Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '13

 
Kategori
Siyaset
 

Türkiye’nin Suriye Politikası

Türkiye’nin Suriye Politikası
 

Suriye’de yaşanılan iç savaş 2011 yılından bu yana sürerken rejim ve muhalif kesimden ölenlerin sayısı artık yüzbinlerle ifade edilir bir hale geldi. Suriye’de yaşanılanlar zamanla sadece kendi içinde kalmayıp diğer ülkelere dolaylı veya doğrudan sıçramış durumda. Hal böyleyken Suriye konusunda Uluslararası alanda atılacak adımlarda düşünmeden hareket etmek lazım. Bu yazımda sizlere Suriye’de yaşanılan iç savaşa karşın Türkiye’nin Suriye konusuna nasıl baktığını, uygulamada olan politikaların bize yararını veya zararını anlatmaya çalışacağım.

Suriye’de iç savaş öncesinde Türkiye-Suriye ilişkilerine baktığımızda, sıfır sorunla hareket eden bir Türkiye, kültürel ve akrabalık bağlarının yanı sıra 877 km sınırı ile en büyük kara komşusu olan Suriye’yi görüyorduk. Peki, ne oldu da bu iyi ilişkiler şuanda konuşulan duruma geldi? Arap Baharı’nın etkisiyle Kuzey Afrika Ülkelerinde başlayan hareketlerin Suriye’ye sıçramasıyla bugünkü durumun ortaya çıktığı kabullenilmekte. Arap Baharıyla birlikte, özgürlükçü ve demokrasi anlayışının baskıcı ülkelere yayılmak istenmesi Suriye’deki durumu tetiklediğini söylemek yanlış olmaz. Burada asıl önemli olan Arap Baharıyla başlayan söz gelimi demokrasi yayma, demokratikleşme hareketinin Suriye’de beklendiği gibi olmadı. Karşımızda iç savaşın şiddetli bir şekilde yaşandığı ve rejimin Esad’ın zayıflatılamadığı bir durum var.

***

Ortadoğu’nun karadeliği; Suriye

Suriye’yi diğer ülkelerle karıştırmamak lazım. Suriye Jeopolitik konumu itibariyle Ortadoğu’da yer alan önemli devletlerden günümüzdeki yapılaşmaya baktığımızda Suriye’nin arkasında Rusya, İran ve sesi fazla çıkmasa da Çin’in olduğu biliyoruz. Karşı tarafta ise Amerika, Türkiye, Fransa, İngiltere ve diğer devletler. Türkiye, insani yardım anlamında bugüne kadar geçen sürede büyük bir sorumluluk üstlenerek sınır kapılarını açarak iç savaş yaşanan mültecilerin sığınması için adeta güvenli bir liman olmuştur. Türkiye üstlendiği bu insani misyonun dışında da yakın komşusu olan Suriye’ye yöne vermeye çalışmış ve bunu yapmak isterken Ortadoğu’nun kara deliği olarak tanımlayabileceğiz Suriye’de bölgedeki diğer devletler gibi bir oyuncu olmuştur.

Öncelikle şunu açıklamak lazım. Yanı başınızda kültürel ve akrabalık anlamında bağınız bulunan komşunuz olan bir ülkede yaşanılanlara kayıtsız kalmak, yaşanılan insanlık dışı uygulamalara sessiz kalmak olmaz. Suriye’de yaşanılan durumlara kayıtsız kalmanın ileride bizlere getirecekleri bir takım yaptırımlar olacağı kesindi. Bu yüzden Suriye konusunda bir politikanın uygulanıyor olması sevindirici.

Fakat; Türkiye’nin, Suriye konusunda dikkat etmesi gereken önemli bir husus var. Türkiye, herhangi bir ülkeyi şekillendirebilecek, yönlendirebilecek güçte değil. Bunu Libya ve Mısır’da yaşanılan darbe ve darbe sonrasında gördük. Türkiye’nin Suriye konusunda soyunduğu politikayla kaldırmayacağı bir yükün altına girdi. Başbakan Erdoğan’ın Suriye konusunda Müdahaleci yaklaşımını devam ettirmesinin ardından Amerika ve Rusya’nın Suriye konusunda ‘Masada Çözüm’ için uğraşmasıyla Türkiye’nin saf dışı bırakılması.

***

İşin PKK-PYD boyutu

Özgür Suriye Ordusu’nun ve diğer muhaliflerin dış ülkelerden lojistik destek aldığı bilinen bir gerçek. Türkiye’nin de  ÖSO’na verdiği destek biliniyor. İşin birde PKK ve Irak yönü var. Tıpkı Kuzey Irak’ta olduğu gibi bir özerk Kürt bölgesi oluşturulmak isteniyor. Türkiye’nin Güney sınırında Suriye’nin Kuzeyinde kalan sınır bölgesinde. PYD, PKK’nın Suriye’deki kolu. PYD sınır bölgesinde rejime karşı mücadelesine devam ederken sınırımızın dibinde yapılanmasını da sürdürüyor. Burada sorulması gereken önemli bir nokta! Türkiye’de devam eden Çözüm Süreci, Silahsızlık yada İmralı süreci aslında kime yarıyor! Terör örgütü kabul edilen PKK, onun Suriye uzantısı olan ve Türkiye-Suriye sınırında cirit atan PYD ve devam eden Çözüm süreci…

PYD Lideri Salih Müslim daha önce birkaç kez Türkiye’ye gelerek MİT yetkilileriyle görüşmüştü. Görüşmede PYD lideri El Nusra ile PYD arasında varolan çatışmanın sonlandırılmasını istemişti. Geçtiğimiz günlerde İsveç’in başkenti Stockholm’de gerçekleştirilen 17. İskandinavya Kürt Kültür Festivali'nde konuşan Salih Müslim, Başbakan Erdoğan’ın Suriye’deki durumdan sorumlu olduğu söylemiş. Bu durumdan hareketle Türkiye’nin, sınırda yapılanmaya devam eden PYD’ye göz yummaması gerektiğinin ve Suriye’ye yönelik atılacak adımlarda PYD’ye güvenilmemesi gerektiğinin bir göstergesi olarak karışımıza çıkıyor.

‘Düşmanım düşmanı, dostumdur’ anlayışı burada işe yaramıyor çünkü PKK hiçbir zaman bizim dostumuz olmadı. Özetle, Suriye’deki rejimi düşman kabul edersek; ‘Düşmanım düşmanı, düşmanımdır” anlayışı durumu anlamamıza yardımcı olacaktır.

***

Amerika’nın hamleleri

Amerika, Suriye konusunda hiçbir zaman rejime karşı olan, kendi safında yer alan diğer devletlerin beklediği adımları atmadı. Bunların çeşitli nedenleri var; Suriye’nin arkasında güçlü bir ittifakın olması (Rusya, İran, Çin) Ekonomik maliyetlerin yüksek olması, Amerikan halkının savaş yorgunluğu (2001 Afganistan, 2003 Irak, 2011 Libya) halk desteğinin alınamaması gibi. Amerika müdahale konusunda istekli gözükmesine rağmen beklenileni yapmadı. Fransa’nın sürekli biz hazırız, Türkiye’nin her türlü müdahale koalisyonunda varız demesine rağmen soğuk kanlı davrandı. Donanmalarını Suriye yakınına getirmekten de geri kalmadı.  

1. Hamle: Amerika’nın her fırsatta stratejik müttefik olarak tanımladığı Türkiye, müdahalenin gerekliği olduğunu savunmasına karşın ve herhangi bir koalisyona hazırız demesine karşın, aldırış etmeyen Amerika, Türkiye’nin bölgedeki müdahaleci yaklaşımını en sonunda Rusya ile diplomasi masasına oturarak saf dışı bırakmış oldu. Böylece sınırlı bir operasyon söylentileri bile itiraz eden Türkiye, Orta Doğu üzerine ince hesapların yapıldığı masadan kalktı.

2. Hamle: Suriye’de devam eden iç savaşın taraflarına gelen uluslarası destekler, ülkeler biliniyor. Türkiye’nin de Özgür Suriye Ordusuna verdiği destek biliniyor. Suriye için Ortadoğu’nun kara deliği olan ülke tanımını neden yaptığımız şimdi ortaya çıkıyor. Bilindiği üzere Suriye’deki iç savaşta, Suriyelilerden çok diğer ülkelerden gelen grupların savaşı taraf olarak sürüyor. Bunlardan biri olan El-Kaide ile ÖSO arasında yaşanıyor. Amerika’nın silah yardımı yaptığı Özgür Suriye Ordusu’na silahların El-Kaide’nin eline geçmemesi ön şart koyarak verdiği gündeme geldi.

***

El-Kaide Lideri Ayman el Zevahiri Suriye’deki militanlara Esad’a karşı savaşan Avrupa ve Batı’nın desteklediği diğer gruplarla iş birliği yapmayın çağrısına bakarsak durum ciddi. Son günlerde Türkiye sınırında helikopterin düşürülmesi, sınırda bomba patlaması sonuç olarak Öncüpınar sınır kapısının kapatılmasına baktığımızda Amerika’nın silah desteğine koyduğu ön şart hamlesiyle rejime karşı savaşan ÖSO ve EL-Kaide kendi arasında savaşmaya başladı. Türkiye’nin de Öncüpınar kapısını kapamasıyla lojistiktik destek sağladığı ÖSO, El-Kaideyle baş başa kaldı. Özetle Amerika bölgeye ne müdahil olmak istiyor ne de bölgenin sakinleşmesini istiyor.

 

-

Konuyla bağlantılı diğer yazım

AK Parti ve Çözüm Süreci: http://blog.milliyet.com.tr/ak-parti-ve-cozum-sureci/Blog/?BlogNo=407836

-

S&S (Her zaman Önde)

SAMET SERBEST

https://twitter.com/SAMETSERBEST

  

 
Toplam blog
: 112
: 2756
Kayıt tarihi
: 15.09.09
 
 

Ülke meselelerine kafa yoran ulusal çıkarları korumaya çalışan düşünen bir genç. İlkelerim; Üstün..