecek, geliştirecek etkinliklerin içinde olabilmek. Belki bulunduğum şehirde değil ama yakın illerde bunlara dahil olarak kendime bir şans vermeye çalışıyorum.

21-Aynı zamanda Adıyaman’da bir yerel gazetede köşe yazarısınız. Haftalık mı yazıyorsunuz yoksa bu anlamda herhangi bir sınırlama yok mu?

CEVAP: Adıyaman Işık gazetesinde köşe yazarlığı yapıyorum. Haftada bir yazıyorum. Kaç gün yazacağımız konusunda gazete bir sınırlama getirmedi. Ama ben haftada bir yazmayı kendim istedim. Önemli olan yazarak üretebilmek ve yazarak kendimizi geliştirebilmek. Bu açıdan bir gazetede yazıyor olmanız güzel bir fırsat.

22- Kendinize örnek aldığınız bir yazar var mı? En çok kimleri okursunuz?

CEVAP: Zülfü Livaneli sevdiğim yazarlardan biridir.

Ayşe kulin, Canan Tan, Ahmet ümit, Elif şafak, İskender Pala, Nermin Bezmen, İhsan Oktay Anar severek okuduğum yazarlardan bir kaçı. Stephenie Meyer,Jean Chistophe Grange ve Dan Brown da yabancı yazarlar içinde en fazla tercih ettiklerim. Dan Brown’un romanlarını okumayı özellikle çok seviyorum. Aksiyon macera ve aşk o kadar ustalıkla kullanılıyor ki, keşke onun kadar bu konularda profesyonel yazabilsem. Birde Nermin Bezmen’in romanlarda kullandığı dil ve anlatım çok hoşuma gidiyor.

23-“Yazmak için aynı zamanda çok da okumak gerekiyor” düşüncesine katılıyor musunuz?

CEVAP: evet bence okumak gerekiyor. Yazmak için zihninizin beslenmesi lazım. O besini de okuyarak alıyoruz. Aksi takdirde hep kendini tekrar eden bir yazar olmaktan öteye geçemeyiz. Dil ve anlatımın her zaman gelişmesi lazım. Bir sonraki kitabınız bir öncekinden daha güzel olmalı. Bir sonraki, okuyucuda hayal kırıklığı yaratmamalı. Bu yüzden gelişmeli ve beslenmeliyiz. Ben bu şekilde düşünüyorum.

24-Yazma sürecinde en çok kimlerin desteğini aldınız? Ailenizde yazar olan başka kişiler var mı?

CEVAP: Ben bu konuda gerçekten çok şanslı bir insanım. Çevremdeki dostlarım ve ailem her zaman destek oldular ve hala olmaya devam ediyorlar. Ama benim için en önemli ve anlamlı destek ise eşimin desteği. Onun desteği olmadan ilerlemem ve kendimi bu şekilde ifade etmem çok zor olurdu. Bu yüzden kendimi çok şanslı görüyorum. Ailemde benim dışımda yazan şimdilik yok. zamanla İnşallah olmasını arzu ederim.

25-Yazar olmak isteyenlere neler söylemek istersiniz?

CEVAP: Öncelikle bol bol okumalarını tavsiye derim. Okumak ruhun gıdasıdır. Sonra zaten yazma isteği içinde duyacaklar. Roman yazmak gerçekten çok zor ve çok emek isteyen bir meşgale. Bu yüzden de sabırlı olmak, yeniliklere açık olmak ve araştırmayı seviyor olmak gerek. Okumanın ve yazmanın yaşı yoktur. Yeter ki bunu içimizde hissedelim, okumayı ve yazmayı sevelim.

26-Geçen hafta İzmir Kitap Fuarına katıldınız. 4 Mayıs 2013 Cumartesi günü saat 12.00-13.00 arası da Malatya 2.Anadolu Kitap Fuarında kitaplarınızı imzalayacaksınız. İmza günleriniz nasıl geçiyor? Bugünden Malatya’daki kitapseverlere neler söylemek istersiniz?

CEVAP: İzmir kitap Fuarı sürprizlerle dolu güzel bir fuar oldu. Türkiye’nin ilk bayan gerilim romanı yazarı olarak İHA muhabirlerinin gösterdiği ilgi beni çok mutlu etti. Malatya fuarı ise yine o güzel sürprizlerden biri benim için. Güneş Medya grubunun ve Gerçek Gazetesinin daveti üzerine malatya daki okurlarımla da buluşma fırsatım oldu. Bu fırsatı bana yaratan Gazeteci ve yazar arkadaşım Sayın Şükrü Uyar’ a ve Güneş Medya grubuna teşekkür ederim. Yarın Malatyalı dostlarımla ve okurlarımla buluşmayı heyecanla bekliyorum.

27-Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz.

CEVAP:  Asıl ben böyle güzel bir fırsatı bana sunduğunuz için ben size teşekkür ediyorum.

 

 

 
Toplam blog
: 27
: 3821
Kayıt tarihi
: 21.03.13
 
 

1968 Kayseri doğumluyum. İlk öğretimimi Kayseri de, ortaokul ve lise öğrenimimi Ankara'da tamamla..