Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Aralık '10

 
Kategori
Spor
 

Türkiye'nin Lyon'u Trabzonspor

Türkiye'nin Lyon'u Trabzonspor
 

Trabzonspor seyrine doyum olmayan bir futbol oynamıyor fakat bu bordo mavililerin değil onun takipçilerinin sorunu çünkü Karadeniz ekibi Süper Lig’in her açıdan tartışmasız en iyi takımı.

Bugün itibariyle Trabzonspor’u Avrupa’da bir takıma benzetmeniz istense yanıtınız ne olurdu?

Real Madrid? Kesinlikle hayır.
Milan? Pek zannetmiyorum.
Ajax? Emin değilim.
Peki ya Olympic Lyon? Tam isabet!

Trabzonspor’da, takımların kalbi olduğuna inandığımız bölgede Guti, Alex hatta Misimovic dahi bulunmuyor. Forvet oyuncuları Umut, Burak veya Teofilo’nun hem değerinin hem de yıllık kazancının Niang, Baros veya Bobo’nunkilerden çok daha düşük olduğuna hiç şüphem yok. Öyleyse bordo mavilerin sırrı nedir? İki kelime ile: takım oyunu.

Trabzonspor’un 2000’li yılların Lyon’u ile en önemli ortak özelliği makine düzeninde bir işleyişe sahip olması. Kadroda çok önemli bir yıldıza izin vermeden her futbolcunun kendi potansiyelinin hakkını vererek bir bütünün parçası olmasına dayanan ve bu ortamda diğer takımlar gibi tek futbolcuya bağlı performans dalgalanmaları riski taşımadığı gibi yedek kulübesindekiler de dâhil olmak üzere takım içinde yakalanan standart sayesinde teknik direktörüne oyuna devamlı müdahale fırsatı tanıyan bu sistem, Lyon’u başarıdan başarıya koşturduğu gibi şimdi de Trabzonspor için çalışıyor.

Tıpkı Lyon gibi hiçbir yıldız oyuncuyu yedek kulübesinde çürütmeden ondan sonuna kadar faydalanmayı amaçlayan Trabzonspor’un Fransız ekibi ile başka bir ortak noktası diğer takımların aksine futbolcu alım satımlarından elde ettiği gelirler. Elbette Lyon’un Malouda, Essien veya Benzema gibi yıldız futbolcuları sattığında elde ettiği gelir bordo mavililerin transfer gelirleri ile karşılaştırıldığında oldukça yüksek fakat ligimizin standardı düşünüldüğünde Trabzonspor’un da Fatih Tekke, Gökdeniz veya Stepanov’un satışlarını da asla yabana atmamak gerekir. Nitekim bu da bir diğer Lyon kuralı olan “değeri ödenen her futbolcu satılabilir” cümlesinin Trabzonspor için de gayet geçerli olduğunu gösteriyor.

İki takımın “kahramanlar”a ihtiyaç duymama dışındaki bir diğer benzerliği bulundukları şehirler ile ilgili. Tıpkı Lyon gibi Trabzonspor’un da büyük şehir stresi yaşamaması ve bu anlamda sansasyonel transferler veya çoğu zaman takımlara zarar veren mutlak başarı ihtiyacı sendromundan uzak olması ona hem istediği gibi hareket olanağı tanıyor hem de takıma yönelik uzun vadeli yatırımları olası kılıyor.

Sonuçta, sahip olduğu makine düzenindeki takım, yıldızlardan uzak duruşu, transfer politikası, büyük şehir baskısı yaşamaması ve en önemlisi de başarısı ile Trabzonspor ligimizin Lyon’u olma yolunda emin adımlar ile ilerliyor. Bordo mavililerin, mavi beyazlıların yakaladığı dudak uçuklatan performansa ne denli yaklaşacaklarını zaman gösterecek ama bu özellikler sayesinde Karadeniz ekibi belirli bir süre başarılı olarak anılacak gibi görünüyor.

Not: Olympic Lyon’a dair bazı ifadeler Simon Kuper ve Stefan Szymanski’nin Futbol’un Şifreleri kitabından alıntı yapılmıştır.

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..